Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 22890 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21196 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İZMİR 4. İŞ MAHKEMESİTARİHİ : 19/03/2012NUMARASI : 2011/128-2012/126DAVA :Davacı, kıdem tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesini fazla çalışma ücreti ödenmediği için feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili, davacının, hiçbir sebep belirtmeden işten ayrılmak istediğini şirket yetkililerine bildirdiğini ve tazminat talebinde bulunduğunu, bu talebi kabul edilmeyince de işyerinden ayrılarak 24, 25 ve 26.08.2010 tarihlerinde işe gelmediğini, bu nedenle iş akdinin 4857 sayılı İş Yasasının 25 / II-g maddesi uyarınca işverence feshedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle kıdem tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacakları hüküm altına alınmıştır.D) Temyiz:Kararı davalı temyiz etmiştir. E) Gerekçe:1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2- Taraflar arasında ıslah dilekçesi ile miktarı artırılan fazla çalışma ücretine yönelik olarak yapılan zamanaşımı itirazı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.Somut olayda, davacının 27.02.2012 tarihli ıslahına karşı davalı vekili tarafından yapılan zamanaşımı itirazının ilk derece Mahkemesince değerlendirilmemesi hatalıdır.3- Fazla çalışma ücretinin ıslah ile artırılan miktarı için faiz uygulanıp uygulanmayacağı da taraflar arasındaki bir diğer ihtilaf konusudur.Somut olayda, davacı vekilinin ıslah dilekçesinde faiz istemi bulunmamaktadır.Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK'nun 26.maddesi, “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmünü içermektedir. Bu kanun hükmüne rağmen, ıslahta faiz istemi bulunmadığı halde fazla çalışma ücretinin ıslah ile artırılan kısmına da faize yürütülmesi hatalıdır.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 02.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.