T.C. YARGITAY 9. Hukuk Dairesi Y A R G I T A Y İ L A M IDAVA : Davacı, ücret alacağı, ilave tediye alacağı, fazla mesai ücreti, ikramiye alacağı, yemek ücreti, prim alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 09/12/2009-10/05/2014 tarihleri arasında, en son aylık 1.200-1.300 TL ücret üzerinden asıl iş veren davalı T.. A..'nin alt işvereni olarak gözüken ve gerçekte aralarında muvazaa bulunan çalıştığını, davalı çalışan müşteri danışmanlarının daha yüksek ücret, yılda 3-4 ikramiye, sosyal yardım ve haklar ile çalıştırıldıkları halde muvazaa ile çalıştırılan işçilere bu hakların verilmediğini, davalılar arasında muvazaa bulunduğunu, asıl işverenin alt işveren işçileri üzerinde yönetim hakkını doğrudan kullandığını, farklı bir şirket olmasına karşın hisselerinin büyük bölümünün ait olduğunu ileri sürerek,ücret,fazla mesai, ikramiye,yemek bedeli, 6.gün prim alacağı,ulusal bayram ve genel tatil,giyecek bedeli ve vardiya prim alacaklarını istemiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:T.. A.. vekili cevap dilekçesinde özetle;davacının çalışanı olduğunu, müvekkili ile bir ilişiğinin bulunmadığını savunarak,davanın husumetten reddini istemiştir.Dahili Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle dava şartı ve hukuki yarar eksikliğinden reddine karar verilmesini, muvazaa iddiasının doğru olmadığını savunarak,davanın reddini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece toplanan deliller,tanık beyanları,bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde;Yargıtay 22. Hukuk Dairesi'nin 2014/8265 esas ve 2014/8309 karar sayılı ilamı ile davalı şirketler arasında muvazaalı bir ilişkinin bulunmadığının belirtildiği, . dışında başka firma ve kuruluşlara da hizmet sunan ayrı ve bağımsız bir tüzel kişiliğe sahip olduğu, hisselerinin büyük çoğunluğunun ait olmasının ayrı tüzel kişiliği bulunduğu gerçeğini değiştirmeyeceği, farklı iş kollarında faaliyet gösterdiği, A.Ş.'nin haberleşme iş kolunda faaliyet gösterirken A.Ş.'nin ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar iş kolunda faaliyet gösterdiğinin tespit olunduğu, 14/04/2009 tarihli iş kolu tespit kararının davacının işe girdiği 09/12/2009 tarihinden önce olduğu, davalılar arasında imzalanan çağrı merkezi işletim sözleşmesine göre danışmanlık, rehberlik ve çağrı merkezi işinin yapılıyor olması, çağrı merkezi hizmetinin telekomünikasyon hizmeti dışında kalan ve sektöre özgü olmayan bir hizmet türü olması nedeniyle yapılan işin haberleşme işine özgü olduğu iddiasının kabulünün mümkün olmadığı, bu itibarla muvazaanın varlığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle sabit olmayan alacak taleplerinin reddine karar verilmiştir.D) Temyiz:Kararı davacı temyiz etmiştir.E) Gerekçe:1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2- Taraflar arasında davalılar arasındaki alt işveren asıl işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut uyuşmazlıkta mahkemece Yargıtay’ın emsal kararlarına atıfla davalılar arasında muvazaalı ilişki olmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin önceki kararlarında (16.05.2012 Gün, 2012/11821 Esas, 2012/17360 Karar) ve aynı yönde Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin (03.11.2011 Gün, 2011/1609 Esas, 2011/3808 Karar) sayılı kararlarında muvazaa kabul edilmişti. Ancak ve ilgili sendikalar ile Taçtığı iş kolu tespiti davası dairemizin 05.07.2012 gün, 2012/18727 Esas, 2012/26716 Karar sayılı kararıyla sonuçlandırılmış ve “….arasında imzalanan Çağrı Merkezi İletişim sözleşmesine göre danışmanlık, rehberlik ve çağrı merkezi işinin yapılıyor olması, çağrı merkezi hizmetinin telekomünikasyon hizmeti dışında kalan ve bu sektöre özgü olmayan bir hizmet türü olması gibi hususlar dikkate alındığında, mahkeme kararının bozularak, şirkete ait belirtilen iş yerinde yapılan işlerin İşkolları Tüzüğünün 17 sıra numaralı “Ticaret Büro Eğitim Güzel Sanatlar” iş koluna girdiğinin tespiti ile” davanın reddine karar verilmiştir.Bu durumda, iş kolu tespitine dair verilen son Yargıtay ilamına göre uyuşmazlığın çözümü gereklidir. Dolayısıyla SGK kayıtları ve dosya içeriğine göre davacının 09/12/2009-10/05/2014 hizmet süresi olduğu dikkate alındığında 05.07.2012 tarihinden önceki çalışması için davalı iş yerinde ilişkin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin (16.05.2012 Gün, 2012/11821 Esas, 2012/17360 Karar) ve aynı yönde Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin (03.11.2011 Gün, 2011/1609 Esas, 2011/3808 Karar) sayılı kararlarında muvazaa kabul edildiği de göz önünde bulundurularak davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olup olmadığının tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davacının çalışma süresi dikkate alınmadan eksik ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması hatalıdır.3- Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’un 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir. HMK.’un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden sözedilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.Somut uyuşmazlıkta davacı fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti alacaklarını da istemiş olup, mahkemece bu alacakların reddedilme gerekçesi kararda tartışılmamıştır. Gerekçesiz karar yazılması, adil yargılanma hakkının ihlali olup, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 06.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.