Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21490 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 28267 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA :Davacı, davalı Bakanlığa ait hastanede doktor sekreteri olarak çalıştığını, baştan beri hastane işçisi olmasına rağmen muvazaalı olarak alt işveren işçisi gösterildiğini ve muvazaa olduğunu iddia ederek, baştan beri davalı Bakanlığın işçisi olduğunun tespitine ve ilave tediye alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, davanın reddine karar vermiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili, davalı ...'na bağlı ... ... Devlet Hastanesi'nde daimi olarak fakat farklı taşeronlarda sigortalı olarak bugüne kadar tıbbi sekreter olarak çalıştığını, Müvekkilinin çalıştığı dönem boyunca hasta giriş kaydı, hekimin vermiş olduğu tetkiklerin barkodunu yazdırma, hasta dosyası oluşturma düzenleme , reçete yazma, ilaç isteme, sarf düşme , ameliyat malzemesi isteme, epikriz yazma, istirahat raporları düzenleme, ameliyat listesi hazırlama, ameliyat kodlarını yazma, evrak takibi, veri kaydı, ... ve ilaç raporlarının düzenlenmesi, hizmet malzemelerinin bilgisayara girilmesi ve hasta çıkış işlemleri gibi işler yaparak doktor ile hasta arasında köprü görevi gördüğünü, davalı sayılan işleri sürekli taşeron aracılığıyla yaptırmış olsa da söz konusu işler hastanenin asli ve sürekli işlerden olduğunu, 4857 sayılı İş Yasası’nın 2. Maddesinde alt-üst işveren ilişkisi tanımlanmış ve işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemeyeceği aksi durumda asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçilerinin başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılarak işlem görecekleri hükme bağladığını, ... ... Devlet Hastanesinde sunulan hizmet ... hizmeti olup söz konusu hizmet hasta kayıt ile başlar tanı-teşhiş-tedavi ve hasta çıkış işlemleri ile son bulur. Müvekkilinin yaptığı hasta giriş kaydı, hekimin vermiş olduğu tetkiklerin barkodunu yazdırma, hasta dosyası oluşturma düzenleme , reçete yazma, ilaç isteme, sarf düşme , ameliyat malzemesi isteme, epikriz yazma, istirahat raporları düzenleme, ameliyat listesi hazırlama, ameliyat kodlarını yazma, evrak takibi, veri kaydı, ... ve ilaç raporlarının düzenlenmesi, hizmet malzemelerinin bilgisayara girilmesi ve hasta çıkış işlemleri alt işverene devredilebilecek yardımcı işlerden değil, davalı Bakanlık bünyesindeki hastanenin vermiş olduğu ... hizmetinin yürüyebilmesi için zorunlu işlerden olduğunu, asıl iş olduğunu, müvekkilinin yaptığı iş teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirecek bir iş olmayıp bilgisayar kullanımı uzmanlık gerektirmeyecek düzeyde olduğunu, tüm bu sebeplerle; öncelikle dava dışı taşeronlar ile ... Bakanlığı arasındaki sözleşmelerin muvazaalı olduğunun ve müvekkilin ... ... Devlet Hastanesi'nde işe başlama tarihinden itibaren ... Bakanlığı’nın işçisi sayıldığının tespitine karar verilmesine ... Bakanlığı’nın asli ve sürekli işçisi olup Bakanlık bir kamu kurumu olduğunu, kamu kurumlarında çalışan işçilere 6772 sayılı yasaya göre, ilave tediye ödendiğini, davacı müvekkile bugüne kadar ilave tediye alacakları ödenmediğini belirterek, bu alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili, 663 sayılı ...çerçevesinde ... Bakanlığına bağlı kuruluşlar olarak, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun (1) sayılı cetvelinde Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ile (2) sayılı cetvelinde yer alan Türkiye Hudut ve Sahiller ... Genel Müdürlüğü ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu kurulmuştur. Anılan ...uyarınca bağlı kuruluşlara kendi davalarında taraf ehliyeti sağlanmış ve Geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrası ile de, “Bu Kanun Hükmünde Kararname ile yeniden yapılandırılan Bakanlık, kaldırılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı ve Hudut ve Sahiller ... Genel Müdürlüğünün üçüncü kişilerle yapmış olduğu veya taraf olduğu her türlü taahhüt, sözleşme, hak, alacak ve borçları ile dava ve icra tâkipleri, teşkilatlarını bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine uygun hale getirdikten sonra Bakanlık ve ilgisine göre bağlı kuruluşlara devredilmiş sayılır.” hükmü öngörüldüğünü, bu sebeple, husumetin ... ... Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yöneticiliğinin bağlı olduğu “TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU”na yöneltilmesi gerektiğini, davanın açıldığı tarihe göre, davacının ilave tediye alacağı zamanaşımına uğradığını, davacı ilave tediye alacak talebinde bulunmakta olup; bu talebin zamanaşımına uğradığı açık olduğunu, davacının, veri giriş işine ait hukuki ilişkinin muvazaalı olduğu yönündeki ... Bölge Müdürlüğü’nün 27/09/2011 tarihli ve 26754-41 sayılı yazısı ve ekindeki ... ve ... Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişliği’nin 22/08/2011 tarihli ve 81 sayılı muvazaa tespitine yönelik İnceleme Raporuna karşı; Bakanlığımız tarafından ... 5. İş Mahkemesinin E.2011/674 esasına kayden itiraz yoluna gidilmiş olup; mezkûr mahkemenin 07/03/2013 tarihli ve K.2013/82 sayılı kararı ile, “ VERİ GİRİŞ HİZMET İŞİNE DAİR YAPILAN MUVAZAA TESPİTİNİN İPTALİNE” karar verildiğini, bu nedenle; muvazaanın olmadığına dair mahkemece verilen hüküm bulunmadığını, Dolayısıyla adı geçen davacının dava konusu talebi hukuki dayanaktan yoksun olup; davanın reddine karar verilmesi hukuki zorunluluk olduğunu, İlave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanını düzenleyen 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 sayılı Kanunla 6212 sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun’un 1 inci maddesinde, “Umumi, mülhak ve hususi bütçeli dairelerle mütedavil sermayeli müesseseler, sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirket ve kurumlarla belediyeler ve bunlara bağlı teşekküler, 3460 ve 3659 sayılı kanunların şümulüne giren İktisadi Devlet Teşekkülleri ve diğer bilcümle kurum, banka, ortaklık ve müesseselerinde müstahdem olanlardan İş Kanununun şümulüne giren veya girmiyen yerlerde çalışmakta olan ve İş Kanununun muaddel birinci maddesindeki tarife göre işçi vasfında olan kimselere, ücret sistemleri ne olursa olsun, her yıl için birer aylık istihkakları tutarında ilave tediye yapılır.” hükmü öngörüldüğünü, anılan hüküm ile;sadece Devlet ve ona bağlı kurumlarda çalışmakta olan ve 4857 sayılı İş Kanununa göre işçi vasfında olan kimselere her yıl için birer aylık istihkakları tutarında ilave tediye yapılacağı öngörülmüş olup; belirtilen statüde olmayan davacıya ilave tediye ödenmesi mümkün olmadığını, davacının tıbbi sekreter olarak çalışmadığını, veri giriş personeli olarak çalıştığını, davacının tıbbi sekreterlik eğitimi olmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davalı Bakanlığa bağlı hastanelerin bilgi işlem/veri girişi/ tıbbi sekreterlik gibi işleri ihale yolu ile alt işverene verebileceği, 4924 sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli ... Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu'nun 11. maddesi gereğince 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 36. Maddesinin III. ... Hizmetleri ve Yardımcı ... Hizmetleri Sınıfı başlıklı kısmına eklenen fıkra hükümlerine göre de yasal mevzuatın buna cevaz verdiği, davacının yapılan ihale kapsamında değişen alt işverenler nezdinde veri giriş elemanı/tıbbi sekreter olarak çalıştığı, davalı kurum ile dava dışı alt işveren şirketler arasındaki ihale sözleşmelerinin de veri giriş hizmeti alımına ilişkin olduğu, dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından davacının veri giriş elemanı/tıbbi sekreter olarak çalıştığı, yaptığı işte değişiklik olmadığı, başka bir işte çalıştırılmadığı, böyle bir iddianın da bulunmadığı, davalı kurumda davacı ile aynı işi yapan kadrolu çalışanların olması, emir ve talimatların davalı hastane yetkilileri tarafından verilmesi ise tek başına muvazaa olgusunun tespiti için yeterli olmayıp kadrolu çalışanlar ile alt işveren işçilerinin işe alımları, mesleğe kabulleri ve nitelikleri arasında da fark olduğu gerekçesi ile muvazaa olgusunun tespiti ve davacının dava dışı alt işveren işçisi olması sebebi ile şartları oluşmayan ilave tediye alacağı yönündeki taleplerinindavanın reddine karar verilmiştir.D) Temyiz:Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.E) Gerekçe:Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı ve bunun işçilik haklarına etkileri noktasında toplanmaktadır.4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6 maddesi uyarınca, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” Keza aynı maddenin 7. fıkrasına göre, “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.”Alt işverene verilen iş, işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır. Asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır.Asıl alt işveren ilişkisinin gerçekleşmesi için, asıl işverenin mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işi yada asıl işin bir bölümünü alt işverene vermesi gerekir. Verilen iş, mal veya hizmet üretimine ilişkin olmayan bir iş ise, bu tür bir ilişki doğmaz. Alt işveren işçilerinin bir kısmının, üstlenilen hizmet dışında asıl veya yardımcı başka işte çalıştırılmaları, asıl-alt işveren arasındaki sözleşmeyi muvazaalı hale getirmez. Sadece başka işte çalıştırılan işçi açısında asıl alt işveren ilişkisinin unsurlarının bulmadığı kabul edilmelidir.Alt-asıl işveren arasındaki ilişki, niteliğine göre, eser, taşıma, kira gibi sözleşmelere dayanır. Alt işveren üstlendiği işi sözleşme koşulları doğrultusunda, ama kendi adına ve bağımsız bir biçimde yürütür. Çalıştırdığı işçilerle kendi adına iş sözleşmesi yapar; gerekli talimatları verir; işçilere ücretlerini kendisi öder; ücret bordrolarını düzenler; ... primlerini yatırır. Bir asıl işin yasa kapsamında işveren tarafından alt işverene verilmesinin düzenlenmesi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/7 maddesi ve Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca muvazaa iddialarının araştırılmasına engel teşkil etmez. Söz konusu hükümde sayılan işlerin alt işverene verilmesine dayanılarak iş sözleşmesinin feshi, muvazaa iddiasının ispatı hâlinde geçersiz olacaktır.Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Muvazaa hakim tarafından resen dikkate alınmalıdır. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaanın ispatı genel ispat kurallarına tabidir. İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı İş Kanununun 2/7 maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Bu kriterler, asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi sureti ile haklarının kısıtlanması veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisinin kurulması olarak belirtilmiştir. Asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşmenin muvazaalı olması halinde, alt işveren işçisi, aynı madde uyarınca başlangıçtan itibaren asıl işveren işçileri sayılacaktır. Böyle bir durumda işe iade isteyen alt işveren işçisinin asıl işveren işyerine işe iadesine karar verilmesi gerekir. Zira alt işveren gerçekte işveren değildir ve işveren sıfatı bulunmamaktadır. Tarafların gerçek iradeleri işçi temini olduğu halde, bunu bir asıl işveren alt işveren ilişkisi olarak göstermişlerse muvazaalı bir hukuki işlem söz konusudur. Asıl işveren işçilerinin hakları kısıtlanarak alt işveren işçisi olarak çalıştırılması, hangi alt işverenle çalıştıklarını bilmemesi gibi bulgular bu ilişkinin muvazaalı olduğuna işaret eden diğer özelliklerdir.Asıl iş, mal ve hizmet üretiminin esasını oluşturan iştir ve bu iş doğrudan üretim organizasyonu içinde yer alır ve üretimin zorunlu unsurdur. Asıl işverenin faaliyet alanına göre belirlenir. Yardımcı iş, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin olmakla beraber, doğrudan üretim organizasyonu içerisinde yer almayan, üretimin zorunlu bir unsuru olmayan, ancak asıl iş devam ettikçe devam eden ve asıl işe bağımlı olan iştir. Asıl alt işveren ilişkisinde ilişkinin muvazaalı veya yasadaki unsurları taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde, Biri asıl diğer hukuksal ve ekonomik bağımsızlık ile ayrı bir iş organizasyonuna sahip iki ayrı işverenin bulunup bulunmadığı,Alt işveren işçilerinin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılıp çalıştırılmadıkları, Alt işverene verilen işin, işyerinde asıl işveren tarafından yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin, yardımcı işlerinden olup olmadığı, Alt işverene verilen işin işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı;Alt işverenin daha önce o işyerinde çalıştırılan bir kişi olup olmadığı; Alt işverenin işe uygun yeterli ekipman ile tecrübeye sahip olup olmadığı; İstihdam edeceği işçilerin niteliklerinin yapılacak işe uygun olup olmadığı; Alt işverene verilen işte asıl işveren adına koordinasyon ve denetimle görevlendirilenlerden başka asıl işverenin işçisinin çalışıp çalışmadığı; Yapılan alt işverenlik sözleşmesinin iş hukukunun öngördüğü kamusal yükümlülüklerden kaçınmayı amaçlayıp amaçlamadığı; Yapılan alt işverenlik sözleşmesinin işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut mevzuattan kaynaklanan bireysel veya kolektif haklarını kısıtlamaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik yapılıp yapılmadığının araştırılması ve irdelenmesi gerekir.Bir alt işveren, bir asıl işverenden sözleşme ile üstlendiği mal veya hizmet üretimi için belirli bir organizasyona, uzmanlığa ve hukuksal bağımsızlığa sahip değilse, kısaca üretim ya da hizmet sunumuna ilişkin ekonomik faaliyetin bağımsız yönetimini üstlenmemişse asıl işveren alt işveren ilişkisinden çok olayda, asıl işverene işçi temini söz konusu olacaktır. Alt işveren işçilerinin bir kısmının, üstlenilen hizmet dışında asıl veya yardımcı başka işte çalıştırılmaları, asıl-alt işveren arasındaki sözleşmeyi muvazaalı hale getirmez. Sadece başka işte çalıştırılan işçi açısında asıl alt işveren ilişkisinin unsurlarının bulunmadığı kabul edilmelidir.Asıl-alt işveren ilişkisinin yasal unsurlarını taşıması durumunda, işçinin asıl işverenin taraf olduğu Toplu İş Sözleşmesinden yararlanması mümkün değildir. Muvazaanın tespiti halinde davacının asıl işverenin taraf olduğu Toplu İş sözleşmesinden yararlanması için ise sendikaya üye olması, üyeliğin işverene bildirilmesi veya dayanışma aidatı kesilmesini talep etmesi gerekir. Üyeliğin bildirildiği veya dayanışma aitdaının keislmesini talep ettiği tarihten itibaren Toplu İş sözleşmesi hükümlerinden yararlandırılmalıdır.Asıl işveren alt işveren ilişkisi ve muvazaa konuları, 5763 sayılı Yasayla İş Kanunu’nda yapılan değişiklikler ve buna bağlı olarak çıkarılan Alt İşverenlik Yönetmeliği’nin ardından farklı bir anlam kazanmıştır. Yönetmelikte “yazılı alt işverenlik sözleşmesi”nden söz edilmiş ve çeşitli tanımlara yer verilmiştir.Alt İşverenlik Yönetmeliği’nde;1) İşyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde uzmanlık gerektirmeyen işlerin alt işverene verilmesini,2) Daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile kurulan alt işverenlik ilişkisini, 3) Asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak hakları kısıtlanmak suretiyle çalıştırılmaya devam ettirilmesini,4) Kamusal yükümlülüklerden kaçınmak veya işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut çalışma mevzuatından kaynaklanan haklarını kısıtlamak ya da ortadan kaldırmak gibi tarafların gerçek iradelerini gizlemeye yönelik işlemleri,İhtiva eden sözleşmeler muvazaalı olarak açıklanmıştır.Diğer taraftan, 857 sayılı İş Kanunu'nun 3/2 maddesine göre "Bu Kanunun 2 nci maddesinin altıncı fıkrasına göre iş alan alt işveren; kendi işyerinin tescili için asıl işverenden aldığı yazılı alt işverenlik sözleşmesi ve gerekli belgelerle birlikte, birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür. Bölge müdürlüğünce tescili yapılan bu işyerine ait belgeler gerektiğinde iş müfettişlerince incelenir. İnceleme sonucunda muvazaalı işlemin tespiti halinde, bu tespite ilişkin gerekçeli müfettiş raporu işverenlere tebliğ edilir. Bu rapora karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz iş günü içinde işverenlerce yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine görülecek olan dava basit yargılama usulüne göre dört ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi hâlinde Yargıtay altı ay içinde kesin olarak karar verir. Kamu idarelerince bu raporlara karşı yetkili iş mahkemelerine itiraz edilmesi ve mahkeme kararlarına karşı diğer kanun yollarına başvurulması zorunludur. Rapora otuz iş günü içinde itiraz edilmemiş veya mahkeme muvazaalı işlemin tespitini onamış ise tescil işlemi iptal edilir ve alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılır". Bu madde uyarınca rapora asıl ve alt işverenler itiraz edebilir. Asıl işverenle birden fazla alt işveren arasında yapılan sözleşmelerin muvazaalı olduğu tespiti yapılmış ve sadece alt işverenlerden biri itiraz etmiş ise itirazın sadece itiraz eden alt işveren yönünden değerlendirilmesi, itiraz etmeyen diğer işverenler yönünden karar verilmemesi gerekir. Ayrıca muvazaanın bulunmadığı yönündeki tespit sadece taraf olan alt işverenleri bağlar, alt işveren işçiler yönünden kesin hüküm ve kesin delil niteliği olmadığından bağlayıcı olmaz. ... hizmeti veren hastahane işyerinde kişilerin tanı ve tedavilerinin yapılması asıl iştir.Bu kapsamda hastaların poliklinikler arasında transferi, hastaların tahlil numunelerinin takibi, ... ekebine tıbbi araç ve gereç temini, poliklinikte hasta kaydı, reçete ve raporların yazılıp, işlenmesi ( tıbbi sekreterlik ) asıl işin bir bölümünü oluşturur. Bu işlerde çalışanların doktor ve hemşirelere yardımcı olması yaptıkları işin yardımcı iş olduğu anlamına gelmez. Zira bu işler, tanı ve tedavi sürecinin tamamlanması için yapılması gereken aynı iş organizasyonu kapsamındaki zorunlu, asli işlerdir. Alt işveren işçisi, tanı, teşhis ve tedavi sürecinde yer almadan, bu işler bittikten sonra, hastane ve hasta kayıtları ile ilgili veri hizmetleri bölümünde çalıştırılmış ise o zaman yardımcı işte çalıştığı kabul edilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, davacı tanı ve tedavi sürecinde poliklinikte tıbbi sekreter olarak veri hizmelerinde çalıştırıldığını iddia etmiş, dinlenen davacı tanıkları bu iddiayı desteklemişlerdir.Mahkemece işyerinde bilirkişi marifeti ile keşif yapılarak davacının asıl iş olan (... iş) tanı ve tedavi hizmetinde mi, yoksa yardımcı iş niteliğinde olan veri hizmetlerinde çalıştığı açıklığa kavuşturulmalı ve dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde ret kararı verilmesi hatalıdır. F) SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.