Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20216 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 19495 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ücret farkı alacağı, ikramiye alacağı, ücret alacağı, sosyal yardım alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili; davacının davalı Kurum’un ... Tarım İşletmelerinde dava dışı taşeron şirketlerde tarım işçisi olarak işe alındığını, davalı kamu kurumu ile dava dışı taşeronlar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, dava dışı alt işverenlerin sadece kağıt üzerinde alt işveren olarak gözüktüğünü, davacı da dahil olmak üzere taşeronun çalıştıracağı işçilerin işe alınması, işten çıkartılması izin işlemlerinin düzenlenmesinin davalı kamu kurumunun talimatları doğrultusunda olduğunu, işin sevk ve idaresinin davalı kurum yetkilileri tarafından ayarlandığını, dava dışı taşeronların bağımsız bir iş organizasyonuna uzmanlığa veya hukuksal bağımsızlığa sahip olmadığını, dava dışı taşeronların bağımsız bir işveren olmayıp işçi temin eder kuruluş pozisyonunda olduğunu, işçilerin kullandıkları tüm araç ve gerecin davalı kuruma ait olduğunu, alt işverenlere verilen işlerde davalı kamu kurumunun kadrolu işçilerinin de çalıştığını, ... İş Müfettişlerince incelemeler yapıldığını, davalı kamu kurumu ile dava dışı alt işverenlik arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, dolayısıyla muvazaanın tespiti ile birlikte, davacının baştan itibaren asıl işveren davalı kurumun işçisi olarak hak ve alacaklarının hüküm altına alınması gerektiğini, davacının kendisini alt işveren işçisi sanmasaydı, asıl işverenin işçisi olarak toplu iş sözleşmesi hükümleri doğrultusunda ücret farkı alacağı, ikramiye ve sosyal yardımlara dair alacaklarının olduğunu, Türkiye tarafından da imzalanmış olan 94 No.lu ILO sözleşmesi gereğince işçiye ödenecek ücret ve hakların aynı iş kolunda uygulanmakta olan toplu iş sözleşmelerinin gerektirdiği haklardan düşük olmayacağını, kamu kurumun ve kuruluşlarınca açılan ihalelerde iş alan işverenlerin işyerlerinde çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesine taraf sendika üyesi olup olmadıklarına bakılmaksızın ayrıca bir teşmil kararı gerekmeksizin yürürlükteki toplu iş sözleşmesinin ücret, çalışma süreleri ve diğer çalışma haklarından aynen yararlanmaları gerektiğini muvazaalı ilişki olmasa dahi 94 Sayılı ILO sözleşmesi uyarınca davalı kamu kurumunda çalışan davacıya işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinin sağlayacağı maddi hakların da hüküm altına alınmasını talep ettiklerini, davalı ve dava dışı taşeronlar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun tespiti ile davacının baştan itibaren davalı kamu kurumunun işçisi olduğunu beyan ederek bir kısım alacaklarının tahsilini talep etmiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili; davalı işverenin 233 Sayılı KHK hükümlerinde tabi, tüzel kişiliğe haiz bir iktisadi Devlet Teşekkülü olduğunu, faaliyetlerini memur, sözleşmeli personel ve işçi statüsünde çalıştırdığı personeli ile yürüttüğünü, davalı idarenin kamu ihale yöntemi ile hizmet alımı yaptığını ve buna dair tüm ödemelerini de eksiksiz olarak hizmet alım sözleşmesi ve şartnamesi gereğince ödemiş bulunduğunu, davacının davalı idareye bağlı olarak dava dışı taşeronlar bünyesinde işe başladığını ve çalışmaya devam ettiğini, davacı yanın davalı idare ile uzaktan yakından bir ilgisinin bulunmadığını, davacı yanın muvazaa iddialarının yerinde olmadığını, davacının iddia ettiği üzere davalı idarenin yüklenici olan dava dışı işverene müdahale etmesi, işçi temini, işçilerin işe alınması veyahut çıkarılması gibi hususlarda müdahale etmesinin söz konusu olmadığını, işçilerin özlük dosyalarının dava dışı işverende olduğunu, bu dosyaların düzenlenmesinin de dava dışı işveren tarafından yapıldığını, davacı yanın dava dışı işverende çalışmış olması nedeniyle davalı idarenin davacı yana dair bir tasarrufta bulunmasının mümkün olmadığını, Mahkemenin 2014/30 Esas sayılı dosyasında ihbarla davaya dahil edilen dava dışı işverenin davadaki sorumluluğundan kaçmak için verdiği beyanın kabul edilemeyeceğini, bu doğrultuda kesinleşmiş bir mahkeme kararı da olmadığını, dava dosyasından da görüleceği üzere davalı idarenin mevzuat gereğince hizmet satın aldığını, işçi temini de dahil olmak üzere tüm sorumluluğun dava dışı işverende olduğunu, bu hususun yapılacak keşif sırasında da anlaşılacağını, davalı idareye yüklenilebilecek bir muvazaalı durumun olmadığını, davalı yanca dile getirilen hususların gerçek dışı olduğunu beyan ederek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini talep etmektedir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı ile dava dışı şirketler arasındaki hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olduğu, işçilerin ...’in işyerinde ve asıl işinde çalıştıkları, emir ve talimatların davalının hizmetinde çalışan şefler tarafından verildiği, davacının iş sözleşmesinin kırıldığı andan itibaren davalı ... işçisi olarak kabul edilmesi gerektiğinden davalı kurum nezdinde kadrolu çalışana uygulanan toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacakların hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. D) Temyiz:Kararı davalı temyiz etmiştir. E) Gerekçe:1- Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’un 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir. HMK.’un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden sözedilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.Somut uyuşmazlıkta davacı 94 sayılı ILO uyarınca davalı işyerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesinden davacının sendika üyesi olup olmadığına bakılmaksızın yararlanması gerektiğini beyan ederek bir kısım alacak talebinde bulunmuştur.Mahkemece vakıalar sabit görülse de buna bağlanan hukuki sebeplere yer verilmemiş, hangi normatif hükme dayanıldığı açıklanmamış, 94 sayılı sözleşme hükümleri irdelenmemiş, davada uygulanıp uygulanmayacağı, şartları oluşup oluşmadığı açıklanmamış, kısaca hukuki gerekçe eksik bırakılmıştır. Bu yukarıda belirtilen normatif düzenlemelere aykırıdır. 2- Davacı hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olduğunu, bu konuda Bakanlığın muvazaa tespit ettiğini iddia ederek davasını asıl işveren davalıya yöneltmiştir. Davalı ise, Bakanlığın muvazaa tespitine karşı iptal davası açıldığını savunmuştur. Muvazaa tespitine karşı açılan dava dolaylı da olsa bu davayı ilgilendirdiğinden mahkemece sonucu beklenip değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken eksik araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.3- Davacının toplu iş sözleşmesinin tarafı sendikaya üye olup olmadığı ilgili sendikadan sorulması gerekir. Davacının sendika üyesi olup olmadığının araştırılmaması da bozma nedenidir. 4- Davacının fazla çalışma ücreti talebinin reddedilmesine göre davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesi de ayrı bozma nedenidir.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 17.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.