MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti ve asgari geçim indirimi alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı, davalıya ait işyerinde 16.11.2014-29.06.2016 arasında çalıştığını ve iş sözleşmesinin işverence haksız feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile fazla çalışma, yıllık izin, hafta tatili, genel tatil, ücret ve asgari geçim indirimi alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davacı 15.07.2016 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat etmiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, davacının feragati nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.D) Temyiz:Kararı davacı temyiz etmiştir.E) Gerekçe:Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının davadan feragat dilekçesini iradesinin fesada uğratılarak verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.Sözleşme, karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile kurulur. Bu bağlamda “irade” üçüncü kişilerin bilemeyeceği bir iç unsuru olarak karşımıza çıkar. Bu da ancak “beyan” yolu ile dışa vurulur. İrade beyan ile açıklanırken, esas olan, beyanın iradeye uygunluğudur. Bununla birlikte irade açıklanırken bazen beyanın iradeye uygun olmaması da söz konusu olabilir. Eğer bu uygunsuzluk istenerek oluşturulmuşsa “zihni kayıt”, “latife beyanı” ve “muvazaa” söz konusudur. Muvazaada uygunsuzluk her iki tarafça da istenmektedir. Oysa zihni kayıt ve latife beyanında taraflardan sadece biri bu uygunsuzluğu istemektedir. TBK m. 36’ya göre, taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.Aldatma (hile), bir kimseyi bir takım yanıltmalarla irade beyanında bulunmaya yöneltmektir. Yani karşı tarafı kasten hataya düşürme durumu söz konusudur. Bir beyanın ya da davranışın hile olarak nitelendirilebilmesi için kasten yapılması, karşı tarafın aldatılması ve sözleşmenin de bu hilenin etkisiyle yapılması gerekir. Aldatma (hile) ister sözleşmenin karşı tarafınca yapılsın isterse de üçüncü bir kişi tarafından yapılsın sonucu bakımından farkı yoktur, her iki durumda da sözleşme geçersizdir. Ancak üçüncü kişinin yaptığı aldatmanın (hilenin) sözleşmeyi geçersiz kılabilmesi için karşı tarafın bunu bilmesi veya bilmesinin gerekmesi koşulu aranır. Karşı taraf bu konuda iyi niyetli ise aldatmaya (hileye) maruz kalan sözleşmenin geçersizliğini ileri süremez. TBK m. 37’e göre, taraflardan biri, diğerinin veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir sözleşme yapmışsa, sözleşmeyle bağlı değildir. Korkutma, sözleşme yapmak istemeyen bir kişinin, kendisi veya yakınlarının bir zarara uğrayacağı tehdidi altında iradesini açıklamasıdır. Örneğin, evinin ateşe verileceği veya öldürüleceği korkusuyla sözleşme yapılması gibi. Korkutma (Tehdit) karşı tarafça yapılabileceği gibi üçüncü kişi aracılığıyla da yapılabilir. Bu noktada karşı tarafın üçüncü kişinin korkutmasını (tehdidini) bilmesi koşulu dahi aranmamaktadır. Ama bu durumda korkutmaya (tehdide) maruz kalan kimse karşı tarafa bir miktar tazminat vermekle yükümlü tutulabilir. Diğer bir ifade ile Korkutan bir üçüncü kişi olup da diğer taraf korkutmayı bilmiyorsa veya bilecek durumda değilse, sözleşmeyle bağlı kalmak istemeyen korkutulan, hakkaniyet gerektiriyorsa, diğer tarafa tazminat ödemekle yükümlüdür.Somut uyuşmazlıkta, dosya içeriğindeki belgeler ve özellikle davacının davadan feragat dilekçesi vermeden önce 01.07.2016 havale tarihli dilekçesi ile temyiz dilekçesinin ekinde sunulan telefon görüşmelere ait tutanaklar incelendiğinde davacının iradesinin fesada uğratıldığı iddiasını desteklemeye yönelik beyanlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bu belgeler incelenerek doğruluğu saptanmalı, davacının iradesinin sakata uğratılıp uğratılmadığı ve buna bağlı olarak feragatin geçerliliği değerlendirilmelidir.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 15.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.