Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19706 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 36390 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA :Davacı, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davacı ve davalılardan .. avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, davacının Dönper Danışmanlık Hizmetleri Ltd. Şti. ile 30/11/2011 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşmeye göre davalı taraf ve ....'nin aralarında yaptığı sözleşmeye istinaden davacının ... firmasında ... Bölgesi Filo sorumlusu olarak çalıştığını, davalı şirket ve telekominikasyon firması arasında alt işveren asıl işveren ilişkisi mevcut olduğunu, 12/12/2014 tarihinde davacının ... yetkilileri tarafından görüşmeye çağırıldığını ve şirket yetkilileri ile tele konferans yapılarak daha önce hiçbir bildirimde bulunulmadan, ...'daki bölge ofisinin kapatılması gerekçe gösterilerek iş sözleşmesinin feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir. B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; feshin geçersizliği ve gereksizliği anlamına gelen Davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığı, feshin işletmesel nedenlere dayalı olduğunu, dava dışı ve ihbar ...'nin bilgi ve belgeleri ile de sabit olduğunu, dava dilekçesinde iddia edilenin aksine Davacıya tebliğ olunan fesih bildiriminde geçerli fesih nedeninin açık bir biçimde yazıldığını savunarak davanın müvekkil şirket açısından reddini talep etmiştir. Davalı .... vekili cevap dilekçesinde özetle; şirketin eldeki davada ne maddi ne de şekli bakımdan Davalı ile mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olduğu, bu durumda dava nezdinde üçüncü şahıs konumunda bulunan müvekkilin teşmil veya ıslah yolu ile davaya dahil edilmesinin mümkün olmadığını, işe iade davasının hak düşürücü süreye tabi olduğunu, İş Kanununun 20/1 maddesi uyarınca iş sözleşmesi feshedilen işçi geçersiz olduğunu düşündüğü fesih bildiriminin tebliğinden itibaren 1 ay içerisinde işe iade davasının açılması gerektiğini, söz konusu süre hak düşürücü bir süre olup, bu süre geçtikten sonra işçi işveren karşı işe iade davasının yöneltilemeyeceğini savunmuştur. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, davalı ... ünvanlı şirketin bordrolama hizmeti verdiği, davalılar arasındaki sözleşmenin işçi teminine yönelik ve iş bulmaya aracılık niteliğindeki sözleşmeler olduğu ve davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davalı ... aleyhine açılan davanın reddine, diğer .. yönünden açılan davanın kabulüne karar verilmiştir. D) Temyiz: Kararı davacı vekili ve davalı .. vekili yasal süresi içinde temyiz etmiştir. E) Gerekçe: İş ilişkisinde işletmesel kararla iş sözleşmesini fesheden işveren, Medeni Kanun’un 2. maddesi uyarınca, yönetim yetkisi kapsamındaki bu hakkını kullanırken, keyfi davranmamalı, işletmesel kararı alırken dürüst olmalıdır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6 maddesi uyarınca, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2’nci maddesinde belirtilen unsurları taşımayan alt işveren uygulaması, fesih için geçerli neden kabul edilemez. İş Kanunu’da yardımcı işlerin alt işverene verilmesinin herhangi bir koşula bağlanmaması nedeniyle, bu nevi işlerin muvazaa olmaması kaydıyla alt işverene devri sebebiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi hâlinde, feshin geçerli nedene dayandığı kabul edilebilir. Buna karşılık, 6’ncı fıkra gereğince, asıl işin bir bölümünde işletme ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler alt işverene devredilebilecektir. Anılan düzenlemede baskın öğe, “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren” işlerdir. Başka bir anlatımla işletmenin ve işin gereği ancak teknolojik nedenler var ise göz önünde tutulur. Dolayısıyla, söz konusu hükümdeki şartlar gerçekleşmeden asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi hâlinde, asıl işveren-alt işveren ilişkisi geçersiz olacağından iş sözleşmesinin feshi de geçersiz olacaktır. Bilindiği üzere, alt işveren asıl işveren karşısında bağımsız hizmet sunan bir işveren durumundadır. Alt işveren, asıl işverenin emir ve talimatlarına göre değil, alt işverenlik sözleşmesinde belirtilen proje ve teknik şartlara göre işi yürütür. Asıl işverenin alt işveren işçilerine karşı yönetim veya işin ifasını isteme hakkı olamayacağı ancak işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak asıl işverenin genel nitelikli talimatlar verebileceği bilinmektedir.İş Kanunu’nun 2 inci maddesinin altıncı fıkrası; bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet ücretine ilişkin yardımcı işlerde veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasından kurulan ilişkinin asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu açıkça belirtilmiştir. Yasal düzenlemeye uygun olarak alt işverenin üstlenebileceği işler geçici nitelikte olabileceği gibi devamlılık gösteren işlerde olabilir. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin unsurları, iki ayrı işverenin bulunması, mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan işte çalıştırılması ve asıl işveren ile alt işverenin muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri olarak sayılabilir. Gerçek işverenin tespitinde hukuki ilişkinin değerlendirilmesinin yapılması gerektiğinden muvazaa konusu da doğal olarak irdelenir, bu husus konunun içindedir. Bu husus tespit edilirken alt-asıl işveren ilişkisinde kanun gereği hizmet alımı yapılmalıdır. Personel alımı değil, çıkarılan/ çalıştırılan personelin hizmet alımı çerçevesinde çalıştırılması gereken personelden olup olmadığı değerlendirilmelidir. Bu kapsamda alt işverene işin tamamı verilebilir, verilmelidir. Ancak o işle ilgili bir ya da birkaç personel temini şeklinde bir uygulama yapılamaz. Şoförlerin, büronun tamamı iş olarak başka işverene verilebilir. Tek bir şoför, sekreter vb. personelin temini için hizmet alımının yapıldığı halde yapılan işin İş Kanununun 2. maddesi anlamında bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulmuş olmaz. Somut uyuşmazlıkta, mahkemece feshin geçersizliğine ve davacının davalılardan .. nezdinde işine iadesine dair verilen karar isabetli ise de, kayden işveren olarak görünen ve muvazaalı işlemin tarafı olması nedeniyle kendine menfaat sağlayamayacak olan diğer davalı ... Ltd. Şti’nin işe iade kararının mali sonuçlarından diğer davalı .. ile birlikte sorumlu tutulması gerekirken sorumlu tutulmaması ve lehine vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. 4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. F) HÜKÜM: Yukarda açıklanan gerekçe ile; 1. Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, 2. Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının .. nezdinde İŞE İADESİNE, 3. Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni ve davacının talebi de dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE, 4. Davacının süresi içinde başvurması halinde kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aylık ücret ve diğer haklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine, 5. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 6. Davacının yaptığı harçlar dahil toplam 511,50 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 7. Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına, gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine, 8. Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. si uyarınca belirlenen 1.800,00 TL. maktu vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 9. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, Kesin olarak 14.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.