MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili, davacının davalılardan ...ye ait hazır beton imalatı yapılan beton santralinde 09/04/2008 tarihinde formen olarak çalışmaya başladığını, 04/06/2012 tarihine kadar aralıksız çalıştığını, hiç bir haklı neden ileri sürülmeksizin iş akdinin haksız olarak feshedildiğini, en son 1.900 TL net ücretle çalıştığını, 3 öğün yemek verildiğini, servisten faydalandığını, işe iade davası açtıklarını, fazla mesai dahil alacaklarının ödenmediğini belirterek, fazla mesai, hafta ve ulusal bayram ve genel tatil çalışmaları karşılığı ücret alacağının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı ...vekili husumet itirazında bulunarak, belirsiz alacak davası açılamayacağını, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının hiç bir zaman müvekkili davalı şirketin çalışanı olmadığını, dolayısıyla da iş akdinin şirket tarafından sonlandırılmadığını, davalı aleyhine haksız ve yersiz dava açıldığını, diğer davalı şirket ile yapılan sözleşmede tüm çalışanların sevk ve idaresinin diğer davalı şirkete ait olduğunun belirlendiğini, davanın reddi gerektiğini belirtirken, diğer davalı şirket vekili ise bilirkişi raporundan sonra emsal içtihatları dikkate alınmadığını, bilirkişi genel nitelikteki Yargıtay kararlarından bahsederek işverenin kötü niyetli olduğunu beyan ettiğini, bordrolardaki tahakkuk ettirilen fazla mesai miktarlarını dikkate almadığını, raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile hesaplanan fazla mesai ücreti, hafta tatil ve genel tatil ücret alacaklarının indirim sonucu davalılardan tahsiline dair ilk kararın taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Dairemizin 29.06.2005 gün ve 2014/10577 E, 2015/23368 K. sayılı kararı ile hükmedilen miktarların net mi yoksa brüt mü olduğunun belirtilmemesi yanında, fazla mesai ücreti yönünden “mahkemece davacının fazla mesai ücreti talebinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürlüğünce düzenlenen 27/10/2011 tarihli inceleme raporuna dayanılarak hüküm altında alındığı, Bölge Müdürlüğünce düzenlenen 27/10/2011 tarihli inceleme raporunda tanık beyanlarında dayalı olduğu ve tanıkların ne şekilde dinlendiğinin belli olmadığı, bu nedenle mahkemece dinlenen tanık beyanlarına göre fazla çalışma talebinin değerlendirilmesi gerektiği, buna göre davacının çalışma saatleri 08,00-20,00 arası 12 saat olup toplam günlük ara dinlenmenin 1,5 saat düşülmesi ile günlük çalışmanın 10,5 saat olacağı, ve buna göre haftalık toplam 63 saat çalışmadan 45 saatin indirilmesi ile haftalık 18 saat fazla mesai yapıldığının anlaşıldığı, fazla mesainin bu şekilde hesaplanarak taktiri indirim yapılarak hüküm kurulmasının hatalı olduğu, keza her ne kadar aylık 900 TL ücret üzerinden fazla mesai tahakkuku yaptırılan bordrolardaki miktarların davacının gerçek ücreti olan 1.900 TL miktardan mahsubu gerekeceği kabul edilmiş ise de; fazla mesai tahakkuku bulunan ve davacının ihtirazı kayıt koymadan imzaladığı ayların dışlanması suretiyle fazla mesai ücreti hüküm altına alınması gerektiği” gerekçeleri ile bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyulmasına ve gerekçe de bozma ilamına göre alınan ek raporda da haftalık toplam 63 saat çalışmadan 45 saatin indirilmesi ile haftalık 18 saat fazla mesai karşılığı alacağı hesaplandığı belirtilmesine rağmen davanın reddine karar verilmiştir. D) Temyiz:Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir. E) Gerekçe:Öncelikle belirtmek gerekir ki “Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir”. Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay'ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da farklı bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğmuş olur. Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur. Bozma kararı üzerine önceki hüküm tamamen ortadan kalkar. Bu nedenle bozma kararından sonrada Mahkemece HMK.nun 297 vd. maddelerinde belirtilen unsurları taşıyacak şekilde yeni bir karar verilmek zorundadır.Ne var ki; kamu düzenine ilişkin hususlar hakkında aleyhe bozma yasağı uygulanamaz. Yani Yargıtay, kamu düzenine aykırı bir husustan dolayı hükmü temyiz edenin aleyhine (temyiz etmemiş olan tarafın lehine) olarak da bozabilir. Çünkü kamu düzenine ilişkin hususları hâkim (ve Yargıtay) kendiliğinden gözetme ile yükümlüdür.Bu kapsamda vurgulanmalıdır ki “Maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması da usulü müktesep hak teşkil etmez”( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.03.1972 gün ve E:1968/1-277, K:176; 01.03.1995 gün ve E:1995/7-641, K:117; 23.01.2002 gün ve E:2001/1-1010, K:2002/1; 12.07.2006 gün ve E:2006/4-519, K:527; 04.11.2009 gün ve E:2009/13-370, K:2009/480 sayılı kararları; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, İstanbul 2001, Cilt 5, sayfa 4771 vd.).Diğer taraftan 6100 sayılı HMK. 298/2. maddesinde kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olamayacağı yukarıda belirtilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'na uygun bir biçimde yeniden düzenlenmiştir.6100 sayılı HMK.nun 298/2. maddesine göre “ Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.”Bu hukuki olgular dikkate alındığında öncelikle mahkemece bozma sonrası kurulan ret hükmü fazla mesai ücretinin hesaplandığı gerekçe de belirtilmek sureti ile gerekçe-hüküm çelişkisi yaratılmıştır. Diğer taraftan davacının ilk bozma ile kesinleşen, sadece net mi yoksa brüt mü yönünden değerlendirilmesi gereken hafta ve genel tatil ücret alacaklarının hüküm altına alınmayarak bu alacakların da reddi hatalıdır.Diğer taraftan Dairemizin fazla mesai yönünden davacının 08.00-20.00 saatleri arası çalışmasının sabit olması nedeni ile haftalık 18 saat üzerinden fazla mesai hesaplanması yönünden bozma gerekçesi doğru ise de daha sonra bu alacak yönünden bordrolarda gözüken aylar için dışlanması yönündeki bozma çelişki nedeni ile maddi hataya dayanmaktadır. Dolayısı ile maddi hataya dayanan bu husus usulü kazanılmış hak teşkil etmez. O nedenle davacının haftalık 18 saat fazla mesai ücreti hesaplanmalı, ödeme görünen aylardaki miktarlar bozma öncesi gibi mahsup edilmeli ve hesaplanan bu alacaktan usulü kazanılmış hak gereği % 40 oranında indirim yapılarak hüküm altına alınmalıdır. Bu alacağında hesaplandığı belirtilmesine rağmen, tamamen reddi isabetsizdir.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.