MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 13. İŞ MAHKEMESİTARİHİ : 29/05/2012NUMARASI : 2010/288-2012/374DAVA :Taraflar arasındaki, menfi tespit ile kötüniyet tazminatı alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi davacı ile davalılardan B.. Ö.. avukatlarınca istenilmesi ve davalılardan B.. Ö.. avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.06.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan asil B.. Ö.. ile adına Avukat M.U. karşı taraf adına Avukat C. G.geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı işçi, 1995 yılından beri önce davalı B.. Ö..'a ait Ö. Konfeksiyon A.Ş'ye, daha sonra ise devir ile birlikte davalı B.-M. Ltd. Şti'ne ait işyerinde çalıştığını, iş akdinin 11/01/2008 tarihinde feshedilmesi üzerine müvekkili tarafından işveren aleyhine Bakırköy 11.İş Mahkemesinin 2008/88 esas sayılı dosyası ile dava açılıp, 28/05/2009 tarihinde davanın kabulüne karar verildiğini, ilama dayalı alacağının ödenmesini beklerken davalının İstanbul 3.İcra Müdürlüğünün 2009/20972 sayılı dosyası ile işçi aleyhine kambiyo senetlerine dayalı takip yolu ile takip yapıp ödeme emri tebliğ ettirdiğini, davalı işverene ve gerek şirket sahibine hiçbir borcunun bulunmadığını, işverene böyle bir borcu olsa idi daha önce istemesi gerektiğini ya da açılan alacak davasında ileri sürmesi gerektiğini, bir işverenin hizmet akdi ile bağlı olan işçisine hiçbir şirket muhasebesine uymadan 62.500-TL borç vermiş görünmesi tahsil tarihi olarak da 2 yılı aşkın ileri bir tarihin yazılmasının başlı başına borç ilişkisi bulunmadığının delili bulunduğunu, iş davasını kaybedeceğini anlayan işverenin kötü niyetle, bir kısmı boş olan bonoyu doldurarak icraya koyduğunu, para birimi olarak bononun tanzim tarihinde geçerli olan YTL yerine TL yazılmasının da bunun göstergesi olduğunu ileri sürerek, davalılara karşı takip miktarı olan 62.500-TL ve ferileri kadar borcu bulunmadığının tespitine, İstanbul 3.İcra Müdürlüğünün 20792 sayılı dosyasından yapılan takibin durdurulmasına ve iptaline, ayrıca %40 inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.B) Davalı Cevabının Özeti: Davalılar vekili, müvekkillerinden B.-M. Ltd. Şti'nin davada husumet sıfatının bulunmadığını, senet aslı incelendiğinde alacaklının B.. Ö.. olduğunu, B.-M.şirketinin bono ve alacakla uzaktan yakından bir alakasının bulunmadığını, bu nedenle müvekkillerinden B.-M.şirketi hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, takibe konu senedin ticaret kanununa göre düzenlenmiş kambiyo Senedi olduğundan buna ilişkin ihtilafların ticari dava niteliğinde olduğundan davaya iş mahkemesinde bakılamayacağını, davaya ticaret mahkemesinde bakılması gerektiğini, davacının iddialarının tamamen sözde kalan beyanlardan ibaret olduğunu, davacının müvekkili ile arasındaki ilişkiyi işçi işveren ilişkisine dayandırmakta olduğunu, haksız menfaat temini için olayı dramatize ettiğini, mahkeme nezdinde duygusal bir tahribat yaratmayı amaçladığını, müvekkillerinden B.. Ö..'un Be-Ma şirketinin hissedarı olduğunu, bu müvekkilinin davalı şirketin hissedarı olmasının Medeni Kanunda belirtilen hak ve fiil ehliyetini ortadan kaldırmadığını, davacının davaya konu senedi imzalayarak müvekkiline teslim ettiğini, davacı iddialarını sözde kalan iddialar ile ispat etmeye çalıştığını, HUMK'nun 288.maddesi gereğince senede karşı senetle ispat şartı karşısında davacının iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini, müvekkillerinden B.. Ö.. ile davacı arasında işçi işveren ilişkisinin bulunmadığının, davacının takibe konu senet üzerindeki imzaya bir itirazının da olmadığını, kendi içinde çelişen beyanlarda bulunduğunu, bonoda herhangi bir tahrifat bulunmadığını beyan ederek davanın reddine ve inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, Davalı B.. Ö..’un davacının uzun yıllar çalıştığı Ö. Konfeksiyon A.Ş İle davalı B.-M. şirketinin hissedarı ve yöneticisi olduğunu, bu davalının sahibi olduğu şirkete karşı davacının işçi alacaklarının tahsili için dava açtığı, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, davalı B.. Ö..'un sahibi olduğu şirket aleyhine karar verilmiş olması nedeniyle davacının bu davalının şirketinde çalıştığı dönemde herhangi bir nedenle kendisinden alınan açık bonoyu tam da davacının işveren şirketten olan alacaklarının miktarına yakın bir miktarla doldurup icraya koyduğu gerekçesiyle şirket hakkındaki davanın husumetten reddine, şahıs hakkındaki davanın kabulü ile borçlu olmadığının tespitine ve % 15 oranında kötüniyet tazminatı ödenmesine karar verilmiştir. D) Temyiz:Kararı yasal süresi içinde davacı ile davalılardan B.. Ö..'un vekilleri temyiz etmiştir. E) Gerekçe:1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalılardan B.. Ö..'un tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2- Menfi tespit davasının konusunu oluşturan bonoda borçlu davacı işçi, alacaklı ise davalı B.. Ö.. olsa da, senedin davalı şirketin ödemesi gereken işçilik alacakları karşılığı olarak düzenlendiği ileri sürüldüğüne ve bu husus yargılama ile kanıtlanmakla mahkemenin de kabulü bu yönde olduğuna göre davalı şirket hakkındaki davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi hatalıdır. Davalı gerçek şahıs davalı şirketin hakim ortağı olup, davacının işçilik alacaklarını talep ettiği dava sırasında dayanılmayan davaya konu bono işçilik alacaklarının tahsili aşamasında icraya konulmuş ve davacı işçinin hak kazandığı işçilik alacaklarının ödenmemesi için bu yola başvurulmuştur. Davaya konu bono iş ilişkisi sırasında düzenlenmiş olup, fesihten sonra doldurulmak suretiyle işleme konulmuştur. Bu itibarla sözü edilen hukuka aykırı işlemden fayda sağlayamaya çalışan her iki davalı da menfi tespit davasında birlikte sorumlu tutulmalıdır. Mahkemece davalı şirket yönünden davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Öte yandan husumet sebebiyle redde dair vekalet ücretinin maktu olması gerekirken, nispi avukatlık ücretine karar verilmesi de kabule göre doğru olmamıştır. 3- İcra İflas Kanunu’nun 72/4. maddesindeki “yüzde kırkından” ibaresi, 02.07.2012 tarihinde ve 6352 sayılı Kanunun 15.maddesi ile “yüzde yirmisinden” şeklinde değiştirilmiştir. Kanunun 67. maddesinde değişiklik yapan 6352 sayılı Kanunun 15. maddesi 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6352 sayılı Kanun’un 38.maddesi ile Kanuna eklenen geçici 10.maddeye göre, bu Kanunun ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılan takip işlemleri hakkında değişiklikten önceki hükümlerin uygulanmasına devam edilir. Geçici 10. maddedeki “takip işlemleri” ibaresini “takip talebi” olarak anlamak gerekir. Bu durumda 6352 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 05.07.2012 tarihinden önce yapılmış olan icra takipleri üzerine açılan ve açılacak olan menfi tespit davalarında Kanunun 72/4.maddesindeki tazminat asgari % 40 olarak uygulanacaktır. 6352 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 05.07.2012 tarihinden sonra yapılan icra takipleri üzerine açılacak olan menfi tespit davalarında ise İİK.nun 72/4.maddesindeki tazminat asgari % 20 olarak uygulanacaktır. Somut olayda davalının başlattığı icra takibinin tarihi 11.06.2009 olup, 6352 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile İİK.ya eklenen geçici 10.maddesi uyarınca davacı aleyhine % 40 oranında tazminata hükmedilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonucu % 15 oranında tazminata hükmedilmesi anılan Yasa hükmüne aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.100.00 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 10.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.