MAHKEMESİ : ANKARA 9. İŞ MAHKEMESİTARİHİ : 29/09/2011NUMARASI : 2010/806-2011/1134 Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A)Davacı isteminin özeti: Davacı asıl, davalı kurum nezdinde 25.11.2005 tarihinden bu yana hizmet sözleşmesi ile oda avukatlığı görevini üstlenmek suretiyle çalıştığını, bu görev nedeniyle davalı oda adına yürüttüğü dava ve takipler sonucunda bu işlerin görüldüğü mahkeme ve icra dairelerince karşı taraf aleyhinde AAÜT gereğince bir kısım vekalet ücretine hükmedildiğini, anılan vekalet ücretlerinin bir kısmının mahkeme ve icra dairelerince kendisine bu ücretler de yükletilen davanın taraflarınca davalı odanın banka hesaplarına ve/veya veznesine yatırılmak suretiyle ödendiğini, davalı hesaplarına intikal eden vekalet ücretlerinin bir kısmının Avukatlık Kanunu madde 164 hükmüne göre tarafına ödenmesi hususunda aralarında oda ile ihtilaf çıktığını, söz konusu ihtilafın Ankara 3. İş Mahkemesinin 2009/955 Esas sayılı dosyasında anılan mahkemece verilen kararla lehine sonuçlandığını, kararın inceleme aşamasında olduğunu, Avukatlık Kanununun 164. maddesi hükmüne atıfla dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenilecek vekalet ücretinin avukata ait olduğunu iddia ederek davalı oda adına takip ettiği iş ve işlemlerle ilgili olarak adli makamlarca karşı tarafa yüklenen ve bunlar tarafından ödenerek oda hesaplarına intikal eden vekalet ücretlerinden oluşan ve Ankara 3. İş Mahkemesince 2009/955 Esas sayılı dava dosyasında hüküm altına alınmamış bulunan vekalet ücreti alacaklarının yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.B)Davalı cevabının özeti: Davalı vekili, Avukatlık Kanununda vekalet ücretinin müvekkiline ait olmasına yönelik sözleşmeler açıkça yasaklanmadığından, vekalet ücretinin bir kısmının veya tamamının müvekkiline ait olması yönünde sözleşme yapılmasının mümkün olduğunu, nitekim 1136 Sayılı Yasanın 164. Maddesinin avukatlık ücretinin mülkiyetinin kime ait olacağını özünde vekil ile vekil eden arasında yapılacak olan anlaşmaya bıraktığını, davacının müvekkili kurumda 4857 Sayılı Kanuna tabi ve tam zamanlı oda avukatı olarak çalıştığını, son olarak akdedilen 01.01.2010 tarihli sözleşmenin ücret, ödeme zamanı ve diğer ödemeler başlıklı beşinci maddesinde, kendisine hafta tatili ve genel tatil ücretleri dahil 2.496,00 TL ücret ve yılda dördü geçmemek üzere aylık ücreti tutarında brüt ikramiye verileceğinin kararlaştırıldığını, ne bu sözleşmede ne de davalı odada çalıştığı süre boyunca akdedilen diğer sözleşmelerde kendisine oda adına takip ettiği dava ve işlere ilişkin ayrıca bir ödemede bulunulacağına dair bir hüküm geçmediğinin görüleceğini, davacının odada işe başladığı tarihten itibaren takip ettiği dava ve icra takiplerinde karşı tarafa yüklenen vekalet ücretinin kendisine ödenmesi gibi bir uygulamanın hiçbir zaman olmadığını ve bu durumun sözleşmede yer almamasının yanı sıra, bir işyeri uygulaması haline geldiği düşünüldüğünde davacının bu talebinde haksız olduğunu savunmuştur.C)Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, taraflar arasında 17.11.2005-31.12.2010 tarihleri arasındaki dönemi kapsayan iş sözleşmeleri imzalandığı, iş sözleşmelerinin "ücret, ödeme zamanı ve diğer ödemeler" başlıklı maddelerinde davacının hafta tatili ve genel tatil ücretleri dahil aylık ücretlerinin belirlendiği, aylık ücret dışında yılda 4'ü geçmemek üzere aylık maaş tutarında ikramiye ödeneceğinin kararlaştırıldığı, vekil sıfatıyla yürütülecek dava ve takipler sonucu mahkeme veya icra müdürlüklerince davalı işveren lehine hükmedilecek avukatlık ücretleri konusunda bir düzenlemenin bulunmadığının anlaşıldığı, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinin son fıkrasında; "...dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olduğu, bu ücretin iş sahibinin borcu nedeniyle takas veya mahsup edilemeyeceği, haczedilemeyeceği..." düzenlendiği, her ne kadar davalı vekili tarafından, anılan yasal düzenlemenin aksine sözleşme imzalanabileceği savunulmuşsa da; taraflar arasında imzalanan iş sözleşmelerinde, Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesi kapsamında tarifeye göre karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücretleri konusunda bir kararlaştırmanın bulunmadığı, davacının bu ücretlerin iş sahibine ait olması yönünde açık bir muvafakat veya iş sahibi lehine feragate ilişkin başkaca bir yazılı belgenin de dosya kapsamında yer almadığının anlaşıldığı, Yerleşik içtihatlar ve Ankara 3. İş Mahkemesi'nin 2009/955 esas sayılı karar içeriği de dikkate alındığında, davacının vekil sıfatıyla yürüttüğü dava ve takipler sonucunda karşı taraf aleyhine hükmedilip tahsil edilen avukatlık ücretlerinin davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.D)Temyiz:Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.E)Gerekçe: Mahkemece davacının talebi uygun şekilde davacı avukatın çalıştığı dönemde girdiği davalar nedeniyle temsil ettiği taraf lehine hükmedilen vekalet ücretinin tahsiline karar verilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının hizmet akdine bağlı olarak avukat olarak görev yaptığı ve serbest avukatlık faaliyetinin olmadığı anlaşılmaktadır. Avukat olan davacı ile davalı arasındaki ilişki hizmet akdine dayalıdır. Bu hizmet akdinde davacının ücretinin ne olacağı açıkça belirlenmiş olup davacının girdiği davalarda işveren lehine tahakkuk edecek vekalet ücretinden pay alacağına dair açık bir sözleşme hükmü olmadığı gibi, sözleşmenin eki niteliğinde bir belge ya da yönetmelikte bulunmamaktadır. Avukatlık Kanunun 164/son maddesi avukat-müvekkil ilişkisinde değerlendirilecek bir hüküm olup hizmet akdi ile çalışan ve işçi sıfatını taşıyan avukat açısından bağlayıcı değildir. Bu itibarla işçi sıfatındaki avukatın yaptığı görev sonucu işveren lehine oluşacak vekalet ücretinin kime ait olduğu hususunun Avukatlık Kanununa göre değil taraflar arasındaki iş sözleşmesine göre belirlenmesi gerekir. Açıklanan bu sebeplerle davacının davasının reddi yerine kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.F)Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.