MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı Talebinin Özeti:Davacı vekili, iş akdinin sebepsiz ve haksız olarak işveren tarafından feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile izin ücreti alacaklarını talep etmiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı, iş akdinin davacının devamsızlığı nedeniyle işveren tarafından haklı olarak feshedildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti ve Yargılama Süreci:Mahkemece, davaya bakmakla yetkili mahkemenin... İş Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle, ... İş Mahkemesine yetkisizlik kararı verilmiştir.Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairemizce bozulmuştur. Bozma ilamında özetle, yetkili mahkemenin ... İş Mahkemesi olduğu belirtilmiştir.Mahkemece bozmaya uyulmuş ve yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.D) Temyiz:Bozmadan sonra verilen karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.E) Gerekçe:1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm davacının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2- Taraflar arasında, davacının hizmet süresinin doğru tespit edilip edilmediği konusunda uyuşmazlık vardır.Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde fiilen 01/01/1998 tarihinde çalışmaya başladığını, sigorta girişinin ise işveren tarafından 01/03/2000 tarihinde yapıldığını ileri sürmüş, davalı davacının 01/03/2000 tarihinde çalışmaya başladığını savunmuş, mahkemece ... kayıtlarına itibarla davacının 01/03/2000 tarihinde çalışmaya başladığı kabul edilmiştir.Dosyanın incelenmesinde;Sigortalı hizmet döküm cetvelinde davacının 01/01/1998-01/08/1998 tarihleri arasında 1006069 sicil numaralı kime ait olduğu dosya kapsamından anlaşılamayan bir işyerinde çalıştığı, 01/03/2000-06/02/2013 tarihleri arasında ise davalı şirkete ait işyerinde çalıştığı anlaşılmıştır.Davacı tanıklarından ..., davacının 1998 yılında işe başladığını söylemişse de bu tanığın davacının çalıştığı işyerinde hiç çalışmadığı gözetildiğinde, beyanlarına itibar edilmesi mümkün değildir.Davalı işverenin kaşe ve imzasını havi 15/07/2008 tarihli belgede, davacının işyerinde 12 senedir çalıştığı belirtilmiş ise de 15/07/2008 tarihinden 12 yıl geriye gidildiğinde bulunan 15/07/1996 tarihinin, davacının iddialarının çok üzerinde olduğu anlaşıldığından bu belgeye itibar edilmesi de mümkün değildir.O halde yapılması gereken, sigortalı hizmet döküm cetvelinde görünen ve davacının çalıştığı anlaşılan ... sicil numaralı işyerinin kime ait olduğunu, bu işyeri ile davalı şirket arasında yapısal ve organik bir bağ bulunup bulunmadığını saptamak ve sonucuna göre davacının hizmet süresini belirlemektir.Eksik inceleme ile davacının hizmet süresinin yazılı şekilde belirlenmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.3- Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.). Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, davacı ücretinin net 1.700 TL olduğunu ileri sürmüş, davalı ise davacının ücretinin asgari ücret olduğunu savunmuştur.Dinlenen davacı tanıkları, davacının ücretinin net 1.700 TL olduğunu, davalı tanığı ... davalının asgari ücretle çalıştığını tahmin ettiğini, davalı tanığı Ümmuhan Gümüşel ise davacının asgari ücretle çalıştığını söylemiştir.Davalı işverenin kaşe ve imzasını havi 15/07/2008 tarihli belgede, davacının net aylık gelirinin 1.000 TL olduğu yazılıdır.Davalı tarafından dosyaya sunulan ücret bordrolarında davacıya asgari ücret ödendiği, ... kayıtlarında asgari ücret üzerinden prim ödendiği, banka kayıtlarında ise asgari ücret üzerinden ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmamıştır.Mahkemece, davacının asgari ücretle çalıştığı kabul edilmiş ve talep edilen alacaklar asgari ücret üzerinden hesaplattırılarak hüküm altına alınmıştır.Yukarıda yapılan tespitlerden ve dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının ücret miktarını tam olarak saptamanın mümkün olmadığı anlaşılmıştır.O halde yapılması gereken, yukarıdaki ilke kararımızdaki usul ve esaslar dairesinde, emsal ücret araştırması yapmak, davacının ücret miktarını tam olarak saptamak, saptanan ücret miktarına göre talep edilen alacakların yeniden hesaplanması için bilirkişiden ek rapor aldırmak ve sonucuna göre talepler hakkında bir karar vermektir.Eksik inceleme ile davacının ücret miktarının yazılı şekilde belirlenmesi hatalıdır.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.