MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davalılar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı, iş akdinin haksız ve ihbarsız olarak işveren tarafından feshedildiği ve alacaklarının ödenmediği iddiasıyla kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık ücretli izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ile ücret alacaklarının ödetilmesini istemiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı ..., talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, davacı ile aralarında iş akdinin bulunmadığını savunarak davanın husumet yokluğundan ve esastan reddini istemiştir.Davalı Şirket; davacının performansı yeterli bulunmadığından deneme süresi sonunda iş akdinin feshedildiğini, önceki yükleniciler nezdinde geçen çalışmaları nedeniyle davacının kendilerinden talepte bulunamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı işverenin davacının iş akdinin haklı nedenle feshedildiğine yönelik savunmasının ispatlanamadığının bilakis gerek fesih bildiriminde ve gerekse cevap dilekçesinde 4857 sayılı iş kanunun 19. Maddesine göre geçerli bir fesih nedeni olarak kabul edilen performans düşüklüğüne dayandığı, fesih bildiriminin davacıya hangi tarihte tebliğ edildiğinin belli olmadığı, 4857 sayılı iş kanunun 18-19-20. Maddelerine göre davacının usul ve yasaya uygun haklı bir fesih nedenini ispatlayamadığı, hizmet sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanununun 24. Ve 25. maddelerindeki işverene haklı fesih imkanı veren sebeplerden birisinin söz konusunun olmadığı gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık ücretli izin ücreti taleplerinin kabulüne, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti taleplerinin kısmen kabulüne, ispatlanamayan hafta tatili ücreti talebinin reddine karar verilmiştir. D) Temyiz:Kararı davalılar avukatları temyiz etmiştir. E) Gerekçe: 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2- Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları ise 818 sayılı Borçlar Kanununun 126/1 maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 01.06.2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK.’un 147. Maddesi ise ücret gibi dönemsel nitelikte ödenen alacakların beş yıllık zamanaşımına tabi olacağını belirtmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir. Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def'i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir. Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz. Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.).Davalı 1086 Sayılı HUMK zamanında açılan davada cevap dilekçesinde süresinde zamanaşımı definde bulunduğu gibi 6100 Sayılı HMK zamanında da 23.12.2013 tarihli ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı def’iinde bulunmuştur. Mahkemece, zamanaşımı itirazı dikkate alınmadan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. F) Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, 15.06.2016 peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 15/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.