Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13742 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2140 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ... İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, manevi tazminat ile fazla mesai ücreti alacaklarını ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili, davacının davalı bankada .. sıfatıyla görev yapmakta iken 21.09.2011 tarihinde iş akdinin haksız ve geçerli neden olmaksızın feshedildiğini, davacının 2005-2007 ve 2010-2011 yılları arasında iki dönem davalı bankada çalıştığını, ancak çalıştığı dönemlerde yaşadığı haksızlıkların manevi olarak onu çökerttiğini ve kendisine olan güvenini zedelediğini, davacının davalı bankanın ...de çalışmaya başladığını, kısa bir süre sonra şubeye alındığını, ancak hamileliğinin öğrenilmesi üzerine ...nün davacının istifasını istediğini, davacının istifa etmeyerek çalışmaya devam ettiğini, doğum izninden döndüğü 2007 Ocak ayında ... ve ... ortak kararı ile tekrar ...e alındığını öğrendiğini, ...te işe başlayan davacının şubedeki portföyünün elinden alındığını ve yeni bir müşteri portföyü yaratmasının istendiğini, yeni bir portföy oluşturmanın kısa süreçte yapılabilecek bir işlem olmadığını, kaldı ki kendisinden ... – ... gibi şubelerden müşteri referans isimleri almasının istenildiğini, anılan potansiyeli olmayan yerlerden müşteri bulmak ve satış yapmakta zorlanan davacıya bankanın uyarı yazısı verdiğini, davacının bu yazı üzerine daha fazla baskılara dayanamayarak istifa ettiğini, görüldüğü üzere davalı banka yetkililerinin davacı ile çalışmak istemediğini ve o dönemde de istifa etmesi için her türlü zorluğu, olumsuzluğu istifa etmesi için baskıyı uyguladığını, davacının bankacılık kariyerine ... da devam ettiğini, daha sonra son derece başarılı bankacılık kariyeri olan davacının ... geçerek ...de ... olarak görevini sürdürdüğünü, ... ile ... birleşmesi sonucu bankanın eski ekibi ile çalışmak durumunda kalan davacının daha önce yaşadığı baskılarla tekrar karşılaştığını, davalı bankanın haksız ve mesnetsiz olan iş akdi feshi sürecinde davacıyı manen son derece yıpratan davranışlarda bulunduğunu, davacı için bu süreci adeta bir işkenceye dönüştürdüğünü, müşterilerin zararlarından davacının sorumlu olmadığını, davacının müşterileri ile tüm riskleri paylaştığını, işlemleri gerçekleştirirken bankanın koyduğu tüm kurallara harfiyen uyduğunu, davacıya yüklenebilecek en ufak bir kusur, sorumluluk bulunmadığını, sistemli baskı, yıldırma ve istifaya zorlamanın tipik MOBBİNG şartlarını oluşturduğunu, davacının son derece yoğun bir tempoda çalıştığını, sabah 08.00, akşam 20.00-21.30 kadar çalışmasına rağmen fazla mesailerinin ödenmediğini iddia ederek sistemli şekilde uygulanan MOBBİNG nedeniyle 50.000 TL manevi tazminat ve 1.000 TL fazla mesai ücretinin faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili, zamanaşımı itirazında bulunarak, HMK gereği işçilik alacaklarının belirli alacak olarak kabul edilmesi karşısında ücret bordroları ve banka kayıtları ile almakta olduğu ücretin net ve kesin olan davacının HMK 105 ve 107 maddelerinde düzenlenen davaları açamayacak olduğunu, fazla mesai konusunda talebini belirli hale getirmesi gerektiğini, belirsiz alacak ve kısmi dava şeklindeki fazla mesai talebinin reddini dilediklerini, davacının 04.03.2005 tarihli iş sözleşmesi ile müvekkili bankada çalışmaya başladığını, görevinden 30 Mayıs 2007 tarihli dilekçesi ile istifa ettiğini, davacı kendi isteği ile işten ayrıldığından ibraname imzaladığını ve işinden kendi isteği ile ayrıldığını ve hiçbir hak ve alacağının kalmadığını da imzası ile tasdik ettiğini, davacının ...’den ayrılarak 16.04.2010 tarihli hizmet sözleşmesi ile 19.04.2010 tarihinden itibaren ...’de ... biriminde ... statüsünde çalıştığını, davacının hizmet sözleşmesini akdettiği ...’nin ... tarafından devralınmak suretiyle birleştiklerini, devir ve birleşme sonrası çalışma koşul ve değişikliklerini içeren 16.02.2011 tarihli Bildiri ve eki İnsan Kaynakları Yönetmeliğinin 01.03.2011 tarihinde davacıya imzası karşılığında tebliğ edildiğini, davacının aynı tarihli cevabı ile 16 Şubat 2011 tarihli Bildiri ve İnsan Kaynakları Yönetmeliğini kabul ediyorum diyerek el yazı ve imzası ile onayladığını, müvekkili bankada davacının iddia ettiği şekilde bir baskı olmadığı içindir ki, davacının iş akdinin sonlandırılması değil, devam ettirilmesinin istenildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, davacının banka müşterilerinden ... ve ...'ın uğradığı zararlardan dolayı kendisinin sorumlu tutularak görevden alındığını ve görevden alınırken banka yöneticisinin "seni görevden alıyoruz, operasyona geçiriyoruz, sana nasıl güvenebiliriz" diyerek kendisinin küçük düşürülüp rencide edildiğini, müşteri portföyünün elinden alınıp, bilgisayar ve masasının elinden alındığını, bilgisayar sisteminin kapatıldığını, müşteriler ile konuşmasının yasaklandığını, müşterilerine bankadan ayrıldığının söylendiğini, telefonlara çıkmasının yasaklandığını, eski müşterileri şubeye geldiğinde kendisini görmesinler diye müşteriler geldiğinde üst kata çıkması ya da mutfağa, lavaboya çıkması söylenerek müşteri gidinceye kadar burada beklemek zorunda kaldığını, bu şekilde sistemli bir baskı, yıldırma ve istifaya zorlama sürecinin olduğunu belirterek manevi tazminat talep ettiği, davacı tanıklarının davacıya belirtilen şekilde baskı yapıldığına dair görgüye dayalı bir bilgilerinin bulunmadığı, işyerinde söz konusu iki müşteri ile davacı arasında bir sıkıntının yaşandığının dosya kapsamından anlaşıldığı, bu sıkıntı nedeniyle davacının da bu olaylardan rahatsızlık duyduğunun dosya kapsamından görüldüğü, buna rağmen bu müşteriler ile ilgili yaşanan sıkıntı nedeni ile bunun doğrudan doğruya davalı tarafından davacıya baskı olarak kullanıldığı ve iş akdini fesih etmesinin istendiğine dair yeterli delil olmadığı kanaatine ulaşıldığı, davacıya mobbing anlamında küçük düşürücü sözler söylendiği, işyerinde ayrımcı ve rencide edici davranışlarda bulunulduğu ve eziyet edildiğine dair yeterli delil bulunamadığı gerekçesiyle davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. D) Temyiz:Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.E) Gerekçe:1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı yasal gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Taraflar arasında işveren temsilcisinin davacı işçiye mobbing uygulayıp uygulamadığı ve bu bağlamda işçinin manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığı konusunda çekişme bulunmaktadır.Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.Somut olayda;Dosya kapsamı ve tanık beyanları ile psikiyatr raporu içeriği birlikte değerlendirildiğinde;Davacının davalı bankada 2005-2007 ve 2010-2011 yılları arasında iki dönem halinde çalıştığı, en son ... sıfatıyla görev yaptığı, iş akdinin 21.09.2011 tarihinde sona erdiği, Davalı bankaya ait şubede ... sıfatıyla işveren temsilcisi olarak çalışan ... tarafından müşterilerle görüşmesinin engellendiği, müşteri geldiğinde gözden kaybolmasının, lavaboya çıkmasının istendiği, davacının da kendisini mutfağa kilitlediği, davacının bir müşteri tarafından şikayet edildiği, davacının bir hafta izne ayrıldığı, dönüşte bilgisayarının kapalı olduğu, telefonlara baktırılmadığı, üst katta boş bir masaya verildiği, bu şekilde davacının psikolojisinin de bozulduğu, Konuya ilişkin ... isimli Psikiyatr uzmanından alınmış 09.02.2012 tarihli ilgili makama başlıklı rapor sunulduğu, rapor içeriğinde özetle ...’ın 22.04.2006 tarihinden itibaren takip ve tedavisi altında olduğu, uzun süredir herhangi bir yakınması olmayan ...’ın 22.09.2011 ve 10.10.2011 tarihlerinde tarafından iki kez görüldüğü ve iş ortamında yaşadığı zorlukların ruhsal durumunu belirgin bir şekilde etkilediğinin anlaşıldığı, anti depresan ilaç tedavisine başlandığı ve psikoterapi önerildiğinin ifade edildiği anlaşılmıştır.Davacının, yukarıda anılan eylemlerle Mobbing boyutunda olmasa bile aşağılama, işten uzaklaştırma, iş vermeme şekli ile kişilik haklarının ihlal edildiği anlaşılmaktadır. Davacı işçi lehine makul düzeyde bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde davanın reddi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.F) Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.