Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13280 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3288 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili; davacının davalı şirkette 01.09.2010 tarihinden iş akdini feshettiği 10.09.2013 tarihine kadar aralıksız ve fasılasız olarak çalıştığını, en son ücretinin net 950,00 TL olduğunu, iki gün gündüz sabah 08.00 akşam 20.00'a kadar çalıştığını, daha sonraki iki gün gece 20.00 sabah 08.00!a kadar çalıştığını, akabinde iki gün istirahat ettiğini, fazla mesaiye ilişkin ücretlerin ödenmediğini, genel tatil günlerinde dini bayramlarda çalışmasına rağmen çalıştırıldığı genel tatil günlerine ilişkin ücretlerin ödenmediğini, yıllık izinlerini kullanmadığını ve ücretlerinin ödenmediğini iddia ederek, kıdem tazminatı, fazla mesai, yıllık izin ve genel tatil alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir. B) Davalı Cevabının Özeti:Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmış, davalı yazılı ya da sözlü savunma yapmamıştır. C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece yapılan yargılama sonunda, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davacının iş aktinin işin bitmesi gerekçesiyle davalı işveren tarafından tazminatsız sona erdirildiği ispatlanmadan haksız şekilde feshedilmiş olduğu, davacının işçilik alacaklarının tam olarak ödenmediği, davacının kıdem talebinin haklı olduğu, kıdem alacağının kısmen ödendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. D) Temyiz:Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. E) Gerekçe:1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Kural olarak, yargılama aşamasında dayanılıp sunulmayan deliller, temyiz veya karar düzeltme aşamasında sunulamazlar; sunulmuş olsalar bile, bu aşamalardaki incelemeler sırasında dikkate alınamazlar. Bu kuralın tek istisnası, dayanılıp sunulan delillin, o davaya konu borcu söndüren bir nitelik taşıması; örneğin, davaya konu borcun ödenmiş olduğunu gösteren makbuz, ibraname gibi bir belge olmasıdır.(Hukuk Genel Kurulu’nun 05.04.2000 gün ve 2000/11-745 E.-734 K., 28.05.2003 gün ve 2003/13-354 E.-368 K., 27.01.2010 gün ve 2009/9-586 E., 2010/31 K. sayılı Kararları). İbra sözleşmesi, İş Kanunu ve Borçlar Kanununda düzenlenmediği halde özellikle iş hukuku uygulamasında önemli bir yere sahiptir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay uygulamasında borcu sona erdiren hallerden birisi olarak kabul edilmektedir. İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldırmaktadır. Tam ibrada borcun tamamı, kısmi ibrada ise borcun ibra edilen kısmı sona ermektedir. Bunun sonucu olarak da, borçlu borcundan kısmen ya da tamamen kurtulmaktadırÖte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ( Mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 188.)114. maddesinde, “Hâkimin re’sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar” deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir. (Prof. Dr. Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001 Bası, Cilt 2, s.1343, Prof. Dr. Saim Üstündağ; Medeni Yargılama Hukuku Cilt 1-II-İst. 1997 s.28 ve 871). Bu noktada, dava hakkının bir anlamda dava şartı olduğu da dikkate alınmalıdır. Dava hakkının varlığı ya da yokluğunun incelenmesi, doğrudan hâkime verilmiş ödevlerden olması karşısında, Yüksek Özel Dairece, önceden ileri sürülmemiş olsa bile temyiz aşamasında dava şartının var olup olmadığını kendiliğinden gözetmesinde bir usuli engel bulunmamaktadır.Davanın hukuksal niteliği ve somut olayın özelliği gereği davalı, temyiz aşamasında dava konusu borcu söndüren nitelikte bir belge vermişse, bu belge üzerinde gerekli inceleme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir. Diğer bir anlatımla yargılama aşamasında, borcu itfa eden belge değerlendirilmeye alınmalıdır. Gerçekten de, yargılamada davayı inkâr eden davalının savunması borcun bulunmadığı savunmasını da kapsar. O nedenle, davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddianın aksine, delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Belirtilen nedenlerle, temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyeceğinin (HMK 140, mülga HUMK. Md. 202) kabulü zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.02.2011 gün, E:2011/13-29 K:2011/56 sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir. Dosya içeriğine göre davalı vekili, son celsede fazla mesai tahakkukları içeren ve davacı tarafından imzası inkâr edilmeyen bordrolar ibraz etmiştir.Ödeme def’i itiraz niteliğinde olup hakkı ortadan kaldırır. Bu nedenle yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Mahkemece yapılacak iş, bu imzalı bordroları davacıya göstererek diyeceklerini sormak ve sonucuna göre karar vermektir. Yazılı gerekçe ile bu belgelerin zamanında sunulmadığı belirtilerek dikkate alınmaması hatalıdır. F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 02.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.