MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile ücret, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı ile davalılardan E... ile ...nin avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı isteminin özeti: Davacı vekili, davalı tarafından iş akti feshedilen davacının bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.B)Davalı cevabının özeti: Davalı ... Şirketi vekili, faaliyette olmayan bir şantiyede fazla mesai, hafta tatili çalışması gibi durumların mümkün olmayacağını, davacının şantiyenin kapanış hazırlıklarından haberdar olduğunu, İş Kanunu'nun 29. maddesine göre Türkiye İş Kurumuna yapılması gereken başvuru işlemlerini bizzat yaptığını, fiili çalışma süresinin de 1 yıldan az olduğunu, bu nedenler ile kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alamayacağını, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı ... Şirketi vekili, davacının müvekkilinde sadece belli tarihler arasında çalıştığını, iş aktinin davalı tarafından tek taraflı son verildiğini iddia ettiği tarih ve işe başladığını iddia ettiği tarih arasında başka işverenler tarafından sigortalı çalıştırıldığını, davacının müvekkili nezdinde çalıştığı dönem için her hakkının ödendiğini, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Davalı ... Şirketi vekili, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, ...Şirketinde çalışan davacının kıdem süresinin 1 yıldan az olduğunu şantiye kapatılır iken ihbar süresinin kullandırıldığını, fazla mesai gibi iddiaları da gerçeği yansıtmadığını, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.C)Yerel Mahkeme kararının özeti:Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacının 01/11/2007-17/09/2009 tarihleri arasında dört farklı şirket kaydında çalışmış olduğu, davalı şirketlerin grup şirketleri olduğu ve aralarında sıkı bir organik bağ bulunduğu, davacının tüm hizmet süresi boyunca aynı işyerinde davalı şirketlerin hepsine birden hizmet sunduğu, .. hariç diğer bütün şirketlerin aynı adreste faaliyet gösterdikleri, tanık anlatımları ve .. santrali proje künyesine göre adı geçen baraj inşaatının .. grubu adı altında davalı ve dava dışı şirketler tarafından yürütüldüğü, lisans ve proje sahibinin ... yüklenici firmanın .. alt yüklenicinin.. dava dışı şirketlerin de yine aynı gruba mensup şirketler olduğu, iş sözleşmesinin devredildiğine yönelik devir protokolleri olsa bile bu devirlere rağmen davacının tüm hizmet süresi boyunca aynı işyerinde çalıştığı, hangi şirket kaydında çalışmış olursa olsun işyerlerinin sevk ve idaresinin .. grubunun hüküm ve tasarrufu altında olduğu, bu durumda davalı şirketler tarafından birlikte istihdam edildiği ve dava konusu talepler karşısında davalı şirketlerin müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, davacının 29/02/2008 tarihine kadar aylık net 2.000,00 TL bu tarihten sonra ise en son aylık net 2.500,00 TL ücret üzerinden çalıştığı, iş akdinin ekonomik sebeplerle işveren tarafından önel verilmeksizin sona erdirildiği bu nedenle davacının ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanacağı, davacı delilleri arasında dosyaya sunulan 17/09/2009 tarihli ibranameye göre davacıya Eylül ayındaki 17 günlük çalışmasının karşılığı olan ücret alacağı için 1.455,06 TL, izin ücreti olarak net 2.291,70 TL, kıdem tazminatı için net 4.424,97 TL, ihbar tazminatı için net 4.123,68 TL olmak üzere toplam 12.295,41 TL nin davacı tarafından alındığının açıkça belirtildiği, 2009 yılı Eylül ayına ait ücret bordrolarında da söz konusu alacak tahakkuklarının yer aldığı, bu durumda başkaca bir ödeme belgesinin varlığının aranmayacağı, ödenen miktarların mahsup edilerek bakiye alacakların hüküm altına alınacağı, tanıkların çalışma süreleriyle sınırlı olarak beyanlarının nazara alınacağı, buna göre 22/04/2008-31/01/2009 tarihleri arasında haftada 2,5 saat bu sürenin dışındaki 17/09/2009 tarihine kadar olan dönemde de haftada 12 saat fazla çalışma yaptığı, 2008 Mayıs-2009 Ocak ayları arasındaki döneme ait davacı tarafından düzenlenen davalı delilleri arasında dosyaya ibraz edilen puantaj kayıtlarına göre haftada 5 gün davacının çalıştığı ancak bu kayıtlarda günlük çalışma saatlerinin yer almadığı, ilk hazırlanan rapora 1,5 saat ara dinlenme süresinin hatalı olarak düşülmüş olmasına rağmen davacı tarafça bu hususa itiraz edilmediğinden son düzenlenen kök ve ek raporda 1,5 saat ara dinlenme süresi düşülerek hesaplama yapıldığı, personel kapı çıkış formu başlıklı izin belgelerine göre davacının izinli olduğu günlerin hesaplama dışında tutulduğu, yine tanıkların çalışma süresiyle sınırlı olarak ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı defi gözetilerek hafta tatili çalışması nedeniyle kullandırılan izinlerden 14 gün için mahsup yapılıp 01/02/2009-17/09/2009 tarihleri arasında çalışılıp da ödenmeyen hafta tatili ücretlerine hak kazanılacağı, yine tanığın çalıştığı süreyle sınırlı olarak zamanaşımı defi gözetilerek davacının dini bayramlar dışındaki diğer tatil günlerinde çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılıp takdiri indirimin uygulandığı, davacının kıdemine göre hak kazandığı izin süresinin karşılığı olan ücretin ibranameyle ödendiği işveren tarafından kanıtlanmakla izin alacağı talebinin sabit görülmediği, tanık beyanlarına göre davacının haftada...fazla mesai yaptığı, hesaplanan miktar üzerinden hakkaniyet indiriminin uygulanacağı, yine tanık beyanlarına göre davacının dini ve resmi bayramlarda çalıştığı, hesaplanan miktar üzerinden hakkaniyet indiriminin uygulanacağı, davacının 2009 yılı Eylül. ayına ait ücret alacağından hak kazandığı 1.491,60 TL den ödendiği ibraname ile tespit edilen 1.455,06 TL nin mahsubuyla bakiye ücret alacağının hüküm altına alınacağı gerekçesi ile kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti haricindeki taleplerin kabulüne karar verilmiştir.D)Temyiz: Karar süresi içinde davalı ... Şirketi vekili, davalı ... Şirketi vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.E)Gerekçe: 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir. İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununun 19 uncu maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur. Sözü edilen yasal düzenleme, sadece işçinin alacaklı olduğu durumlar için işçi yararına kısıtlamalar öngörmektedir. İşverenin cezai şart ve eğitim gideri talep ettiği yine işçinin vermiş olduğu zararın tazminine dair uygulamalarda ve hatta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde işçinin işverene borçlu olduğu durumlarda, taraflar, herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın işçinin borçlarını ibra yoluyla sona erdirebilirler.Değinilen maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri tazminat ve alacaklar dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün haklar yönünden uygulanır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz. İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir: a)-Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 15.10.2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K.).b)-İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez (Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K).c)-İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir (Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K). Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. d)-İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K). e)-Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.). Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K.). f)-Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır (Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K.). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K). g)-Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666 K).h)-İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K). Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (Yargıtay HGK. 27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31 K. ; Yargıtay 9.HD. 13.7.2010 gün, 2008/33764 E, 2010/23201 K.).Somut uyuşmazlıkta, dosyada 17/09/2009 tarihli matbu ibraname bulunmaktadır.Davalılar vekillerinin cevap dilekçelerinde bu ibraname ile davacının işçilik alacaklarının ödendiğinden bahsedilmemiş, farklı nedenler ile davanın reddi istenmiştir. Davacıya ibranamedeki miktarların ödendiğine ilişkin ibranameyi destekleyen bir belge sunulmamıştır.Davacı vekili, önceden çıkkarılan 53 kişiye de ibraname imzalatıldığını, ancak bu işçilerin alacaklarının 2 ayda ödendiğini, davacının bu durumdan kaynaklanan güven duygusu ile ibranameyi imzaladığını, ama davacıya ödeme yapılmadığını ileri sürmüştür.Davacı tanığı .., “davacıya benden önceki grupta çıkış verildi, tazminatları ödenmeden çıkış verildi, tazminatları sonradan ödeneceği söylenerek çıkış verildi” yönünde beyanda bulunmuştur.Açıklanan delil durumuna göre ibraname, bir ibraname olarak geçersizdir. Ancak, içerdiği miktarların ödenmiş olması halinde makbuz olarak göz önüne alınabilir. Bu nedenle, ibranamede ismen belirtilmekle birlikte ödenen miktar olarak yer almayan davaya konu işçilik alacakları açısından, alacağın ibra edildiği kabul edilemez. Buna ek olarak, davalı savunmasında fazla mesai ve hafta tatili çalışması yapılmadığı, hiç bir surette fazla mesai bulunmadığı yönündeki beyanlar, ibraname içeriği ile çelişki de yaratmıştır.İbranamede ödenen miktar olarak yer alan işçilik alacakları açısından ise, yukardaki delil durumuna göre, ödemeye ilişkin sair yazılı deliller araştırılmadan ibraname kapsamındaki miktarların ödendiğinin Mahkeme tarafından kabul edilmesi yerinde değildir.Mahkeme tarafından, ödemeyi yaptığını savunan davalının/davalıların işyeri kayıtları, ticari defterleri, vergi ödemeleri uzman bilirkişiye inceletilmelidir. Özellikle işyeri kayıtları ve ticari defterlerinin delil olma niteliği, bu kapsamda gerekli onayları taşıyıp taşınadığı ve benzeri delil olma özelliği kazandıran gerekli unsurlar öncelikle incelenmelidir. Ticari defter ve kayıtlar, işyeri kayıtları ve vergi kayıtları irdelenerek, davacıya ibranamede belirtilen ödemelerin yapılıp yapılmadığı, bunu ispatlar şekilde bu ödemeler açısından gerekli vergi ve benzeri kesintilerin ...'e ödenip ödenmediği değerlendirilmelidir.Eksik araştırma ile ibranamede yer alan miktarların ödendiğinin kabul edilmesi hatalıdır.3-Fazla mesai ücreti hesaplanması açısından, genel tatil ücretine ayrıca hükmedildiğinden, genel tatil günlerinde günlük (7,5 saat dahil) 7,5 saate kadar yapılan çalışmalar için genel tatil ücreti hüküm altına alındığı için, genel tatil günü olarak hesaplanan günlerde sadece günlük 7,5 saati aşan çalışmaların fazla mesai çalışmasının hesabına dahil edilebileceğinin düşünülmemesi hatalıdır.F)SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.