MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin son iki aya ait maaş alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek; 3.600 TL ücret alacağının faizi ile istemiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 1.800 TL ücret aldığı ve usta kuaför olduğu iddiasını kabul etmediklerini, davacının ödenmemiş maaş alacağı olmadığını savunarak;davanın reddine karar verilmesini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece toplanan deliller,tanık beyanları,bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde;davacı tanıkları davacının usta kuaför olarak, davalı tanıkları ise kalfa yardımcısı olarak çalıştığını bilirmiş olup tanık beyanları arasındaki çelişki giderilememiş ise de, kuaförlük mesleğine henüz ilk okul çağında çırak olarak başlandığı ve 2009 yılında ise davacının 27 yaşında olduğu göz önüne alındığında, 27 yaşındaki bir kuaförün kalfa yardımcısı olduğu iddiası hayatın olağan akışına uygun düşmediğinden davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilerek davacının usta kuaför olduğu ve usta bir kuaförün alabileceği ücrete ilişkin emsal ücret araştırması ve tanık beyanları ve davalı ... tarafından imzalanan 4.1.2008 tarihli belgeye göre de belirtilen tarihte davacının ücretinin 1800 TL olduğu kabul edilmiş olup, ücret borcunun ödendiğinin davalı işverence yazılı belgelerle ispatlanması gerektiği, dosyada davalı tarafından davacının iddia ettiği ücret borcunun ödendiğinin ispatlanamadığı göz önünde bulundurularak davanın kabulüne karar verilmiştir.D) Temyiz:Kararı davalı temyiz etmiştir.E) Gerekçe:1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.). Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Taraflar arasında ücret tespiti noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut uyuşmazlıkta mahkemece yapılan emsal ücret araştırmasında davacının ücreti 2009 yılı için net 1.400 TL olarak bildirilmiştir. Dinlenen davacı tanıklarından Gönül Kutun davacı ile kısa süre çalıştığını,davacının başka bir şubeye görevlendirildiğini,davacının ücretinin 1.800,00 TL olduğunu,diğer davacı ... ise davacının ücreti bilmediğini beyan etmiştir.Mahkemece davacının usta kuaför olduğu ve 04.01.2008 tarihli davalı işveren tarafından imzalı belgeye göre de belirtilen tarihte davacının ücretinin 1800 TL olduğu kabul edilmiş ise de;uygulamada davalı işveren tarafından davacının kredi çekebilmesi amacıyla davacının ücretinin gerçek ücretinin üzerinde beyan edildiği durumlara sıkçı rastlanması hususları birlikte değerlendirildiğinde;davacının ücretinin emsal ücret araştırmasına göre net 1.400,00 TL olarak kabul edilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile net 1.800,00 TL olarak kabul edilmesi hatalıdır.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 03.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.