Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11191 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1708 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile izin ücreti, fazla mesai ücreti, ücret alacağı, hafta sonu çalışma ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıya ait işyerinde 1999 yılının 10. Ayından 29/08/2012 tarihine kadar servis şoförü olarak çalıştığını, iş akdinin davalı tarafından haksız feshedildiğini ileri sürerek; kıdem ve ihbar tazminatı, izin ücreti, fazla çalışma ücreti, ücret alacağı ile hafta sonu çalışma ücreti alacaklarını istemiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davacının minibüs satın almak istediğini, fakat bankalar kredi vermediği için şirket üzerinden kredi çekerek minibüsü şirket üzerine yapıp kendi adına bu minibüsle çalıştığını, minibüs şirket adına kayıtlı olduğundan davacının sigortasının şirket üzerenden gösterildiğini, davacının 20/03/2002 tarihinde işe başladığını, zaman zaman işten ayrıldığını sonradan tekrar girdiğini, davacının en son bırakıp gittiğinde müvekkiline verilmek üzere kendisine teslim edilen 24.500.00-TL lik çeki alıp kayıplara karıştığını, davacının kıdem tazminatını hak etmediğini, davacının her defasında işi terk ederek ortadan kaybolduğunu, davacının .... bağlı okullarda servis çektiği için yalnızca okul giriş çıkış saatlerinde çalıştığını, geri kalan vakitlerde boş olduğunu bu nedenle fazla mesai alacağının olmadığını, servis çektiği dönemde hiçbir cumartesi ve pazar günleri çalışmadığını bu nedenle hafta sonları ücreti alacağının bulunmadığını, okul servis taşıma işlerinde okullar 15 gün ara ve 3 ay yaz tatili yaptıklarından dolayı davacının bu dönemlerde yıllık izinlerini uzun uzadıya kullandığını, davacının ücret alacağının bulunmadığını savunarak,davanın reddini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece toplanan deliller,tanık beyanları,bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde;davacının davalıya ait iş yerinde iki dönem halinde toplam 8 Yıl 10 Ay 11 Gün çalıştığı, davacının her iki dönem sonunda işten kendi isteği ile ayrıldığı davalı işveren tarafından iddia edilmiş ise de, bu husus davalı işveren tarafından ispat edilemediği, yaklaşık 9 yıl kıdemi olan bir işçinin bunu göz ardı ederek işten ayrılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, iş akdinin davalı işveren tarafından haksız ve ihbarsız olarak feshedildiği kabul edildiğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatı talep hakkının olduğu,davacı fazla çalışma ücreti, izin ücreti ve ücret alacağı taleplerinde bulunmuş olup, fazla çalışma yaptığını, ayrıca son iki ay çalıştığını ispat ettiği halde bu çalışmaların karşılığı olan ücretlerin ödendiği, ücretli izinlerin kullandırıldığı veya ücretinin ödendiği imzalı ücretli izin defteri, ücret bordrosu ve makbuz gibi belgelerle işveren tarafından ispat edilemediğinden davacının bu alacaklarının bulunduğunun kabulüne,davacı her ne kadar hafta tatili ücreti talebinde bulunmuş ise de; hafta tatillerinde çalıştığını ispat edemediğinden bu talebinin reddine karar verilerek hüküm kurulmuştur.D) Temyiz:Kararı davacı ve davalı temyiz etmiştir.E) Gerekçe:1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin tüm ve davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re'sen araştırılmalıdır. Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşları ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.Somut uyuşmazlıkta davacı en son net 1.800,00 TL ücretle çalıştığını iddia etmiş, davalı ücretin asgari ücret olduğunu savunmuş,davacı tanıkları davacının en son net 1.800,00 TL ile çalıştığını beyan etmiş, .... emsal ücret araştırmasında davacının ücreti net 1.100,00 TL olarak bildirilmiş ve hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda davacının ücreti net 1.100,00 TL kabul edilerek işçilik alacakları hesaplanmıştır.Her ne kadar emsal ücret araştırmasına göre mahkemece ücretin tespit edildiği görülmekte ise de; emsal ücret ..Odası tarafından bildirilmiş olup,ilgili meslek kuruluşundan emsal ücret araştırması yapılmadığı anlaşıldığından,davacının servis şoförü olarak çalıştığının kabulü ile, meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, davalı işyerinde ya da başka işyerlerinde emsal işçilere ödenen ücretler ilgili meslek odalarından araştırılmalı, .... Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve toplanacak bütün deliller değerlendirildikten sonra tespit edilecek ücrete göre alacakların belirlenerek hüküm altına alınması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.F) Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 03.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.