Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1096 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 50999 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : ANKARA 7. İŞ MAHKEMESİTARİHİ : 12/10/2011NUMARASI : 2009/830-2011/613DAVA :Davacı, kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, resmi ve dini tatil ücreti ile maaş alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M.Kılınç tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A)Davacı isteminin özeti: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin Polatlı şubesinde 14.07.2006 tarihinden itibaren sürücü olarak 21.05.2009 tarihine kadar çalıştığını, hiçbir zaman düzenli maaş ödemesi yapılmadığını, maaşın avanslar halinde ve sürekli 1-2 ay gecikmeli olarak ödendiğini, Nisan Mayıs 2009 maaşı ile resmi bayram ve fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, ülkedeki ağır ekonomik koşullarda geçinmenin zaten zor olması, kendisi ve ailesinin geçimini bu şekilde bir maaşla karşılamasının imkansızlığı nedeniyle kanunların kendisine verdiği yetkiyi kullanarak 21.05.2009 tarihinde noter fesih ihbarı ile iş akdini haklı nedenlerle feshettiğini, ihtara rağmen alacaklarının ödenmediğini, fiilen net 770 TL maaş ve 60 TL yol parası alıyor olmasına rağmen, maaş bordrolarında bu maaş sanki fazla mesailerle birlikte bu şekilde imiş gibi gerçeğe aykırı olarak gösterildiğini ve maaş bordrosunda maaşın cüzi bir miktar olarak gösterildiğini, SSK primlerinin de bu düşük miktar üzerinden yatırıldığını, bu durumun düzeltilmesi istenmiş ise de düzeltilmediğini, hem vergi kaybına neden olunduğunu, hem de davacının sigorta primlerinin düşük yatırıldığını, davacının haftanın 5 günü 08.00-20.30, cumartesileri ise 08.00-18.00 arasında çalıştığını iddia ederek kıdem tazminatı, fazla mesai, resmi ve dini bayram tatil ücreti, Nisan ve Mayıs 2009 maaş alacaklarının faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.B)Davalı cevabının özeti: Davalı vekili, davacının haklı bir neden olmaksızın kendi isteği ile işten ayrıldığını, davacının Mayıs 2009 itibariyle 20 gün çalıştığını ve henüz Nisan ayı ücreti ödenme zamanı gelmeden kendi isteği ile iş akdini feshettiğini, sözleşmeden de anlaşılacağı üzere ücretin ödenme zamanının takip eden ayın yirminci günü olduğunu, sözleşme gereği ücretin ödenmesinin 20 güne kadar geciktirilebileceğini, davacının sözleşmeye aykırı olarak iş akdini feshettiğini, kaldı ki fesih tarihi itibariyle muaccel olmamış ücret alacaklarının ekteki dekonttan da anlaşılacağı üzere kendisine posta havalesi ile ödendiğini, herhangi bir ücret alacağı bulunmadığını, davacı iş akdini önelsiz feshettiğinden ihbar tazminatı talep haklarını saklı tuttuklarını, davacının yaptığı fazla mesai karşılığının bordrolar karşılığı ödendiğini, fazla mesai alacağı bulunmadığı gibi, yerleşik Yargıtay kararlarına göre fazla mesai ücretini almadığını bordroya şerh düşmeden bordroyu imzalamış ise sonradan fazla mesai alacağı için talepte bulunmasının mümkün olmadığını, davalı şirkette resmi ve dini bayramlarda mesai yapılmadığını, düzenli olmamakla birlikte zorunlu hallerde nadiren yapılan çalışma karşılıklarının bordroda imza karşılığı fazla mesai olarak ödendiğini savunmuş ve davanın reddini istemiştir.C)Yerel Mahkeme Kararının Özeti.Mahkemece, kıdem tazminatı, ücret, fazla mesai, genel tatili ücreti alacaklarının tahsiline karar verilmiştir.D)Temyiz:Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.E)Gerekçe: 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı yasal gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazı kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazı kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazı kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir. Günlük çalışma süresinin on bir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir. Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedi buçuk saati geçemez (İş Kanunu, Md. 69/3). Bu durum günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden, haftalık kırk beş saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde yedi buçuk saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Dairemizin kararları da bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 23.6.2009 gün 2007/40862 E, 2009/17766 K). Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41 inci maddesindeki, fazla çalışma süresinin toplamının bir yılda iki yüz yetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir (Yargıtay 9.HD. 18.11.2008 gün 2007/32717 E, 2008/31210 K.). Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca Ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir. Somut olayda; yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun yukarıdaki ilkelere uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda, haftada 18 saatlik fazla çalışma yapıldığının kabulü ile fazla çalışma ücretinin hesaplandığı belirtilmesine karşın, fazla çalışma alacağı hesaplama tablosunda gösterilen haftalık fazla çalışma saatlerinin ait olduğu dönemle uyuşmadığı (24 saat) anlaşılmaktadır. Yerel mahkemece gerekirse dosya yeni bir bilirkişiye tevdi edilerek, davacının haftada 6 gün üzerinden 18 saatlik fazla çalışma yaptığının kabulü ile raporlu ve izinli olunan günler dışlanarak denetime elverişli rapor alındıktan sonra fazla çalışma alacağının belirlenmesi gerekir.F)Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.