Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10470 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 33283 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİDAVA :Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi davacı avukatınca duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 26/04/2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına kimse gelmedi. Karşı taraf adına Avukat ... geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili; müvekkilinin, 10.03.1988 ile 20.03.1991 tarihleri arasında davalı işyerinde tezgâhtar olarak çalıştığını daha sonra askere gittiğini, 20.09.1992 tarihinde tezkeresini alarak yeniden davalı yanında çalışmaya devam etttiğini ve 02.02.1996 tarihine kadar çalıştığını daha sonra işverenin haksız feshi ile işten ayrıldığını, 23.04.2004 tarihinde yeniden davalı yanında çalışmaya başlayıp 30.01.2005 tarihinde hepatit hastalığı nedeni ile işten ayrılmak durumunda kaldığını, tedavi olunca 11.01.2007 tarihinde yine davalıya ait aynı işyerinde işe başlayıp, 09.04.2009 tarihine kadar çalıştığını, işyerinde ayak bileği kırılınca ertesi gün işverence müvekkilinin işine son verildiği, haftanın her günü 07.00 – 21.00 arası çalıştığını, buna rağmen fazla mesai ücreti ödenmediğini, resmi tatil ve dini bayramlarda da sürekli çalıştığını, ayrıca yıllık ücretli izin alacaklarının da ödenmediğini ve müvekkilinin işine son verildiği tarihte net 940 TL ücret aldığını ileri sürerek; kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, hafta tatili, genel tatil ve yıllık izin alacaklarının davalıdan tahsillini talep ve dava etmiştir.B) Davalı Vekilinin Cevabının Özeti:Davalı vekili; zamanaşımı itirazında bulunarak, davacının sigortalı olarak çalıştığı süreler dışında herhangi bir çalışmasının söz konusu olmadığını ve tüm alacaklarının ödendiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, iş sözleşmesinin tazminat gerektirmeyecek şekilde sona erdiğini ispat yükü işverende olduğu, davalı işverenin bu yükümlülüğünü yerine getirmediği ve davacının işçilik alacaklarının ödenmediği gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.D) Temyiz:Karar süresinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.E) Gerekçe:1- Dosyadaki yazılara, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2- Hizmet süresi taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.Davacı, 10.03.1998-20.03.1991, 20.09.1992-02.02.1996, 23.04.2004-30.01.2005 ve 11.01.2007-09.04.2009 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığını iddia etmiştir.Dosya içerisinde bulunan sigortalı hizmet cetvelinden; davacının, 01.06.1994-30.06.1994, 01.03.1995-31.07.1995, 23.11.2007-11.02.2009, 10.03.2009-10.04.2009 ve 20.08.2009-05.09.2009 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Davacının açmış olduğu hizmet tespiti davasında; mahkemece, 5 yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesi ile davacının sadece 23.04.2004-30.01.2005, 11.01.2007-23.11.2007 ve 11.02.2009-10.03.2009 tarihleri arasında davalı yanında fiilen çalıştğı ve bu çalışmalarının kuruma bildirilmediği tespit edilmiş ve söz konusu karar Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 18.01.2013 tarih ve 2012/24025 Esas, 2013/456 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.Eldeki davada hükme esas bilirkişi raporunda, hizmet süresi seçenekli olarak hesaplanmış olup, mahkemece davacının gerek SGK kayıtları gerekse onanarak kesinleşen hizmet tespiti davasındaki belirlenen sürelerde çalıştığı kabulü ile hizmet süresi belirlenmiştir. Hizmet tespiti davasında, 506 Sayılı Yasanın 79/10 maddesi gereği hak düşürücü süre geçtiği gerekçesi ile davacının 10.03.1998-20.03.1991 ve 20.09.1992-02.02.1996 tarihleri arasındaki çalışmasının hizmet süresinden sayılmaması sosyal güvenliğe ilişkin olup, çalışma gerçeğini ortadan kaldırmaz.Çalışma olgusunu ispat yükü işçiye aittir. Davacı işçi 10.03.1998-20.03.1991 ve 20.09.1992-02.02.1996 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığını iddia etmiş ve bu iddiasını davalıya ait işyerinde çalışan tanık beyanları ile ispatlamıştır. Bu nedenlerle, davacının hizmet süresinin bilirkişi raporundaki "b" seçeneğine göre kabulü ile talep edilen alacakların belirlenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi, isabetsizdir.3-İşçiye, işyerinde çalıştığı sırada ara dinlenmesi verilip verilmediği ve süresi konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. İşçinin günlük iş süresi içinde kesintisiz olarak hiç ara vermeden çalışması beklenemez. Gün içinde işçinin yemek, çay, sigara gibi ihtiyaçlar sebebiyle ya da dinlenmek için belli bir zamana ihtiyacı vardır. Ara dinlenme 4857 sayılı İş Kanununun 68 inci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükümde ara dinlenme süresi, günlük çalışma süresine göre kademeli bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre dört saat veya daha kısa süreli günlük çalışmalarda ara dinlenmesi en az onbeş dakika, dört saatten fazla ve yedibuçuk saatten az çalışmalar için en az yarım saat ve günlük yedibuçuk saati aşan çalışmalar bakımından ise en az bir saat ara dinlenmesi verilmelidir. Uygulamada yedibuçuk saatlik çalışma süresinin çok fazla aşıldığı günlük çalışma sürelerine de rastlanılmaktadır. İş Kanununun 63 üncü maddesi hükmüne göre, günlük çalışma süresi onbir saati aşamayacağından, 68 inci maddenin belirlediği yedibuçuk saati aşan çalışmalar yönünden en az bir saatlik ara dinlenmesi süresinin, günlük en çok onbir saate kadar olan çalışmalarla ilgili olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla günde onbir saate kadar olan (on bir saat dahil) çalışmalar için ara dinlenmesi en az bir saat, onbir saatten fazla çalışmalarda ise en az birbuçuk saat olarak verilmelidir.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, günlük 14 saat çalışmada 1 saat ara dinlenme yapıldığı kabulü ile hesaplama yapılmıştır. Yukarıdaki ilkeler uyarınca ara dinlenme süresinin 2 saat olarak kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olup, ayrı bir bozma nedenidir.F)SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.350.00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 26.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.