Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 351 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 10708 - Esas Yıl 2010





Rüşvet almak suçundan sanık M..... M.....'ın yapılan yargılanması sonunda; eyleminin cebri irtikap olarak kabülüyle mahkümiyetine dair, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 22.11.2005 gün ve 2005/144 Esas, 2005/252 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,Ancak;Ankara Gelirler Bölge Müdürlüğünde vergi denetmeni olan sanığın Ö.-A. D..... Yapı Malzemeleri Limited Şirketinin vergi denetimini yapıp bunu olumlu sonuçlandırma karşılığı şirket sahibi olan C.....A.'dan 6.000 TL para isteyerek bunun 4.000 TL lik kısmını alması eyleminde, irtikabın ikna veya icbar unsurunun bulunmadığı, sanığın istediği parayı ödemek niyetinde olmayan C....'in olayı C.Savcılığına bildirip suçun tespitini temin için seri numaraları alınmış 4.000 lirayı polisin bilgisi dâhilinde vermesinden sonra söz konusu para ile sanığın yakalandığının anlaşılması karşısında, rüşvet teklifinin kabul edilmemesi ve sanığın yakalanması için yapılan anlaşmanın da serbest irade ürünü olmaması nedeniyle rüşvet anlaşmasının oluşmadığı nazara alındığında sanığın eyleminin 765 sayılı Yasanın 212/1. maddesine uyan yapması gereken işi yapmak için rüşvet almaya teşebbüs suçunu oluşturduğu, ancak 765 sayılı Yasanın 212. maddesinin bir ve ikinci fıkralarında basit ve nitelikli rüşvet alma suçları ayrı ayrı düzenlenip yaptırım altına alındığı halde, sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK.nun rüşveti tanımlayan 252/3. maddesinde "rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıdır" denilerek sadece nitelikli rüşvete yer verildiği, kamu görevlisinin yapması gereken bir işi yapması ya da yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlanmasının rüşvet suçu kapsamından çıkarıldığı cihetle, sanığın eyleminin aynı yasanın 257/3. maddesinde düzenlenen görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlama suçu niteliğinde olduğu ve lehe kanun değerlendirmesinin bu suçlar arasında yapılması gerektiği gözetilmeyerek suç vasfında yanılgıya düşülüp yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabule göre de;5252 sayılı Yasanın 9/3 ve CMK.nun 34 ve 230. maddeleri uyarınca lehe olan hükmün önceki ve sonraki kanunların bütün hükümlerinin olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçlarının birbiriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi ve her iki kanunla ilgili uygulamanın denetime olanak verecek şekilde kararda gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,CMK.nun 232/2-c maddesine aykırı olarak gerekçeli karar başlığında suçun işlendiği yer ve zamanın gösterilmemesi, Gerekçeli karar ve suretlerinin mahkeme mührü ile mühürlenmemesi suretiyle CMK.nun 232/7. maddesine muhalefet edilmesi,Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.