MAHKEMESİ : Mudanya 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/02/2013NUMARASI : 2010/36-2013/76A.. B.. ile A.. B.. aralarındaki tapu iptali ve tescil veya mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Mudanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 27.02.2013 gün ve 36/76 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı vekili, dava dilekçesinde tarafların Bursa 3.Aile Mahkemesi'nin 2006/355 Esas ve 2006/957 Karar sayılı kararıyla boşandıklarını, boşanma kararının 6.12.2006 tarihinde kesinleştiğini, Avustralya’da çalıştıklarını, orada edindikleri birikimleri davalının Türkiye’ye getirerek Mudanya G. mahallesinde bir daireyi aldığını, adına tapuya tescil ettirdiğini, boşanma davası sırasında kazanmaların eşit olarak taksim edileceğini kabul eden davalının boşanmayı temin ettikten sonra evin 1/2’sini vermekten vazgeçtiğini, bu konuda anlaşmalarının mümkün bulunmadığını açıklayarak 423 ada 144 sayılı parselde bulunan 10/60 arsa paylı 1 nolu dairenin tapu kaydının 1/2 pay oranında iptaliyle taraflar adına tesciline veya tespit edilecek bedelinin vekil edenine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı kadın vekili, 27.11.2007 tarihli cevap dilekçesinde davacının evlilik süresince düzenli bir çalışmasının olmadığını, 1991 yılından bu yana çalışmasının bulunmadığını, davalının ise 65 yaşına kadar çalıştığını, evin ve çocuklarının geçimini sağladığını, davalının Avustralya’dan emekli olması nedeniyle kendisine ödenen emekli parasıyla dava konusu evi satın aldığını, uzun yıllar tek başına öğretmen olarak çalışmasının bulunduğunu, evin alımında davacının bir katkısının bulunmadığını, tüm ödemelerin davalının emekli parasıyla karşılandığını, aile birliği içindeki birikimlerinin davacı tarafından alındığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmazın TMK’nun 219.maddesi kapsamında edinilmiş mal olduğunu, ayın istenemeyeceğini, uzman bilirkişiden alınan rapora göre taşınmazın değeri olan 80.000 TL’den davalının kişisel mal varlığında katkısının 57.766,70 TL toplam miktardan düşürüldükten sonra kalan 22.233,30 TL’nin 1/2’si olan 11.116,65 TL katılma alacağının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından toplam miktarın yarısının hüküm altına alınması gerektiği, davalı vekili tarafından ise kur hesaplanmasına Avustralya Dolar kuru yerine ABD Dolar kurunun rapora esas alındığı ve miktarın düşük hesaplandığı gerekçesiyle temyiz edilmiştir.Dava, yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi sırasında edinilen taşınmazdan kaynaklanan ve TMK’nun 202, 218, 219, 225, 230, 231, 232, 235 ve 236.maddeleri gereğince açılan katılma alacağı isteğine ilişkindir.Taraflar 17.07.1961 tarihinde evlenmiş olup, 14.04.2006 tarihinde açılan ve kabulle sonuçlanan boşanma davasına ilişkin kararın 06.12.2006 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Taraflar arasında evlendikleri 17.07.1961 tarihinde boşanma 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 14.04.2006 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK m.202, 4722 SK.m.10). Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı 14.04.2006 tarihinde sona ermiştir ( TMK.m.225/2).Uyuşmazlık konusu 423 ada 44 sayılı parselde yer alan 1 nolu bağımsız bölüm davalı kadın tarafından 14.12.2005 tarihinde edinildiğine göre kural olarak TMK’nun 219.maddesi gereğince edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir. Davacı vekili dava dilekçesiyle diğer beyanlarında vekil edeninin Avustralya’da 1989 yılında geçirdiği iş kazası nedeniyle 250.000 Avustralya Doları tazminat ve emekli ikramiyesini aldığını, bu tarihten sonra davacı kocanın çalışmadığını açıklayarak söz konusu belirtilen paralarla taşınmazın alındığını belirtmek suretiyle katılma alacağı isteğinde bulunmuştur. Davalı vekili ise davalı kadının 25.08.2004 tarihinde emekli olduğunu ve toplam 122.481,29 Avustralya Doları emekli ikramiyesi aldığını, bu ikramiyeden 45.000 Doları 05.12.2005 tarihinde Yapı ve Kredi Bankası Altıparmak Şubesine kendi adına havale ettiğini ve taşınmazı gönderilen bu parayla 14.12.2005 tarihinde edinildiğini davacının bir katkısının olmadığını, söz konusu taşınmazın davalı tarafından kendi adına gönderilen Dolar ile edinildiğini açıklayarak davanın reddi isteğinde bulunmuştur.Yapılan araştırma ve inceleme sonucu davacının 1989 yılında iş kazası nedeniyle aldığı Dolardan katkı yapmak suretiyle taşınmazın alındığı yönündeki iddiası TMK’nun 222. maddesi gereğince kanıtlanamamıştır. Mahkemenin bu yöndeki görüşü yerinde bulunmaktadır. Söz konusu kaza sonucu edinilen paranın ortak birikime katkı yapıldığı yönündeki iddia da ispatlanamamıştır. Ancak davacı vekili dava dilekçesinde deliller kısmında; “... vs. deliller...” demek suretiyle ve Daire uygulaması uyarınca aynı zamanda yemin deliline de dayandığının kabulü gerekir. Bu durum karşısında HMK’nun 227 ve devamı maddeleri gereğince davacının 1989 yılında iş kazası sonucu aldığı paranın ortak birikimlere yaptığı katkı sonucu taşınmazın davalı tarafından edinildiği yönünde davacı tarafın davalıya yemin teklif edip etmeyeceğinin sorulması, yemin teklif edecekse davalı kadının yemini kabul edip etmeyeceğinin açıklığa kavuşturulması ve yemine ilişkin usul hükümleri uyarınca davalının da yemini kabul etmesi halinde yemin edasının yöntemine uygun bir biçimde yapılması düşünülmelidir.Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;Dava konusu taşınmazın değeri sadece mülk bilirkişisi tarafından belirlenmiştir ve mülk bilirkişisinden alınan ek rapor uyarınca karar tarihine en yakın tarih olarak 16.10.2012 tarihindeki taşınmazın değeri olan 80.000 TL’nin rapora ve dolayısıyla hükme esas alındığı saptanmıştır. Kural olarak karar tarihiyle değer belirleme tarihi arasında 4 ayı aşkın kısa bir süre bulunduğundan bu tür raporların ilke olarak esas alınması doğru görülmekte ise de mesken olması nedeniyle ve taşınmazın niteliği gözetildiğinde bu işlerden anlayan uzman bilirkişi bir inşaat mühendisi ve bir mülk sahibi tarafından verilecek karar tarihine en yakın tarihteki değerinin belirlenmesi gerekmektedir. Davalı vekilinin değere yönelik itirazı bu bakımdan yerindedir. Uzman bilirkişinin PMF tablolarına göre yaptığı hesaplama raporuda iskonto indirimlerinide içermediği için eksik olup hükme esas alınamaz.Şayet yemin delililinin gereğinin yerine getirilmesi durumunda taşınmazın davacının 1989 yılında aldığı ve ortak birikimlere kattığı parayla alınmadığının belirlenmesi durumunda davalı kadının 05.12.2005 tarihinde havale ettiği 45.000 Avustralya Doları karşılığı olarak belirlenen Türk parasıyla edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde 14.12.2005 tarihinde taşınmazı bu parayla alındığının kabulü düşünülmelidir. Paranın havale tarihiyle taşınmazın alım tarihi arasında gün farkı olup hayatın olağan akışına uygun düşmektedir. Bu durum karşısında TMK’nun 228.maddesinin kapsamı gözönünde bulundurularak bu işlerde kullanılan PMF tablosu gözetilerek ve gönderilen 45.000 Avustralya Doları gözönünde tutularak davalının PMF tablosuna göre kalan yaşam süresi esas alınmak suretiyle özellikle destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasında uzmanlığı bilinen bir bilirkişiye dosya tevdii edilerek ve miktarın peşin ödeneceği de esas alınarak doktrinde ve yargısal kararlarla artık tartışma konusu yapılmayan iskonto indirimleri de değerlendirilmek suretiyle davalının kalan yaşam süresi için öngörülecek kişisel alacağı ile (malı ile) katılma alacağına konu olacak miktarın belirlenmesi ondan sonra TMK’nun 236/1.fıkrası uyarınca davacının artık değerinin saptanması, taşınmazın değerinin belirlenmesi bakımından TMK’nun 232 ve 235/1.fıkrasının gözetilmesi, evin alımında kullanılan Doların o tarihteki Avustralya Dolarının Türk Lirası karşılığı olan kurun esas alınması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek soncuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu bir hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.Taraf vekillerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 190,00 TL peşin harcın davacı ile davalıya ayrı ayrı iadesine 16.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.