Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9867 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 9091 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Nazilli 1. Aile MahkemesiTARİHİ : 18/12/2012NUMARASI : 2012/142-2012/669S.. B.. ile İ.. B.. ve F.. C.. aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasında mahkemenin görevsizliğine dair Nazilli 1. Aile Hukuk Mahkemesi'nden verilen 18.12.2012 gün ve 142/669 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı vekili dava dilekçesinde; davalılardan İ.. B..'in vekil edeninin eşi olduğunu, aralarında Nazilli Aile Mahkemesi'nde görülmekte olan 2011/472 Esas sayılı boşanma davası bulunduğunu, tarafların evlilik birliği içinde satın aldıkları ve davalılardan İbrahim adına kayıtlı mesken niteliğindeki 1620 ada 6 parselde bulunan 9 nolu bağımsız bölümün boşanma davasının açılmasından sonra 23.12.2011 tarihinde davalı İbrahim tarafından diğer davalı F.. C..'a muvazaalı olarak ve 45.000,00-TL bedelle satış yoluyla temlik edildiğini, tarafların 2003 yılında evlendiklerini, taşınmazın yer aldığı apartmanda henüz kat mülkiyeti kurulmamış ve kooperatif tarafından inşa olunmakta iken kooperatif ortağı Cemal Güzel'den bu daireye ait ortaklık payının 42.500,00-TL'ye satın alındığını, taşınmazın Akbank Nazilli Şubesi'nden 55.000,00-TL konut kredisi ve Vakıfbank N. Şubesi'nden 40.000,00-TL kredi çekilerek alındığını, kredilerin geri ödemelerinin evlilik birliği içinde tarafların birlikte elde ettikleri gelirler ile gerçekleştirildiğini, her iki bankaya ait kredilerin yeniden yapılandırıldığını ve Bozdoğan İş Bankası Şubesi'nde toplandığını, kredilerin geri ödemelerinin halen vekil edeni tarafından yapıldığını, davalı İbrahim'in askere gittiği dönemde de kredi ödemelerinin yine vekil edeni tarafından yapıldığını açıklayarak taşınmazın tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına, davalılar arasındaki satış işleminin muvazaa nedeniyle iptaline ve 1/2 payın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline, bunun mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000,00-TL katkı payı alacağının yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı İ.. B.. vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki boşanma davasının hala devam ettiğini, bu nedenle davacının tapu iptali ve tescil davası açmasının mümkün olmadığını, vekil edeninin kendi adına kayıtlı olan kişisel malını bir üçüncü kişiye sattığını, bu nedenle muvazaa iddiasında bulunmasının da mümkün olmadığını, katkı payına ilişkin davanın dinlenmesinin mümkün olmadığını, çünkü eşler arasındaki mal rejiminin sona ermiş olması gerektiğini, davanın üçüncü kişiye karşı yöneltilebilmesi için karşılıksız kazandırmanın söz konusu olması gerektiğini, oysa ki vekil edeninin evini ekonomik olarak ihtiyacı olduğundan dolayı bedel karşılığı sattığını, işlemin muvazaalı olmayıp gerçek bir satış olduğunu, tarafların 2003 yılının Eylül ayında nikahlanıp 2004 yılının Şubat ayında evlendiklerini, taşınmazın 2006 yılında alındığını, 2 yıllık süredeki birikim ile ev alınmasının mümkün olmadığını, vekil edeninin kendi birikimleri ve aile desteği ile bu evi peşin olarak satın aldığını, davacı taraf katkı payı talep etmişse de dava konusu evin alımında hiçbir katkısı bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Diğer davalı F.. C.. cevap dilekçesinde; 2009 yılının Nisan ayında davacı S.. B.. adına kayıtlı olan aracın alımı esnasında kendilerine 15.000,00-TL borç verdiğini, aralarında borç senedi yaptıklarını, senette adı yazdığı için İ.. B..'den alacağını istediğini, İ.. B..'in parayı ödeyebilecek ekonomik gücü olmadığını, yakın çevresindeki birçok insana da borçlandığını, bunun için evini acil olarak satmak istediğini söylediğini, evin alımı konusunda 45.000,00-TL'ye anlaştıklarını, 15.000,00-TL'nin alacaktan düşülmesi şartıyla şahit huzurunda sözleşme yaptıklarını, kalan parayı ödeyerek tapu dairesinde evi satın aldığını açıklamıştır.Mahkemece; davacı tarafça açılan davanın terditli dava olup davacı tarafın ilk talebinin muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil talebi olduğu, bu talebin kabul edilmemesi halinde ikinci talebinin mal rejiminden kaynaklanan katkı payı alacağı (değer artış payı alacağı) talebi olduğu, görevli mahkemenin ilk talebin niteliğine göre belirleneceği, buna göre davaya bakma görevinin genel mahkemelere ait olduğu gerekçeleri ile görevsizlik kararı verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamalar ve dosya kapsamına göre; davada davalı eş İbrahim tarafından diğer davalı Fatih'e yapılan satışın muvazaalı olduğu iddiası ile iptali ve 1/2 payın davacı adına tescili, bunun mümkün olmaması halinde alacak isteğinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Davacının eşi İbrahim ile diğer davalı Fatih arasında gerçekleştirildiği ileri sürülen muvazaalı işlem davacı yönünden haksız eylem niteliğinde bulunduğuna göre, tapu iptali ve tescile yönelik istek bakımından uyuşmazlığın çözüm yeri genel muvazaa kapsamında HMK'nun 1 ve devamı maddeleri uyarınca belirlenecek genel mahkemelerdir. Aile Mahkemeleri'nin bu tür davalara bakma görev ve yetkileri bulunmamaktadır. Mal rejiminin tasfiyesine dayalı alacak isteğinin ise 4787 Sayılı Aile Mahkemeleri'nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesinde yazılı; 4721 sayılı TMK'nun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK'nun 118-395) maddelerinden kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesi'nde (veya Aile Mahkemesi Sıfatı ile) bakılacağına ilişkin olan düzenleme nedeniyle Aile Mahkemesi'nde görülmesi gerekir. Mahkemece, davacı tarafın ilk talebinin muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil talebi olduğu, bu talebin kabul edilmemesi halinde ikinci talebinin mal rejiminden kaynaklanan katkı payı alacağı (değer artış payı alacağı) talebi olduğu, görevli mahkemenin ilk talebin niteliğine göre belirleneceği, buna göre davaya bakma görevinin genel mahkemelere ait olduğu gerekçeleri ile görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır.Mahkemece yapılması gereken iş; genel mahkemelerde görülmesi gereken muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil isteği ile ilgili davayı tefrik ederek mahkemenin ayrı bir esasına kaydetmek, daha sonra tefrik edilen dosyada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gözetilerek görevsizlik kararı vermek, Aile Mahkemesi'nde kalacak olan mal rejiminin tasfiyesine dayalı alacak davasında ise; eşler arasında evlilik devam ettiği sürece TMK'nun 225/2 maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejimiyle ilgili olarak tasfiyenin başlamayacağı ve yapılamayacağı kanun hükmü gereği olduğundan boşanmanın açılıp, olumlu sonuçlanıp, kesinleşmesinin mal rejimine ilişkin davalar bakımından ön koşul olduğunu, ön koşul gerçekleşmeden mal rejimi ile ilgili davanın görülerek sonuçlandırılamayacağını dikkate almak, bu sebeple kayıtlarda halen evli olduğu görülen taraflar arasında derdest olduğu bildirilen Nazilli 1. Aile Mahkemesi'nin 2011/472 Esas sayılı boşanma davasının sonucunu beklemek, boşanma davasının olumlu sonuçlanması ve kesinleşmesi halinde toplanacak delillere göre bir karar vermek, boşanma davası olumlu sonuçlanmadığı takdirde ön koşul gerçekleşmediğinden davanın reddine karar vermek olmalıdır.Açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde iadesine 16.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.