Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9824 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17948 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Fethiye 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 13/09/2012NUMARASI : 2008/21-2012/602R.. B.. ile İ.. N.. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 13.09.2012 gün ve 21/602 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, davalıların murisi F. A.'ın 04.01.1980 tarihinde vefat ettiğini, 452 parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı 64/128 hissesine tekabül eden kısmının F. A. mirasçılarından haricen satın alındığını, murisin ölümünden beri davacı tarafından tarım ve inşaat yapma şeklinde kullanıldığını, kayıt malikinin ölümünden bu yana 28 yıl davacı zilyetliğinin aralıksız ve davasız sürdüğünü, tapunun hukuki kıymetini yitirdiğini ileri sürerek 452 parsel sayılı taşınmazın 64/128 hissesinin iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalılar Gülperi, Güney, Soner, Yüksel vekili, davalıların taşınmaz üzerindeki zilyetliklerinin devam ettiğini, davalılardan G.. E..'ın Fethiye 1.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1998/155 D.İş sayılı dosyası ile taşınmazla ilgili olarak tedbir istediğini, davalılardan G.. A..'ın şikayeti üzerine Fethiye Kaymakamlığı'nın 16.05.1995 tarih ve 23 numaralı kararı ile taşınmazın çekişmeli olduğunun sabit olduğunu, davalılardan M.. A..'ın tereke mümessili sıfatıyla Fethiye 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1996/15-106 karar sayılı dosyasında açtığı tapuda isim tashihi davasının keşfinde de davacının zilyetliğinin görülmediğini, davacı lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.Davalılar Gülen ve Sadet, muris F. A.'ın davacıya yer sattığını duymadıklarını, dava konusu yerde davacının zilyetliği bulunmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuşlardır.Davalı Güney, davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.Diğer davalılar İkbal ve Müfit, cevap dilekçesi sunmamış, yargılama oturumlarına katılmamışlardır.Mahkemece, davalılardan G.. A..'ın müdahalenin meni istemli olarak Fethiye Kaymakamlığı'na yaptığı başvuru niza sayılarak zilyetliğin nizasız olmadığı ve davacı hakkında 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan “maliki 20 yıl önce ölmüş…” hukuki sebebine dayalı olarak TMK'nun 713/1 ve 2.fıkraları gereğince tapunun hukuki değerini yitirdiği gerekçesiyle açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de Mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki; Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki 3091 sayılı Kanuna Göre İdari Makamlarca verilen men kararları zilyetliği kesen türde niza sayılmaz. 4721 sayılı TMK'nun 713. maddesinin karşılığı kaynak İsviçre Medeni Kanunu'nun 662. maddesini oluşturmaktadır. İsviçre Medeni Kanunu'nun 662. maddesine ilişkin gerekçe 4721 sayılı TMK'nun 713. maddesi için aynen alınmıştır. Gerekçe şöyledir; “oysa amaç, İsviçre Medeni Kanunu'nu şerh ve tefsir eden bütün hukuk bilginlerinin birleştikleri gibi, “zilyede karşı bir istihkak veya müdahalenin önlenmesi davası açılmış olmasının niza (çekişme) sayılacağıdır” (Eraslan Özkaya, 4721 sayılı TMK'nu, Ankara 2002 baskı, Sh:619). Hiç şüphesiz madde gerekçeleri bağlayıcı değildirler. Ne var ki; duraksama hasıl olduğu durumlarda, gerek uygulayıcıların ve gerekse doktrinin başvurduğu en önemli kaynağı oluşturmaktadırlar. Öyle ise, gerekçeler; açıklayıcı, aydınlatıcı, yol gösterici ve maddeye ilişkin bir yorumun yapılması bakımından gerekli bilgileri içeren metinler olduğunun da kabulü gerekmektedir. Bu özellikleri ile gerekçelerin bir tarafa bırakılması veya göz ardı edilmesi düşünülemez.Nitekim, ölüme bağlı tasarruf şekilleriyle ilgili 28.11.1945 tarih ve 1945/13 Esas, 1945/15 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararında; “…kanunlarımızı yorumlarken kendi metinlerimizi göz önünde tutmakla beraber, yorumlarda ilmi içtihatlardan da faydalanabileceğine göre, bunların asıllarına da (mehaz=kaynak kanun kastediliyor) bakmaktan vazgeçemeyiz…” denilmektedir. (Esat Şener, Tüm Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları 1926-2000, Ankara 2000 Baskı, Sh:139, 20.9.1950 T. ve 1950/4-10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da “dernekten ihraç” ile ilgili olup, yine kaynak kanuna ilişkindir. Aynı eser Sh:212)Kaynak kanun ve gerekçesinin ne kadar önemli olduğu kısaca bu biçimde vurguladıktan sonra TMK'nun 714 ve onun yollamada bulunduğu BK'nun ilgili maddelerine değinmek gerekir. TMK'nun 714. maddesinde; “kazandırıcı zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında, kesilmesinde ve durmasında BK'nun zamanaşımına ilişkin hükümleri kıyas yoluyla uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. Hüküm “kıyas yoluyla” uygulamadan söz etmektedir. Mutlak (kesin ve emir biçiminde) bir anlam taşımamaktadır. 4721 sayılı TMK'nun 714. maddesinin yollama yaptığı BK'nun 133. maddesi, alacak ve borç ilişkilerinde uygulanan bir madde olup, borçlunun ve alacaklının eylemlerine dayanan zamanaşımını kesme nedenlerinden söz etmektedir. Borçlar Kanunu'nun 133/1. bendinde, borçlunun eylemi nedeniyle zamanaşımının kesilmesi yer almıştır. Bunlar borçlunun borcunu ikrar etmesi, özellikle faiz ödemesi veya borca mahsuben asıl borç için ödemede bulunması, borç için rehin veya kefil vermesidir.Bu bentte yer alan zamanaşımını kesme nedenleri TMK'nun 713. madde hükmüne dayanan zamanaşımıyla taşınmaz edinme hali için gündeme gelmesi düşünülemez. Çünkü zamanaşımı ile kazanmada bir alacak-borç ilişkisi söz konusu değildir. Bu nedenle BK'nun 133/1. bendinde sayılan kesme nedenleri olayda söz konusu olamaz. BK'nun 133/2. bendinde ise; alacaklının eylemine dayanan kesme sebepleri düzenlenmiştir. Şu halde TMK'nun 714. maddesinin yollamada bulunduğu zamanaşımını kesen unsurlar ancak BK'nun 133/2. bendinde yer alan haller olabilir. Burada alacaklının dava açması, açılan davada def’i ileri sürmesi, icraya veya iflas masasına başvurması ve diğer haller yer almaktadır. Açıklanan hukuki ve somut olgular ışığında şu sonuca varmak mümkündür. 1-Zilyedin açtığı dava aleyhine delil olarak kullanılamaz. 2-Zamanaşımını kesen dava türleri şöyle sıralanabilir:a) Kaynak İsviçre MK'nun 662 ve TMK'nun 713. maddesinin gerekçesinde de vurgulandığı gibi, “zilyede karşı Hazine tarafından bir dava açılmış olacak ve bu davanın da olumlu sonuçlanmış olması gerekecektir.b) Ya da zilyedin açtığı davada; gerçek hak sahibinin (Hazine'nin) mülkiyet hakkını tanıması gerekmektedir. Yani zilyedin açtığı tescil davasının yargılaması sırasında taşınmazın Hazine'ye ait olduğunun kabulü ile davasından feragat etmesi ve bu hükmün kesinleşmesi sonucu ancak zamanaşımı kesilebilir.3-Bir hakkın zamansız (vadesinden önce) dava yoluyla ileri sürülmesi o hakkı ortadan kaldırmaz. 4-Önceki dava süreden (esastan değil) reddedilmiş olup, olaylara dayalı kesin hükmün unsurları bulunmadığından HUMK'nun 237. maddesi anlamında ortada bir kesin hükmün varlığından söz edilemez. Zamanaşımını kesmeyen (çekişme sayılmayan) işlemler ve davalar:(Prof.Dr. Ahmet M.Kılıçoğlu, a.g.e. Sh:653-662)1-Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkındaki 3091 sayılı Kanuna Göre İdari Makamlarca verilen men kararları,2-Noterden çekilen ihtarnameler ve ihbarnameler,3-Hazinenin ecrimisil istemesine ilişkin ödeme emirleri ya da ihbarnameleri,4-HUMK'nun 409/5. maddesi ile kesinleşen yetkisizlik ve görevsizlik kararlarına karşı aynı kanunun 193/3. maddesi uyarınca ilgili mahkemeye 10 günlük süre içerisinde başvurulmaması sonucu aynı maddenin son fıkrası gereğince davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar, 5-Süresinden önce açılan ve reddedilen davalar gibi.Somut olayda, davalı G.. A..'ın Fethiye Kaymakamlığı'na 21.4.1995 tarihinde davacı aleyhine dava konusu taşınmaza tecavüzün önlenmesine ilişkin olarak yaptığı başvuru, yukarıda açıklanan nedenlerle kazandırıcı zamanaşımını kesen türde niza sayılamaz. Mahkemece, Kaymakamlık Makamına yapılan başvurunun niza oluşturmayacağı gözetilerek ve işin esasına girilerek TMK'nun 713/1 ve 2. maddesindeki koşulların davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır. Davacının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 16.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.