Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9804 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14932 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Antalya 1. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 23/05/2013NUMARASI : 2011/626-2013/586C.. D.. tarafından açılan mirasçılık belgesi istemi davasının reddine dair Antalya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 23.05.2013 gün ve 626/586 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekilleri tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı vekili, yetki belgesine istinaden; 21.05.1924 tarihinde vefat eden Fatma'nın veraset belgesinin verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 30. maddesi hükmünde doğum ve ölümün nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunabileceği, nüfus kütüklerinde kayıt bulunmaması veya bulunan kaydın doğru olmadığının anlaşılması halinde gerçek durumun her türlü delille kanıtlanabileceği açıklanmıştır. Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabi davalarda taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olup, hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Hakim, talepte bulunan tarafların iddia ettiği olaylar ve ileri sürdüğü deliller ile yetinerek karar vermek zorundadır. Çekişmesiz yargıya tabi davalarda ise re’sen araştırma prensibi egemendir. Hasımsız açılan ve çekişmesiz yargıya tabi olan davalarda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmediği gibi bu kararlar açılacak bir iptal davası sonucunda değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir.Öte yandan; Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 20. maddesinde nüfus kaydının kapatılması halinde bu kaydın üzerinde işlem yapılamayacağı, kaydın kapatılması nedeninin ortadan kalkması halinde kaydın yeniden açılacağı düzenlenmiştir. Somut olaya gelince; mirasbırakan, Antalya İli, K. İlçesi, K. Köyü, Cilt .., Hane ..'da nüfusa kayıtlı Süleyman ve Ayşe kızı Fatma'nın 21.05.1924 tarihinde öldüğü, kızı 1914 doğumlu Havana Ö.'nın nüfus kaydının kapalı olduğu, mirasbırakanın diğer çocuklarının nüfus kayıtlarının açık olduğu ve mirasçılarının belirlenebildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan hukuksal olgular doğrultusunda; mirasçılığın her türlü delille kanıtlanabileceği kuşkusuzdur. O halde, Mahkemece yapılacak iş, davanın yetki belgesine dayanılarak ve ispat imkanı kısıtlı üçüncü kişi tarafından açılmış olduğu ve mirasbırakan Fatma'nın nüfusta kayıtlı olduğu, nüfus kayıtlarına göre de mirasçılarının bulunduğu dosya kapsamı ile sabit olduğuna göre dosyayı, Feraiz ve İntikal hükümlerinden anlayan uzman bir bilirkişiye tevdi ederek mirasbırakanın 21/05/1924 tarihinde öldüğü gözetilerek mülkte feraiz hükümlerinin, arazide ise 21.02.1328 tarihli İkinci Tevsii İntikal Nizamnamesi hükümlerinin uygulanması, mirasçılardan 743 sayılı TKM ve 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğünden sonra ölenler olduğu takdirde, mülk ve arazi ayırt edilmeksizin Medeni Kanun hükümlerinin uygulanması bu suretle mirasçıların paylarının belirlenmesinden ibarettir. Bu yönler gözönünde tutulmadan dosya içerisindeki mevcut nüfus kayıtlarına rağmen mirasbırakanın mirasçılarının tespit edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine, 16.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.