Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil..... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 12.09.2013 gün ve 334/552 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, tapuda .... adına kayıtlı 178 parsel sayılı taşınmazın 25 yılı aşkın bir süreden beri davacının zilyetliğinde olduğunu, yapılan araştırmada .... isminde bir kimsenin hiç yaşamadığının tespit edildiğini, tapu kaydının hukuki değerini yitirdiğini açıklayarak, taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine vekili, kayıt malikinin adının soyadının ve babasının isminin belli olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, dava konusu taşınmazın kayıt maliki görünen ...'ın tanınan ve hatırlanan biri olmadığı, hayali bir kişi olduğu, davacının eklemeli zilyetliğinin 40 yıldan fazla olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nın 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir.Kanunun açık hükmü dikkate alındığında, tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK'nın 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca "tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması'' gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir.Somut olaya gelince; dava konusu 178 parsel sayılı taşınmaza ilişkin tapu kaydı ve tapulama tutanağının incelenmesinde; taşınmazın kayıt malikinin babası ....'ye iskanen verildiği, ...'nin ölümüyle çocukları ... ve ...'a kaldığı, çocukları arasında yapılan harici ve rızai taksimle kayıt maliki ...'ye isabet ettiği, kadastro tespitinin 30.04.1953 tarihinde yapıldığı ve itiraz edilmeksizin 26.10.1953 tarihinde kesinleşerek ... adına tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; tapu kaydı, tapulama tutanağındaki açıklamalara göre; kayıt maliki ... tanınan ve bilinen kişi olup, TMK'nın 713/2 maddesinde yazılı koşulların gerçekleştiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, bu hususlar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle kayıt malikinin hayali bir kişi olduğundan hareketle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3. maddesi ve 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'un 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 27.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.