Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 912 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7524 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi... ile Hazine ve...Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair... Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 20.04.2012 gün ve 133/145 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili dava dilekçesinde, mevkii ve sınırlarını açıkladığı yaklaşık 11-13 dönüm civarındaki tarlanın aralıksız çekişmesiz malik sıfatıyla zilyet olarak vekil edeni tarafından kullanıldığını, mera, orman ve 3. kişilerle bir ilgisinin bulunmadığını belirterek dava konusu yerin vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, teknik bilirkişinin 03.08.2011 tarihli raporuna ekli krokide belirtilen 22037 m2 yüzölçümlü yer bakımından davanın kabulü ile tarla niteliğiyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine hüküm, Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmaz 1975 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 2. maddesi gereğince orman sahası olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığına, uzman bilirkişi Orman Mühendisinin 29.07.2011 tarihli raporuyla; taşınmazın doğu, batı ve kuzeyinde orman yer aldığına göre TMK’nun 713/3. fıkrası uyarınca Hazine ile birlikte kamu tüzel kişisi durumunda bulunan Orman Genel Müdürlüğü’ne davanın yöneltilmesi, davaya katıldıkları takdirde tanık ve delillerini bildirmeleri konusunda kendilerine süre ve imkan tanınması, böylece taraf teşkilinin sağlanması ve ondan sonra davanın yürütülmesi gerekmektedir. Öte yandan, çifte tapunun önlenmesi bakımından, teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenmek suretiyle dava konusu yerin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğü'nden sorulması, dava konusu yer ile çevresini gösterir komşu parselleri de belirtir birleşik paftanın Kadastro Müdürlüğü'nden istenmesi, yargılamanın ilk oturumunda keşif gününün belirlendiği yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerine ne şekilde çağrılacağı ve dinleneceği konusunda herhangi bir açıklamaya yer verilmediği, bu nedenle verilen keşif ara kararının usulüne uygun olmadığı, bundan ayrı tanık ve delillerin bildirilmesi konusundataraflara süre ve imkanda verilmediği gözetilerek öncelikle tarafların tanık ve delillerini bildirmesi konusunda kendilerine süre ve imkan verilmesi, yerel bilirkişilerin Mahkemece, saptanması, HMK’nun 243, 244 ve 259. maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenmesi, davanın açıldığı 17.03.2011 tarihinden geriye doğru en az yirmi yıl öncesine ait (1975-1991 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş yüksek çözünürlü hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığı'ndan, aynı yıllar arası düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftaların ise, İl Kadastro Müdürlüğü'nden yöntemine uygun bir biçimde getirtilerek dosya arasına konulması, yeniden yapılacak keşifte daha önce götürülmeyen uzman bilirkişi jeodezi ve fotoğrametri mühendisi aracılığıyla uygulanması, hava fotoğraflarının çekildiği tarihlere göre dava konusu taşınmaz ve çevresinin kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı, imar ve ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı, imar ve ihya edilmişse hangi tarihte tamamlandığı veya hava fotoğraflarının çekildiği tarihlere göre ne durumda bulunduğu konularının açıklığa kavuşturulması, İl Kadastro Müdürlüğü'nden gelen paftalara göre taşınmazın kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmeye elverişli olup olmadığının belirlenmesi, taşınmazın üç tarafının ormanla kaplı bulunması nedeniyle 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 17/2. maddesi kapsamında bir orman içi iç parseli niteliğinde bulunup bulunmadığının keşfen açıklığa kavuşturulması, daha önce götürülmeyen başka bir uzman bilirkişi Orman Mühendisi aracılığıyla incelemenin yapılması, taşınmazın Devlet Ormanı veya orman toprağı sayılan yerlerden kabul edilip edilmeyeceğinin tespit edilmesi, teknik ve uzman bilirkişilerden gerekçeli ve denetime açık rapor alınması gerekmektedir.Tüm bunlardan başka zilyetlik maddi olaylardan olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14/1. maddesi gereğince tanık ve yerel bilirkişi dahil her türlü delille kanıtlanması mümkün olduğu halde sadece bir yerel bilirkişi ve bir tanığın dinlenmesiyle yetinilerek hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14.maddesi uyarınca davacı bakımından miktar araştırılmasının yapılması, belgesizden edinilen taşınmazların olup olmadığının Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğü ile zilyetliğe dayalı tescil davaları açıp açmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğü’nden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğü'nden, zilyetliğe dayalı açılmış tescil davalarına ait dosyaların ise ilgili mahkemelerden getirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki sınırlamalar yönünden değerlendirilmesi, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır. Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna 28.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.