Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 8942 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7222 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Yavuzeli Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 15/05/2012S.. V.. ile Hazine ve K.. K.. aralarındaki muhdesatın tespiti davasının kabulüne dair Yavuzeli Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 15.05.2012 gün ve 14/58 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine ve T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı vekili, kadastro çalışmaları sonucunda müvekkili adına tespit ve tescil edilen 103 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kuzey doğusunda yer alan ve tespit harici bırakılan 700 m2' lik alana vekiledeni tarafından ağaç dikildiğini ve taşınmazın inşa edilen Hidro Elektrik Santralı nedeniyle daimi nitelikte su altında kalacağını açıklayarak taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine vekili, davacı tarafından aynı yere ilişkin açılan tescil davasının olumsuz sonuçlandığını ve davalı T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ise husumetten davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.Mahkemece, davanın kabulüne aynı mahkemenin 2009/37 Esas sayılı dosyasında yapılan keşif sonucu teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 17.08.2010 tarihli raporda kırmızı renkle gösterilen 700 m2'lik alandaki ağaçların davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine ve Enerji Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Toplanan deliller ve dosya kapsamından; dava konusu taşınmaz 1990 yapılan kadastro çalışmalarında tescil harici bırakılmıştır. Davacı bu yerle ilgili olarak 19.10.1998 tarihinde M.K.'nun 639/1. (TMK'nun 713/1.) maddesine tutunarak 1998/131 Esasta kayıtlı tescil davası açtığı, Mahkemece 20 yıllık süre geçmediğinden davanın reddine karar verildiği saptanmıştır. Mahkemece 02.08.2010 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar keşif tarihinde baraj suları altında bulunan taşınmazın davacıya ait meyve bahçesi olduğunu bildirmiş ise de, 2000 yılında su altında kaldığı belirlenen taşınmaz başında 07.12.1998 tarihinde 1998/131 Esas sayılı tescil istemli dava da keşif yapılmış; ancak, keşif mahalline ziraatçi bilirkişi götürülmediğinden taşınmaz üzerinde bulunan ağaçlara ilişkin bir belirlemede bulunulmamıştır. Keşfin yapıldığı tarihten 2 yıl sonra taşınmaz su altında kalmış olup bu kısa süre içinde üzerinde ağaç yetişmesi mümkün olmadığı gibi davacı tarafından iddia edilen ağaçların sayısı ve niteliğine ilişkin herhangi bir delil de elde edilemediğinden davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Kabule göre de, mahkemece "dava konusu Yavuzeli ilçesi, Kasaba köyü, 103 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kuzey batısında yer alan ve tefrik edilen 2009/37 Esas sayılı dosyadaki teknik bilirkişinin 17/08/2010 tarihli krokili raporunda kırmızı renkle taralı 700 m2 yüzölçümlü tapulama harici alan üzerindeki ağaçların zilyetliğinin davacı S.. V..'a ait olduğunun TESPİTİNE, söz konusu rapor ve krokinin karar ekinden sayılmasına" karar verilmişse de, ağaçların niteliği ve sayısı belirtilmediği gibi atıf yapılan bilirkişi raporunda da bu hususta herhangi bir tespit ve ibare yer almamaktadır. HMK.nun 297. maddesinin 2.bendinde, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” denilmiştir. Anılan yasa maddesi gözönünde bulundurulmadan infazı mümkün olmayacak şekilde karar verilmiş olması da doğru değildir.Davalılar Hazine ve T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı vekilinin temyiz tirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. Maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 08.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.