MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi... ile ... aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair ... Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nden verilen 20.10.2011 gün ve 242/218 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı vekili, tarafların 1980 yılında evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde satın alınarak davalı adına tescil edilen 9016 ada 7 parsel üzerindeki 8 nolu bağımsız bölümün alınmasına kişisel gelir ve kazancı ile katkıda bulunduğunu, taşınmaz üzerinde 1/2 oranında alacağı olduğunu açıklayarak 45.000 TL alacağın dava tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın yersiz açıldığını, taşınmazın vekil edenin gelirleri ile annesinin yardım ve desteğiyle satın alındığını, davacının hiçbir katkısı olmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar, 19.12.1980 tarihinde evlenmişler, 27.08.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 13.09.2010 tarihinde kesinleşmesi üzerine boşanmışlardır. 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra bir yıl içinde başka mal rejimi seçilmediğinden, taraflar arasında bu tarihe kadar 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, bu tarihten sonra edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK. m. 202). Yanlar arasındaki mal rejimi, boşanma davasının açıldığı 27.08.2007 tarihinde sona ermiştir (TMK. m. 225/2). Dava konusu 9016 ada 7 parsel üzerindeki 8 nolu bölüm 21.05.2001 tarihinde ferdileştirme yoluyla davalı ... adına tescil edilmiş, 24.08.2007 tarihinde dava dışı...’e devredilmiştir.Toplanan deliller ve dosyadaki bilgi ve belgelerden davanın, 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca katkı payı alacağı isteğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı gibi ulaşılan sonuç da dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacı 20.04.1987 yılından itibaren ...'de memur olarak, davalı ise 1983 yılından beri ... Bankası'nda çalışmakta olup tarafların düzenli bir gelire sahip olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmaz,... Yapı Kooperatifi aracılığı ile ve ferdileştirme yoluyla 2001 yılında davalı adına tescil edilmiş, 2000 yılında Kooperatifin tamamlandığı açıklanmıştır. Davacının memur olması nedeniyle düzenli bir geliri bulunduğuna ve taşınmaz Kooperatif yoluyla edinildiğine göre, davacının taşınmazın edinilmesine katkısı olmadığının kabulü hayatın olağan akışına uygun bulunmamaktadır. Mahkemece bu hususlar üzerinde gereği gibi durulmamış, yeterince araştırma ve inceleme yapılmamıştır.Mahkemece yapılacak iş; Kooperatif üyeliği ve ödemelerine ilişkin kayıt ve belgelerin eksiksiz olarak istenilmesi,tarafların çalışma ve gelirlerine ilişkin kayıt ve belgelerin çalıştıkları kurumlardan istenilmesi, taşınmazın alındığı tarihe kadarki toplam gelirinden tarafların sosyal statüleri ile konumlarına göre yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarının ne olacağının belirlenmesi için konunun uzmanı bilirkişiden rapor alınması, tarafların elde ettikleri gelirle sağlayabilecekleri katkı miktarının ayrı ayrı saptanması, daha sonra toplam tasarruf miktarı karşısında davacı eşin katkı oranının bulunması, bulunan bu oranın dava konusu mal varlığının dava tarihindeki değeri ile çarpılarak varsa katkı payı alacağının tespit edilmesi, somut olayda hakkaniyet ilkeleri ve fedakarlığın denkleştirilmesi için TMK'nun 227, BK'nun 42 ve 43. maddelerinin uygulanmasının düşünülmesi, böylece hak ve adalet duygusunun tatmininin sağlanması bakımından toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek davacının katkı payı alacağı konusunda bir karar verilmesi gerekmektedir. Öte yandan; davacı dava dilekçesinde “...her türlü ...” kanıt demekle yemin deliline de dayandığının kabulü gerekmektedir. TC. Anayasası'nın 36. maddesinde, herkes meşru vasıta ve yollarla mahkemelerde iddia ve savunma hakkına sahiptir. Yine TMK'nun 6. maddesine göre, iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Davacının iddiasını ispat bakımından yemin deliline de dayandığı anlaşıldığına göre, öncelikle davacı tarafa yemin teklif hakkını kullanmak isteyip istemediğinin sorulması, kullanmak istediği takdirde usulüne uygun bir biçimde davalının HUMK'nun 337. (HMK m. 227. vd) maddesi gereğince davet edilmesi ve HMK'nun yemine ilişkin hükümleri dikkate alınarak usulüne uygun bir biçimde davalının yeminli beyanının alınması ve elde edilecek sonuca göre ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken Mahkemece bu gerekliliğe uyulmadan yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca Yerel Mahkeme hükmünün BOZULMASINA, HUMK'nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 28.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.