MAHKEMESİ : Gebze İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 19/03/2013NUMARASI : 2012/282-2013/168Ö.. Makine İnş. San. Taah. ve Tic. Ltd. Şti. ile Y.. A.. ve M.. D.. İnşaat Ltd. Şti. Aralarındaki istihkak davasının kabulüne dair Gebze İcra Hukuk Mahkemesi'nden verilen 19.03.2013 gün ve 282/168 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalı Y.. A.. vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.01.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekilleri Av. S.. S.. ve Av.G.. Ö.. ve karşı taraftan davacı vekili Av. A.. Ö.. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A RDavacı üçüncü kişi vekili, Bakırköy 8. İcra Müdürlüğü’nün 2009/2210 sayılı Takip dosyasında yazılan talimat uyarınca, Gebze 3. İcra Müdürlüğü’nün 2009/811 sayılı Talimat dosyasında yapılan 02.04.2009 günlü hacze konu menkullerin davacı üçüncü kişi şirkete ait demirbaş eşyalar olduğunu, üçüncü kişi ile imzaladığı 07.07.2006 tarihli ‘müşterek üretim, pazarlama ve satış sözleşmesi’ uyarınca davacıya ait fabrika binasında üretilen inşaat, maden ve makine ekipmanlarının pazarlama ve satış işini borçlunun üstlendiğini, bu amaçla da haciz mahallindeki fabrikada kendisine bir ofis temin edildiğini, bu nedenle borçluya ait evrakların haciz mahallinde görülmesinin olağan kabul edilmesi gerektiğini belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına ve tazminata karar verilmesini istemiştir.Davalı alacaklı vekili, dava konusu haciz adresinde borçluya ait çok sayıda evrak bulunduğunu, dosya borcunun davacı üçüncü kişi ve borçlu tarafından birlikte yatırıldığını, haczin de ortadan kalktığını, istihkak davasının konusunun kalmadığını belirterek karar verilmesine yer olmadığına, aksi halde muvazaa nedeni ile davanın reddine ve tazminata karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Davalı borçlu, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi cevap da vermemiştir. Mahkemece toplanan delillere göre: icra takibine konu borcun ödendiği, istihkak davasının konusuz kaldığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hükmün temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından verilen 25.10.2011 gün, 1728–9722 sayılı ilam ile borçlu tarafından açılan borca itiraz davasının sonucunun beklenmesi, davacı üçüncü kişi şirketin haciz ve muhafaza tehdidi altında dosya borcunu yatırmaları karşısında, bu miktar üzerinden istihkak davasına devam edilmesi gerektiği belirtilerek bozma kararı verilmiştir. Mahkemece uyma kararı verilerek yapılan yargılama sonucunda: dava konusu haczin üçüncü kişinin faaliyet adresinde yapıldığı, burada ödeme emrinin tebliğ edilmediği, İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin üçüncü kişi yararına olduğu ve karinenin aksinin alacaklı tarafından kanıtlanamadığı, kaldı ki yaptırılan bilirkişi incelemesi ile davacının sunduğu faturaların mahcuzlarla karşılaştırıldığı ve haciz tutanağının 4. ve 19. sırasındaki eşyaların sunulan faturalar ile bire bir uyumlu olduğu ancak 1, 2, ve 3. sıradaki mahcuzlara ilişkin sunulan faturaların ise bunlara uygunluğunun belirlenemediği, davacı ve borçlu şirket arasında davacının inşaat ve maden makineleri üretmesi ve borçlunun da bunları pazarlaması konusunda borcun doğum tarihinden önce imzalanmış 07.07.2006 tarihli sözleşmenin bulunduğu, icra takibinin bundan yaklaşık 3 yıl sonra başlatıldığı, buna göre borçlunun Gebze fabrika binasında ofisinin yer almasının da kararlaştırıldığı, iki şirketin ortakları arasında akrabalık bağının bulunmadığı, sunulan faturaların ticari kayıtlarda yer aldığı, 18.06.2009 tarihi itibarı ile davacı şirketin borçludan 188.593,03.-TL alacaklı olduğunun belirlendiği, buna göre aralarında eskiye dayalı ticari ilişkinin bulunduğu, mahcuzların üçüncü kişiye ait olduğunun kabulü gerektiği, tazminata ilişkin yasal koşulların gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili ve üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1.Dava, üçüncü kişi tarafından İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir. Dava konusu haciz, üçüncü kişinin iş yerinde yapılmıştır. Borçlunun burada ofisinin yer aldığı konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Kaldı ki haciz sırasında bu durum tespit edilerek borçluya ait çok sayıda evrak da ele geçirilmiştir.Davacı üçüncü kişi, hacizli eşyaların kendilerine ait faturalı eşyalar olduğunu, borçlu şirketin ise ürettikleri eşyanın pazarlama işini üstlendiğini iddia etmekte, davalı alacaklı taraf ise alacaklıdan mal kaçırmak için danışıklı işlemler yapıldığını savunmaktadır. İİK’nun 97/15. maddesi uyarınca üçüncü kişi yararına tazminata hükmedilebilmesi için alacaklının hacizli malların üçüncü kişiye ait olduğunu bilerek haczin yapılmasını sağlaması gerekir. Somut olayın özelliklerine bakıldığında, Mahkemece eksik araştırma inceleme tamamlanıp üçüncü kişi lehine karar verilse bile anılan tazminata hükmedilebilmesi için aranan koşulların gerçekleştiği kabul edilemez. Bu nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2.Mahkemece davacı ve davalı borçlunun ticari kayıtları üzerinden yaptırılacak ayrıntılı bir bilirkişi incelemesi ile 07.07.2006 tarihli ‘müşterek üretim ve satış sözleşmesi’ nin gerçek olup olmadığı saptanıp, SGK ve ilk kuruluşlarından itibaren getirtilecek ticaret sicil kayıtları da incelenerek muvazaanın bulunup bulunmadığına bakılması, toplanacak delillerin sonucuna göre İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin kimin yararına olduğunun tayini ile sunulan delillerin buna göre ele alınıp değerlendirilmesi gerekirken eksik araştırmaya dayalı olarak yazılı biçimde karar verilmesi isabetli olmamıştır.Gerçekten de iki şirket sıkı bir organik yapı içindeyse, borcun doğum tarihinden öncesinde tek elden yönetilmeye başlanmışsa alacaklıdan mal kaçırmak için muvazaalı işlemler yapılıp yapılmadığı üzerinde durulmalıdır. Muvazaa bulunmadığı sonucuna varılırsa, bu kez mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu kabul edilerek, üçüncü kişinin sunduğu faturaların gerçekliği ve mahcuzlara uygunluğu keşif ve bilirkişi incelemesi ile araştırılmalıdır. Bu sırada hacizli forkliftin tescile tabi araçlardan olduğu, mülkiyet hakkının ispatı açısından sunulan faturanın yeterli olup olmadığı da dikkate alınmalıdır. Taraflar arasında 2006 yılından beri süregelen gerçek bir ticari ilişki bulunduğu, borçlunun haciz adresindeki ofisi sözleşme gereğince kullanageldiği tespit edilirse bu kez mülkiyet karinesinin üçüncü kişi yarına olduğu ve davalı alacaklı tarafın ispat yükü altına olduğu düşünülmeli, sunulan deliller de buna göre ele alınıp ispat yükü açısından değerlendirilmelidir. Kabule göre de; bedelin üçüncü kişiye iadesi sırasında faize hükmedilip hükmedilemeyeceği, türü vb. hususlar da gerekçede tartışılmalıdır. Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin ve davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya, 1.840,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı Y.. A..'ya iadesine, 24.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.