Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7901 - Karar Yıl 2004 / Esas No : 7255 - Esas Yıl 2004





.... ile ... ve ... ... dahili davalılar Hazine, Çankaya Belediye Başkanlığı ve ... mirasçıları aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair (Ankara Yirmidördüncü Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 18.5.2004 gün ve 93/103 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacı vekili, 27912 ada 1 ve 27937 ada 4 parselde davalı gerçek kişilerin miras bırakanı kayıt maliki .... adına yazılı bulunan paylara ilişkin tapu kaydının TMK.nun 713/2. maddesi hükmü uyarınca hukuki değerini yitirdiğini ileri sürerek iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Kayıt malikinin mirasçıları olan bir kısım davalılar davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.Davalı Hazine vekili, zamanaşımı ve husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu paylara ilişkin taşınmaza 1968 yılından, dava tarihine kadar zilyet olan davacının tapu malikini ve mirasçılarını bilmemesi ve öğrenmemiş olması yaşamın olağan akışına gerçeklere aykırı düştüğü ve bu nedenle kazanma koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, davalı gerçek kişilerin miras bırakanı .... adına kayıtlı bulunan payların iptal ve tesciline ilişkin mülkiyetin aktarılması davasıdır. Kayıt malikinin mirasçıları davada taraf durumunu aldıklarına göre, ayrıca davanın Hazine ve Belediyeye yöneltilmesine gerek bulunmamaktadır. Kayıt malikinin, tapu kütüğünden anlaşılmaması, 20 yıl önce ölmüş olması veya gaip olması halinde Hazinenin mirascılığı söz konusu olabilir. Somut olayda kayıt malikinin mirasçıları davada yer almışlardır. Bu nedenle Hazine ve Belediye hakkındaki davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru değil ise de, hüküm redde ilişkin olup Hazine ve Belediye yönünden sonucu itibariyle doğru görülmüştür.İşin esasına gelince; dava, TMK.nun 713/2. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK.nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş, ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" denilmiştir.Somut olayda, uyuşmazlık konusu payları kapsayan parsellerin esası ve öncesi 1980 ada 26 parseldir. 26 parsel, 28.6.1951 tarihinde senetsizden Hazine adına tespit ve tescil edildikten sonra 29.5.1958 tarihinde tapudaki satış ve devirle davalıların miras bırakanı kayıt maliki ... adına tescil edilmiş ve sicil oluşmuştur. Bundan sonra 13.7.1993 tarihinde yapılan imar uygulaması sonucu, 287 m2 yüzölçümlü taşınmaz 25248 ada 6 parsel numarasıyla kayıt maliki adına, 4.12.1998 tarihinde yapılan ikinci imar uygulaması sonucunda da 27912 ada 1 parselin 274/996 ve 27937 ada 4 parselin 40/8239 payı yeniden ... adına tapuya tescil edilmiştir. Mirasçılık belgesine göre kayıt maliki ... 12.6.1962 tarihinde vefat etmiş olup, imar uygulaması dışında dava konusu taşınmaz ve paylar intikal görmemiştir. Davacı vekili, vekil edenin 1968 yılından bu yana taşınmaz üzerinde gecekondu yapmak suretiyle zilyetliğini sürdürdüğünü bildirmiş, yargılama oturumunda dinlenen tanıklar ve görevsiz mahkemede alınan tespit kararları içeriğine göre davacının 1968 tarihinden 6.2.2001 dava tarihine kadar taşınmaza zilyet olduğunu bildirmişlerdir. Az öncede açıklandığı üzere TMK.nun 713/2. maddesi hükmüne göre kayıt malikinin 20 yıl önce ölmüş olması halinde taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının aynı maddenin 1. maddesinde belirtilen koşullar altında tasarruf edilmiş olması halinde tescilinin istenebileceği belirtilmiştir. Zilyetliğin davasız, aralıksız, malik sıfatıyla geçmiş olması yeterli olup ayrıca zilyedin iyi niyetli sayılması gerekmez. Başka bir anlatımla TMK.nun 713. maddesinde edinme bakımından iyi niyet veya kötü niyet koşul olarak öngörülmemiştir. Davacı zilyedin kayıt malikini ve mirasçılarını tanıması kazanmayı önlemez. Bu nedenle yerel mahkemenin benimsediği gerekçeye katılmak mümkün değildir. Diğer yönden Dairemizin uygulamalarına göre, imar uygulaması, işlemeye başlayan kazanmayı sağlayan zilyetliği kesmez. Tüm bu açıklamalar karşısında, dava konusu paylara ilişkin tapu kaydı TMK.nun 713/2. maddesi hükmü uyarınca hukuki değerini yitirmiş olmaktadır. Dava konusu payları kapsayan taşınmazdan imar uygulaması sonucu yol geçirildiği ve uygulama tarihine kadar davacı tarafından koşullarına uygun olarak tasarruf edildiği belirlendiğine göre yolun geçtiği güzergahta kalan bölümler yönünden mülkiyetinin tespitine, yolun dışında kalan bölümler yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA) ve 10.100.000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 23.11.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.