MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDavacı-birleşen dosya davacısı ... ile ... davalı-birleşen dosya davalıs.... aralarındaki tapu iptali, tescil ve elatmanın önlenmesi davasının reddine dair... Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 58/5 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Davacı ... 30-40 yıldan beri zilyetliği altında bulunan taşınmazın 114 ada 75 parsel olarak davalı ... adına ve birleşen davada 114 ada 38 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına tespit ve tapuya tescil edildiğini açıklayarak davalılar üzerindeki tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiş, 09.01.2011 tarihli dilekçesi ile 114 ada 75 parsel olarak bildirdiği taşınmazın aynı ada 76 parsel olduğunu bildirmiştir. Davalı ... davanın reddine karar verilmesini savunmuş, davalı ... usulüne uygun tebligata rağmen cevap vermediği gibi yargılama oturumlarına da iştirak etmemiştir.Mahkemece, 114 ada 76 parsel sayılı taşınmaz dava dışı üçüncü şahıs ... adına tapuda kayıtlı bulunduğundan husumetten ve 114 ada 38 parsel yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre davalı ...'e ait bulunduğundan davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali tescil isteğine ilişkindir. Tapu iptali ve tescil davalarının kayıt malikine yöneltilmesi gerektiğine, dava konusu 114 ada 76 parselin tapu kayıt maliki dava dışı ... olduğuna göre davacının 114 ada 76 parsele ilişkin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün bu taşınmaz yönünden ONANMASINA, Davacının 114 ada 38 parsele yönelik temyiz itirazlarına gelince; taşınmaz 15.10.2009 tarihinde senetsizden 20 yılı aşkın süredir davalının zilyetliğinde bulunduğundan davalı ... adına tespit edilmiş ve tutanağın itirazsız olarak kesinleşmesi ile tapuya tescil edilmiştir. Mahkemece yapılan 24.11.2010 tarihli keşifte dinlenen yerel bilirkişiler davacı tanıkları dava konusu taşınmazın davacının zilyetliği altında bulunduğunu bildirmiş iken davalı tanıkları taşınmazın davalının zilyetliği altında bulunduğunu bildirmiş, tanık beyanları arasındaki çelişki giderilmeden ve davacı tanıklarının beyanlarına hangi nedenle üstünlük tanındığı açıklanmadan eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmiştir. Bu halde Mahkemece yapılacak iş; yeniden yapılacak keşifte, yerel bilirkişi ve tanıklar, HMK'nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı, aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, taşınmazın kadastro tespitleri öncesinde kimin zilyetliği altında bulunduğu, kadastro tespitlerine kadar kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğü tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmalı, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde bu çelişkinin HMK'nun 261. maddesi uyarınca giderilmesine çalışılmalı ve toplanacak delillerle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Davacının 114 ada 38 parsele ilişkin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün bu parsel yönünden yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-2 bendi gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna 24.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.