Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Muhdesat aidiyetinin tespiti ve şerh .... ile .... aralarındaki muhdesat aidiyetinin tespiti ve şerhi davasının kabulüne dair Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 13.01.2014 gün ve 336/38 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 07.04.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat ... ve karşı taraftan davacı vekili Avukat .... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, 115 ada 7 parsel üzerindeki 2 katlı evin vekil edeni tarafından yapıldığını, kadastro sırasında paylı mülkiyet şeklinde davalı ve müşterekleri adına tespit edildiğini, üzerindeki yapının kullanılmasına davalı tarafın karşı koymadığını ileri sürerek taşınmaz üzerindeki binanın tespiti ile tapu kaydının beyanlar hanesine şerhine karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, davanın yersiz açıldığını, 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin aşıldığını, taşınmaz üzerindeki evin davacının babası tarafından yapıldığını, babasına ait payın müvekkili tarafından satın alındığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne taşınmaz üzerindeki 2 katlı evin davacıya ait olduğunun tapunun beyanlar hanesine yazılmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; muhdesat tespiti ve tapu kaydının beyanlar hanesine şerhi isteğine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Dosyadaki bilgi ve belgelerden dava konusu taşınmaz üzerindeki muhdesatın kadastro tespitinden sonra ancak tapu kaydı oluşmasından önce yapıldığı anlaşıldığından somut olayda, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.Bundan ayrı; mahkemece bahsi geçen muhdesatın tapunun beyanlar hanesine şerh edilmesine karar verilmiş ise de, TMK'nun 1006. maddesinde hangi hakların tapu kütüğüne tescil, 1009, 1010 ve 1011 maddelerinde hangi hakların şerh edilebileceği, 1012 maddesinde ise taşınmaz eklentilerinin malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılacağı, taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususların tüzükle belirleneceği açıklanmış, özel kanun hükümleri saklı tutulmuştur. Açıklanan bu hükümlerin istisnası niteliğindeki 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 19. maddesinin birinci fıkrasında ise, tapuda kayıtlı taşınmaz malın zilyet lehine tespitinde, mevcut ve her türlü takyit ile sınırlı ayni hakların saklı tutulacağı, eski tapu kayıtlarındaki bu tür hak ve mükellefiyetlerin kadastro tutanağında belirtilerek yeni kütüklere aynen geçirileceği, ikinci fıkrasında da taşınmaz üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterileceği belirtilmiştir. Kadastro Kanunu'ndaki bu ayrık hüküm dışında Kanunlarımızda ve Tapu Sicil Tüzüğü'nde taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın tapu kütüğüne tescil veya şerh edilebileceğine veya kütüğün beyanlar hanesinde gösterilebileceğine ilişkin başkaca bir hüküm de bulunmamaktadır. 3402 sayılı Kanun'un 33. ve aynı Kanun'un 19. maddesi genel hüküm niteliğinde olmadığından eldeki davaya uygulanmaz. Başka bir anlatımla; eldeki davayı TMK'nun hükümleri uygulanacaktır.Bu açıklamalara göre, Mahkemece mundesatın tapunun beyanlar hanesine yazılmasına karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.Diğer yönden; davacı muhdesatın tespitini istemiş ise de, dava tarihine göre davacı taşınmaz üzerinde kayıt maliki veya paydaş bulunmadığından davacının korunması gerekli güncel hukuki yararı bulunmamaktadır. Mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonunda yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL. Avukatlık ücretinin davacı taraftan alınarak Yargıtay duruşmasında vekil marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 769,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 07.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.