MAHKEMESİ : Eskişehir 3. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 05/02/2013NUMARASI : 2012/1928-2013/214E.. Ö.. tarafından mirasçılık belgesi istemiyle açılan davanın kabulüne dair Eskişehir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 05.02.2013 gün ve 1928/214 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARAR Talepte bulunan E.. Ö.. vekili, mirasbırakan S.. K..'un 23/08/2004 tarihinde öldüğünü, mirasbırakanın mirasçıları aleyhine Gemlik Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/947 esas saylı dosyasında açtıkları ortaklığın giderilmesi davasında veraset belgesi alınması için kendilerine yetki ve süre verildiğini açıklayarak mirasçılık belgesi verilmesi talebinde bulunmuştur.Mahkemece, talebin kabulüne, mirasbırakanın S.. K..'un mirası 1440 hisse kabul edilerek davacı ve diğer mirasçıları arasında paylaştırılmasına karar verilmiştir. Hüküm süresi içerisinde talepte bulunan vekili tarafından vekiledenin ¼ olması gereken miras hissesinin 1/6 indirilerek azaltıldığı gerekçesi ile temyiz edilmiştir.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 598. maddesi hükmünde başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, Sulh Mahkemesi'nce mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verileceği, mirasçılık belgesinin geçersizliğinin her zaman ileri sürülebileceği açıklanmıştır. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 575. maddesi hükmüne göre miras ölümle açıldığı gibi aynı kanunun 30. Maddesi hükmüne göre de; nüfus kütüklerinde kayıt bulunmaması veya bulunan kaydın doğru olmadığının anlaşılması halinde, gerçek durumun her türlü delille kanıtlanması mümkün olduğu düzenlenmiştir. Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabi davalarda taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olup, Hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Hakim, talepte bulunan tarafların iddia ettiği olaylar ve ileri sürdüğü deliller ile yetinerek karar vermek zorundadır. Çekişmesiz yargıya tabi davalarda ise re’sen araştırma prensibi egemendir. Hasımsız açılan ve çekişmesiz yargıya tabi olan davalarda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmediği gibi bu kararlar açılacak bir iptal davası sonucunda değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir. Somut olayda; mirasbırakan S.. K.. 23/08/2004 tarihinde dul ve çocuksuz olarak vefat ettiğine göre mirasbırakanın mirasçıları, ana ve babasıdır. Bunlar eşit olarak mirasçıdırlar. Mirasbırakandan önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi altsoyları alır. Bir tarafta hiç mirasçı bulunmadığı takdirde, bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır.(4721 S. TMK.nun md. 496).Mahkemece mirasçılara miras hisseleri belirlenirken, mirasbırakanın dayısı Hüseyin Mertler'in torunu olan S.. O.. 1990 yılında, eşi A.. R.. ise S..'tan sonra 1993 yılında ölmesine rağmen A.. R..'ya pay verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi (23/11/1990 yılında yürürlüğe giren 3678 sayılı Kanun ile yapılan değişilik öncesi TKM md. 444); ve yine mirasbırakanın teyzesi olan F.. 11.10.1918 tarihinde öldüğüne ve ölüm tarihine göre mülkte Feraiz hükümlerinin, arazide ise (06/03/1912-04/10/1926 tarihleri arasındaki ölümlerde) II. Tevsii İntikal Nizamnamesi Hükümlerinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi doğru olmamıştır.O halde mahkemece yapılacak iş yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hususlar gözetilerek, dosyayı, Feraiz ve İntikal hükümlerinden anlayan bir bilirkişiye tevdi ederek; mirasçılardan 743 sayılı TKM'nun yürürlüğünden önce ölenler olduğu takdirde mülkte feraiz hükümlerinin, arazide ise 06.03.1912 tarihine kadar ki ölümlerde 17 Muharrem 1284 tarihli İlk Tevsii İntikal Nizamnamesi, 06.03.1912 ile 04.10.1926 tarihleri arasındaki ölümlerde 21.02.1328 tarihli İkinci Tevsii İntikal Nizamnamesi hükümlerinin uygulanması, mirasçılardan 743 sayılı TKM ve 4271 sayılı TMK'nun yürürlüğünden sonra ölenler olduğu takdirde, mülk ve arazi ayrıt edilmeksizin Medeni Kanun hükümlerinin uygulanması bu suretle mirasçıların paylarının belirlenmesinden ibarettir. Bu yönler göz önünde tutulmadan yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Yukarıda açılanan nedenlerle; talepte bulunan vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/III-2. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 18.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.