Mehmet Salih ile Hazine, A....Genel Müdürlüğü ve H......Üniversitesi Rektörlüğü aralarındaki tescil davasının reddine dair (Ankara Onyedinci Asliye Hukuk HakimliğOnden verilen 24.05.2005 gün ve 600/167 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacı vekili, 1970 yılında kapanması nedeniyle yol fazlalığı olarak ortaya çıkan dava konusu yerin 1977 yılından beri vekil edeni tarafından turistik tesis ve piknik yeri olarak işletmek suretiyle koşullarına uygun olarak tasarrufta bulunduğunu açıklayarak adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine vekili, tescil konusu edilen yerin kadastroca yol olarak bırakılan, zilyetlikle edinilemeyecek kamu malı niteliğinde olduğunu aynı yer hakkında Hazinenin açtığı elatmanın önlenilmesi ve tescil davası bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Davalı A....Genel Müdürlüğü vekili, tescil konusu taşınmazın vekil edeni adına yazılı 676 parsel, davalı H.....Üniversitesi Rektörlüğü vekili, tescil konusu taşınmazın bir bölümünün Üniversiteye ait 457 parsel kapsamında kaldığını, geriye kalan bölümün işgal edilen yer olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.Mahkemece, kadastro çalışmaları sırasında ve imar planında yol olarak bırakılan bu tür yerlerin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca kazanılmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, tapusuz taşınmazın TMK.nun 713/1. maddesi hükmü uyarınca tescili isteğine ilişkindir.Dosya arasındaki belgeler ve bilirkişi raporlarındaki açıklamalara göre; dava konusu yer 1957 yılında yapılan kadastro çalışmalarında yol olarak bırakılan bir yerdir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16. maddesi hükmü uyarınca yollar paftasında gösterilmekle kadastro işlemi yapılır. Bu tür yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kamunun yararlanmasına terk ve tahsis edilen yerler olup, süresi neye ulaşırsa ulaşsın kazandırıcı zamanaşımı veya imar-ihya yoluyla kazanılması mümkün değildir. 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 21. maddesinde öncesi yol olup da terk edilen veya güzergâh değişikliği ortaya çıkan böyle bir yerin Belediye veya köy tüzel kişiliği adına tescil edileceği belirtilmiştir. Açıklanan nedenlerle Belediye veya Köy Tüzel kişiliği adına tescil edilecek bir yer koşulları mevcut ise gerçek kişiler tarafından da edinilebilir. Ne var ki böyle bir sonuca ulaşmak için yolun hiç kullanılmaması sonucu terk edilmiş olması veya yeni bir yolun açılması nedeniyle ortaya çıkması halinde kazanılması söz konusu olabilir. Yol olarak bırakılan bir taşınmazın işgal edilmesi veya trafiğe kapatılması suretiyle yol, terk edilmiş bir yol konumunu kazanmaz.Gerek terk, gerekse güzergâh değişikliği nedeniyle ortaya çıkma durumunun idarece alınan bir karar ile veya kendiliğinden gerçekleşmiş olması gerekir. Yerel bilirkişi ve tanıklar öncesi itibariyle sulu yapıya sahip mer'a niteliğindeki bu yerin içinden bir yol geçtiğini ve kadastroca 7-8 m. genişliğinde yol bırakıldığını, davacının daha sonra üzerine tesis yapmak ve ağaçlandırmak suretiyle turistik amaçlı olarak dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile zilyet olduğunu bildirmişlerdir. Hemen belirtelim ki koşulları mevcut olduğu takdirde bir yerin ağaçlandırılmak suretiyle piknik yeri olarak kullanılması ve yararlanılması TMK.nun 713/1. maddesi bakımından kazanma sebebi sayılır. Ne var ki somut olayda, öncesi itibariyle yol olarak kullanılan, kadastroca paftasında yol ve daha sonra yapılan imar uygulamasında da yol olarak bırakılan bu taşınmazın davacı tarafından işgal edilmek suretiyle kullanıldığı belirlenmiştir. Bunlardan ayrı tescil konusu yer hakkında Hazinenin davacı aleyhine açmış olduğu elatmanın önlenilmesi ve tescil davası Hazine lehine sonuçlanmıştır. Tüm bu açıklamalar karşısında terk edilmiş veya güzergâh değişikliği nedeniyle ortaya çıkan bir yoldan bahsedilemez. Hal böyle olunca, böyle bir yerin kazanılması mümkün olmaz. Davanın bu nedenlerle reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Ka-nunu'nun 17. maddesi hükmü uyarınca kazanılmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Somut olayda davacı imar ve ihya olgusuna dayanmamıştır. Zira imar planı içinde kalan terk edilmiş bir yolun da zilyetlik yoluyla kazanılması mümkün olabilir. Bu nedenle mahkemenin ret gerekçesine katılmak mümkün değildir. Az öncede belirtildiği üzere yukarıda yapılan açıklamalar karşısında davanın reddine ilişkin hüküm sonucu itibariyle doğru olmaktadır.Davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), 10.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.