MAHKEMESİ : Akşehir 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 01/07/2009NUMARASI : 2007/777-2009/427Hazine ile V.. U.. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve terkin davasının reddine dair Akşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 01.07.2009 gün ve 777/427 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı Hazine vekili 22.12.1999 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; Akşehir İlçesi, Tipi Köyü, Bostanlık mevkiindeki parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisinin Akşehir gölü tarafında kalması nedeniyle davalı adına olan tapu kaydının iptali ile kıyı olarak kamuya terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Ayrıca, 17.02.2000 havale tarihli diğer dava dilekçeleriyle aynı taşınmazın 20890 m2'lik kısmının kıyı kenar çizgisinin göl yönünde kaldığını ileri sürerek iptal ve terkin talebinde bulunmuştur. Her üç dava birleştirilerek görülmüştür. Davalılar adına çıkan tebligatlar usulüne uygun olarak tamamlanmıştır. Mahkemece, 3402 sayılı Kanun'un 12/3 maddesinden bahisle hak düşürücü sürenin dolması nedeniyle asıl dava ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde Hazine temsilcisi tarafından dilekçesinde yazılı nedenlerle bozma istekli olarak temyiz edilmiştir. Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; yerel mahkemenin temyize konu 16.03.2010 tarihli kararı 5841 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten sonra verilmiş olup, söz konusu Kanun'un 2. ve 3. maddeleriyle getirilen yeni yasal düzenlemelere dayanılarak oluşturulmuştur. Ne var ki, mahalli mahkemenin kararının temyiz aşamasında Anayasa Mahkemesi'nin 12.05.2011 gün, 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararıyla “...25.02.2009 gün ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 2. maddesiyle 21.06.1987 günlü 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. fıkrasına eklenen cümlenin ve 3. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na eklenen Geçici 10. maddenin T.C Anayasa'sına aykırı olduğuna ve iptaline...” karar verilmiş ve bu iptal kararı 23.07.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makam ve mercileri, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı kuşkusuzdur. Öte taraftan, 6100 sayılı HMK'nun 33. maddesinde yer alan “Hakim, Türk Hukuku'nu re'sen uygular” hükmü ile ifadesini bulan kanuni ilke gözetildiğinde Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanması zorunluluğu bulunmaktadır. Bir başka anlatımla kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin kurulan yerel mahkeme hükmünün verildiği tarih itibariyle doğru ise de, T.C Anayasası'nın 153. maddesine göre kural olarak, iptal kararları geri yürümeyecektir. Ancak, 10.03.1963 gün ve ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçe bölümünde yazılı olduğu üzere; iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez. Ancak, henüz anlaşmazlık hali devam ediyor ise iptalin kapsamına girer. Bu durumda davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin olarak verilen yerel mahkeme kararının; Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda değinilen iptal kararından sonra doğru olduğunu söyleme imkanı yoktur. Kaldı ki, T.C Anayasası'nın 153/2. maddesi kapsamına göre, iptal kararlarının derdest olan davalara uygulanacağında kuşku yoktur. Nitekim, Yargıtay HGK'nun istikrar kazanmış kararları da bu yöndedir. Tüm bu açıklamalardan sonra somut olayla ilgili işin esasına gelince; dava konusu taşınmazın 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun hükümleri gereğince, idarece belirlenmiş kıyı kenar çizgisi haritasına ya da 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi, bu amaçla dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 3621 sayılı Yasa'nın 5 ve 9. maddeleri gereğince belirlenecek bilirkişi heyeti huzuruyla keşif yapılması, bilirkişilerden alınacak müşterek rapor ve eki harita kapsamına göre dava konusu taşınmazın tamamen veya kısmen kıyı kenar çizgisinin göl yönünde kalıp kalmadığının belirlenmesi, kıyı kenar çizgisinin göl yönünde kalan bölüm için iptal ve kamu adına terkine karar verilmesi, ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre, kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunda gözönünde tutulması ve tüm bilgi belge ve deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmek üzere yerel mahkeme kararı bozulmalıdır. Davacı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4 (HMK'nun 297/ç) ve HUMK'nun 440. maddeleri gereğince Yargıtay kararının taraflara tebliğinden itibaren bu karara karşı 15 gün içinde karar düzeltme talebinde bulunulabileceğine, 17.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.