Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 657 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 13865 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil, TazminatTaraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili ve davalılar vekili taraflarından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARARDavacılar vekili, dava dilekçesinde yazılı bulunan dava konusu parsellerin murisleri ... tarafından davalıların murisi ...'den 02.11.1970 ve 11.11.1970 tarihli senetlerle haricen satın alındığını, bu tarihten itibaren murisin, ölümünden sonra da mirasçıları olan davacıların taşınmazlara zilyet olduğunu, davalıların murisi ...'in 03.02.1988 tarihinde öldüğünü, kayıt malikinin ölüm tarihinden dava tarihine kadar davaya konu taşınmazların mirasçı davalılar adına intikal görmediğini, parsellerin bulunduğu yerde imar çalışması yapıldığını açıklayarak dava konusu taşınmazlardaki davalılar adına olan hisselerin iptali ile TMK'nın 713/2 maddesi uyarınca davacılar adına tapuya tesciline, bu talep kabul edilmediği takdirde haricen satım sebebiyle ödenen bedelin güncelleştirilerek davalılardan tahsiline ve bedelin ödenmesine kadar taşınmazlar üzerinde davacılar lehine hapis hakkı tanınmasına karar verilmesini istemiştir.Davalılar vekili, davacılar tarafından daha önce ...2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2003/455 Esas sayılı dava dosyasında haricen satın alma ve zilyetliğe dayalı olarak dava açıldığını, her iki davanın taraflarının ve konusunun aynı olduğunu, ayrıca anılan davada taşınmazların tapu kaydı üzerine tedbir konulmuş olduğundan davalıların tapuda intikal yaptırma olanağının ortadan kaldırıldığını, nizasızlık koşulunun gerçekleşmediğini, davacılar lehine kazanma koşullarının oluşmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava konusu ...ada ... ada 3 ve ... ada 9 ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlarda yapılan keşif ve bilirkişi raporları ile sabit olduğu üzere zilyetlik durumu ve olağanüstü zamanaşımı koşulları oluşmadığı gerekçesiyle, dava konusu ... ada 6, 7 parseller, ... ada ... parsel, ... ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların davacılar murisince 1970'li yıllarda satın alındığı, davalıların murisi ...'in 1988 yılında öldüğü, TMK 713/2 maddesindeki koşulların bu parseller yönünden davacılar lehine oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, süresi içerisinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmistir.Dava, TMK'nun 713/1. fıkrasındaki kazanmayı sağlayan zilyetlik ve 2. fıkrasında yer alan, “…maliki 20 yıl önce ölmüş…” hukuki sebeplerine dayalı olarak açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın olağanüstü zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Ancak kanunun açıkça izin verdiği ayrık durumlarda tapulu bir taşınmazın tamamının veya belli bir payının koşulları oluştuğu takdirde olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılması mümkün olabilir. Kanunda düzenlenen ayrık hallerden biri de TMK'nun 713/2. maddesidir. Anılan fıkranın önceki düzenlemesinde “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” denilmiştir.Aynı kanun maddesinin1. fıkrasında ise; “tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” düzenlemesine yer verilmiş, 5. fıkranın son cümlesinde de; “Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur.” ilkesi getirilmiştir.Anılan kanuni düzenlemelere göre; tapulu bir taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi adına tesciline karar verilmesi için, malikin ya da paydaşın ölmüş olması, yukarıda açıklanan koşullarda en az 20 yıl süre ile zilyet olunması ve bu süre içinde tapu kaydının intikal görmemesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla, belirtilen koşulların tamamlanmasıyla mülkiyet kendiliğinden zilyede geçmiş olur. Mahkemece, sonradan verilen iptal ve tescile ilişkin karar yenilik doğurucu(inşai) nitelikte olmayıp, önceden doğmuş mülkiyet hakkının belirlenmesi niteliğindedir.Her ne kadar, TMK'nun 713/2. maddesinin 2.fıkrasında yer alan “…ölmüş…” sözcüğü, Anayasa Mahkemesinin 17.3.2011 gün ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmişse de; Anayasanın 153/5. fıkrasında “iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği” açıklanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de, 12.12.1989 gün ve 1989/11 Esas, 1989/48 Karar sayılı kararında iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralını kabul etmek suretiyle, hukuksal ve nesnel alanda sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadar ki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; TMK'nun 713/1 ve 2. fıkralarına dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davalarında, koşullarına uygun olarak 20 yıllık zilyetlik süresinin tamamlandığı anda mülkiyetin kazanıldığının ve zilyet lehine kazanılmış(müktesep) hak doğduğunun kabulü gerekmektedir. Şu halde, Anayasa Mahkemesince yürürlüğün durdurulması kararının verildiği 17.3.2011 tarihi ya da davanın açıldığı tarihten hangisi önce ise, o tarihe kadar zilyet lehine mülkiyeti kazanma koşulları tamamlanmışsa, tapunun iptaliyle zilyet adına tesciline karar verilmesi gerekmektedir. Somut olayda, Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. Dava konusu taşınmazların bir bölümünün 15.03.2004 tarihinde yapılan imar çalışmaları nedeniyle bir kısım davalılar adına, bir bölümünün muris ... ile bir kısım davalılar adına, davaya konu ... ada 1 nolu parselin ise muris ... adına tapuda kayıtlı olduğu görülmektedir; ancak dava konusu parsellerin imar öncesindeki parsel numaraları dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılamadığı gibi, davalıların parsellerdeki hisselerinin muris ...'den mi yoksa başka yollardan mı kazanıldığı hususu da açık değildir. Ayrıca, taraflar tanık deliline dayandığı ve tanıkların dinlenmesinden vazgeçtikleri yönünde bir beyanda bulunmamalarına rağmen davacı tanıklarından ..., davalı tanıklarından ... dinlenmemiş ve dinlenen tanıkların beyanları usul hükümlerine uygun şekilde dava konusu her bir taşınmazın başında alınmamıştır. Bundan ayrı, davalıların savunmasında bildirmiş olduğu taraflar arasında daha önce görülen ...2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2003/455 Esas sayılı dava dosyası Mahkemece değerlendirilmemiştir.Mahkemece yapılacak iş; dava konusu parsellerin ilk tesisinden itibaren tüm tedavül kayıtlarının eksiksiz olarak getirtilmesi, parsellerin imar öncesi durumlarının araştırılarak davalılar adına kayıtlı hisselerin tescilinin muristen mi yoksa başka sebeplerden mi kaynaklandığının açıklığa kavuşturulması, gerek görülürse bu hususta tapu ve kadastro bilirkişisinden Yargıtay denetimine açık, anlaşılır rapor alınması, taraflar tanık deliline dayandığı ve tanıkların dinlenmesinden vazgeçmediklerinden yukarıda sözü edilen tanıklar ile diğer taraf tanıklarının yeniden yapılacak keşifte dava konusu her bir taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenmesi, tanıklardan dava konusu parsellerin öncesinde kime ait olduğu, kimden kime ne şekilde ne zaman kaldığı, kimin zilyetlik ve tasarrufundan bulunduğu hususlarının sorulup belirlenmesi, tanık beyanları arasında çelişki görüldüğü takdirde tanıklar yüzleştirilmek suretiyle bu çelişkinin giderilmeye çalışılması, taraflar arasında daha önce görülen ...2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2003/455 Esas sayılı dava dosyası içerisindeki beyan, bilgi ve belgelerin de gözönünde bulundurulması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak kanaate göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Taraf vekillerinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3. maddesi ve 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 24.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.