Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6420 - Karar Yıl 2005 / Esas No : 3879 - Esas Yıl 2005
Kasım ve müşterekleri ile Hazine, K.......Köyü Tüzel Kişiliği, katılan davalı K. Hizmetleri Genel Müdürlüğü (İl Özel idaresi) aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair (Tokat İkinci Asliye Hukuk Hakim||jği)nden verilen 13.11.2005 gün ve 181/26 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise İl Özel İdare Müdürlüğü vekili taraflarından istenilmekle dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacılar Kasım ve arkadaşları vekili, imar-ihya, miras yoluyla intikal ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki nedenlerine dayanarak 1686 parselin tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tesciline karar verilmesini istemiş, 28.4.2004 günlü ıslah dilekçesi ile de 1686 parselin 61741.37 m2 bölümüne ait tapu kaydının iptal ve tescili isteğini tekrarlamıştır.Davalı Hazine vekili ile Hazine yanında davaya katılan K..... Hizmetleri Genel Müdürlüğü vekilleri, dava konusu taşınmazın özel mülkiyet konusu yerlerden olmadığını ve imar ve ihya olgusunun tamamlanmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.Mahkemece, dava konusu taşınmazın davaya katılan K.... Hizmetleri Genel Müdürlüğünün tasarrufunda bulunduğu, kazanma koşullarının davacılar lehine oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; davacılar vekili hükmün esasa ilişkin bölümünü, davaya katılan İl Özel İdare Müdürlüğü vekili avukatlık ücretine ilişkin bölümü temyiz etmişlerdir.184925 m2 yüzölçüme sahip dava konusu parselin kadastro tutanağında, ilk defa 1964 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ırmak yatağı olması nedeniyle tespit dışı bırakılan dava konusu yerin Yeşilırmak'ın yatak değiştirmesi sonucu 20.7.1990 tarihinde Hazine adına tespit edilmiş, tutanak 6.10.1990 tarihinde kesinleşmek suretiyle tapuya tescil edilmiştir. Dosya arasındaki belgelere göre, Yeşilırmak üzerinde 1966 yılında Almus Barajı'nın yapılması sonucu dava konusu taşınmazın ortaya çıktığı belirlenmiştir. Dosya içeriğine, uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor ve krokilere göre; dava konusu 1686 parsel Yeşilırmak'ın eski ve yeni yatakları arasında yer alan bir taşınmazdır. Taşınmazın bulunduğu alanda zeminin düz ve düze yakın olması nedeniyle nehrin belirli bir yataktan akmayıp sık sık yatak değiştirdiği bir bölgede bulunmaktadır. Taşınmazın bulunduğu yerde DSİ tarafından 1987 yılında yapımına başlanan şedde çalışmaları 1990 yılında bitirilmiştir. Dinlenen bir kısım tanıklar davacılar ve miras bırakan babaları İbrahim'in tespit tarihinden geriye doğru 20 yıldan fazla süre ile dava konusu parseli koşullarına uygun olarak kullandığını bildirmişler ise de, ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulu ve jeolog uzman bilirkişi Ali'nin düzenlemiş olduğu 15.11.2001 günlü raporlarda; taşınmazın bulunduğu yerde ıslah çalışmalarının şedde inşaatının bitim tarihinden sonra yapılmış olduğu, eski nehir yatağı olan dava konusu taşınmazın gevşek malzeme ile kaplı olması nedeniyle su tutma kapasitesinin bulunmadığı, tarımsal amaçlı olarak kullanılabilmesi için ıslah edilmesi gerektiği bildirilmiştir. Davaya katılan K.....Hizmetleri Genel Müdürlüğü vekilinin dinlettiği tanıklar, öncesi kumluk ve ça-kıllık olan nehir yatağı üzerindeki ıslah çalışmalarının 1990 yılında tamamlandığını, kum ocağı olarak işletilmesi nedeniyle engebeli bir yapıya sahip bulunan bu yerin daha sonra düzeltildiğini bildirmişlerdir.Bir yerin imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılabilmesi için diğer kazanma koşulları yanında taşınmazın niteliği itibariyle kazanılmaya elverişli yerlerden olması gerekir. Öncesi itibariyle Yeşilırmak Nehri'nin yatağı olan bu yerin 1966 yılında Aimus Barajı'nın yapılması nedeniyle ortaya çıkmış olmasına karşın kültür arazisi olarak kullanılması için ıslaha muhtaç bir yer olduğu belirlenmiştir. Dosya arasındaki belgelere göre, DSl'ce yapılan şedde çalışmaları 1990 yılında bitirilmiştir. Taşınmaz bu tarihten itibaren kazanılmaya elverişli bir yer konumu almıştır. Bu durumda, kazanmayı sağlayan imar-ihya ve zilyetliğin şeddelerin yapımının tamamlandığı 1990 tarihinden itibaren başladığının kabulü gerekir. Şeddelerin yapıldığı tarihte dava konusu taşınmaz idari yoldan Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere; dava konusu parselin idari yoldan Hazine adına tapuya tescil edildiği tarihe kadar davacılar lehine kazanma süresi ve koşulları geçmemiştir. Mahkemece toplanan deliller ve dosya içeriği gözönünde tutularak ve bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunmamaktadır.Dava konusu 1686 parselin ağaçlandırılmak üzerek..--.,. Hizmetleri Genel Müdürlüğünce tahsis durumu gözönünde tutularak 23.11.1998 günlü yargılama oturumunda davaya dahil edilmiş ve yargılama oturumlarında avukat marifetiyle temsil edilmiştir, k.....Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kayden taşınmazın maliki bulunmadığı için davada pasif husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Tahsis durumu nedeniyle davaya katılması fer'i katılma niteliğindedir. Görülmekte olan davanın yargılamasının devamı sırasında 5286 sayılı Kanun ile K....... Hizmetleri Genel Müdürlüğü kaldırılmış, geçici 5. maddesinde aynen "Kaldırılan K.....Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmış olan sözleşmelere devir durumuna göre ilgili idare halef olup, adı geçen genel müdürlüğün leh ve aleyhine açılmış olan davalar ve icra takiplerinde devir durumuna göre ilgili idare kendiliğinden taraf sıfatını kazanır", geçici1/A maddesinde de; "Kaldırılan K.....Hizmetleri Genel Müdürlüğünün tümvarlıkları araç, gereç ve taşınırları, tapuda bu genel müdürlük adına kayıtlı olan taşınmazları ve hizmet binaları; İstanbul ve Kocaeli illerinde Büyükşehir Belediyelerine, diğer illerde İl Özel İdarelerine devrolunur" denilmiştir. Açıklanan bu kanuni düzenleme uyarınca, İl Özel İdare Müdürlüğü süresinde temyiz isteğinde bulunmuştur. Yargıtay'ın kararlılık kazanmış uygulamalarına göre, katılan (fer'i müdahil) lehine hüküm kurulamayacağı gibi lehine avukatlık ücreti de taktir ve tayin edilemez. Bu kabulün doğal sonucu olarak da davaya fer'an katılan kişi ancak lehine katılan tarafla birlikte hükmü temyiz edebilir. Somut olayda, Hazine temyiz isteğinde bulunmadığına göre, Hazine yanında davaya katılan İl Özel İdare Müdürlüğünün hükmü tek başına temyiz etme yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, İl Özel İdare Müdürlüğü vekilinin avukatlık ücretine ilişkin temyiz isteminin reddi gerekmiştir.Yukarıdan beri izah edilen sebep ve açıklamalar karşısında, İl Özel İdare Müdürlüğü vekilinin temyiz isteminin reddine, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 400 YTL Avukatlık ücretinin davacılardan alınarak Yargıtay duruşmasında Avukat marifetiyle temsil olunan davalı Hazineye verilmesine, davacılara ait 11,20 YTL peşin harcın onama harcına mahsubuna ve 11,20 YTL peşin harcın da istek halinde İl Özel İdare Müdürlüğüne iadesine 4.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.