Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6257 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11793 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Eğil Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 01/06/2011NUMARASI : 2011/53-2011/86Hazine tarafından açılan mirasçılık belgesinin istemi davasının reddine dair Eğil Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 01.06.2011 gün ve 53/86 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RTalep eden Hazine vekili, Eğil Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1996/18 Esas sayılı dosyasında verilen yetkiye istinaden nolu parsel maliki olarak adı geçen H.. K.. mirasçılarını gösterir veraset ilamının tarafına verilmesini talep etmiştir.Mahkemece verilen hüküm süresi içinde talep eden Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.Talep, mirasçılık belgesi istemine ilişkindir.Mahkemece kısa kararda davanın kabulüne karar verilerek hüküm tefhim edildiği halde, gerekçeli kararında kısa kararda sehven davanın kabulüne denmek sureti ile maddi hata yapıldığı gerekçesi ile tefhim edilen kısa kararın aksine davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir . Zira Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın 38l/2 maddesi uyarınca kararın tefhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Bu durumda gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlış da olsa, buna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir. O halde mahkemece yapılacak iş, 10.4.1992 tarihli 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmaktan ibarettir. Bundan ayrı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 30.maddesi hükmünde doğum ve ölümün nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunabileceği, nüfus kütüklerinde kayıt bulunmaması veya bulunan kaydın doğru olmadığının anlaşılması halinde gerçek durumun her türlü delille kanıtlanabileceği açıklanmıştır. Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabi davalarda taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olup, Hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Hakim, talepte bulunan tarafların iddia ettiği olaylar ve ileri sürdüğü deliller ile yetinerek karar vermek zorundadır. Çekişmesiz yargıya tabi davalarda ise re’sen araştırma prensibi egemendir. Hasımsız açılan ve çekişmesiz yargıya tabi olan davalarda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmediği gibi bu kararlar açılacak bir iptal davası sonucunda değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir.Somut olaya gelince, dosya kapsamında mirasçılık belgesi istenen ve kayıt maliki olduğu anlaşılan M.. ve İ.. kızı H.. K..'nun 1956 yılında vefat ettiği dosya içerisindeki kolluk tutanağında anlaşılmaktadır. Az yukarıda açıklanan hukuksal olgu dikkate alındığında hasımsız açılan mirasçılık belgesi verilmesi davalarında mirasçılığın her türlü delille kanıtlanabileceği, bir mahkemenin verdiği yetkiye dayanılarak açılan davalarda mahkemece mirasçılık belgesi istenen kişinin namı müstear veya hiç yaşamadığı belirlenmedikçe davanın reddine karar verilemeyeceği kuşkusuzdur. O halde davanın yetki belgesine dayanılarak ve ispat imkanı kısıtlı üçüncü kişi tarafından açılmış olduğu ve miras bırakan H.. K..'nun nüfusta kayıtlı olmadığı göz önüne alınarak, mahkemece yetki verilen asliye hukuk dosyası, tapu kayıtları, kadastro tutanakları getirilmeli, tanık dinlenmeli, mirasçısı olduğu belirtilen kişiler varsa nüfus kayıtları getirilerek miras bırakanla soy bağı araştırılmalı, bütün aramalara rağmen mirasçısı bulunamaz ise TMK'nun 501. maddesi gereğince son mirasçının Hazine olduğu düşünülmelidir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, talep eden Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/III-2. bentleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 04.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.