Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6131 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17254 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Maden İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/06/2013NUMARASI : 2013/2-2013/5Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R Borçlu vekili, İcra Mahkemesi'ne başvurusunda; Maden Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 08.03.2012 tarih, 2011/69 Esas ve 2012/14 Karar sayılı ilamına dayalı olarak başlatılan ilamlı takipte, alacaklının hükmolunan alacağa yasal faiz yerine belirlenenden farklı faiz talep ettiğini açıklayarak, icra emrinin faize ilişkin kısmının iptaline karar verilmesini istemiş; alacaklı vekili kamulaştırmasız elatmadan doğan alacaklara kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiğinin Yargıtay İçtihatlarıyla müstakar hale geldiğini bildirmiş; Mahkemece davanın kabulüne, Maden İcra Müdürlüğü'nün 26.03.2013 gün 2013/10 Esas borç muhtırasının iptaline karar verilmiş; hüküm alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Takip dayanağı ilamın hüküm fıkrasında, 68.159,07 TL'nin 10.6.2004 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmiş, bu ilama dayalı olarak 27.03.2013 tarihinde borçlu idare hakkında ilamlı takip yapılmıştır. İcra emrinde asıl alacağa kararın kesinleşmesine kadar Türk Lirası için işleyecek adi kanuni faiz oranı, kararın kesinleşmesinden itibaren Anayasa'nın 46/son maddesine göre kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsili talep edilmiştir.Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; Kamulaştırmasız elatma davaları uygulamada sıklıkla karşılaşılan davalardan olmakla birlikte, yasa ile düzenlenmiş değildir. Bu konuya ilişkin tek yasal düzenleme olan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 38. maddesi de 10.04.2003 tarih ve 2002/112 Esas, 2003/33 Karar sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir. Uygulamada kamulaştırmasız elatma davaları; İBK., HGK. ve Hukuk Daireleri'nin içtihatlarıyla yön bulmaktadır. Konunun Dairemizi ilgilendiren yönü ise, bu nevi davalarda hükmedilen tazminatların zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak faizin ne tür ve oranda olması gerektiği noktasındadır. Zira kamulaştırma yasası gecikme faizini öngörmemektedir. Bu cümleden olmak üzere, HGK. kararları ve Dairemizin istikrar bulmuş içtihatlarında; "Kamulaştırma bedelinin arttırılması ilamlarında uygulanan T.C. Anayasası'nın 4709 sayılı Yasa'nın 18. maddesi ile değişik 46/son maddesinde yer alan kamulaştırma bedelleri ile Mahkemece kesin hükme bağlanan arttırma bedellerine, son fıkraya göre kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanacağı" hükmünden farklı olarak, kamulaştırmasız elatmanın hukuksal niteliği itibariyle bir haksız eylem olduğu, haksız eylemden doğan borçların, tazmini nitelikte olmaları nedeniyle uygulanacak faizin 3095 sayılı Yasa'da belirlenen yasal faiz olduğu belirtilerek, uygulamada bugüne kadar yasal faizin uygulanması şeklinde sürdürüle gelmiştir. Ancak, Anayasa'nın 35. maddesi ile koruma altına alınmış olan mülkiyet hakkının, hak sahibinin rızasına bakılmaksızın kamulaştırmasız elatma nedeniyle ihlali halinde, toplumun genel menfaatleri ile bireyin temel haklarının korunması arasında adil bir denge gözetilmesi gerektiği düşüncesinden hareketle, mülkün gerçek değeriyle orantılı makul bir tazminat ödenmediği sürece, bir mülkten mahrum bırakılmanın genelde aşırı bir ihlal teşkil edeceği, yasal faiz oranında gecikme faizi ödenmesinin yeterli olmadığı görüşü gerek öğretide gerekse uygulamada ağırlık kazanmaya başlamıştır. Bu bağlamda mülkiyete saygı hakkının ihlalinin, Mahkemelerin, kamulaştırmasız elatmaya maruz kalan kişiler lehine hükmettikleri tazminat tutarının tayininde, yargılama süresi ile enflasyon arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkan değer kaybını dikkate almalarına imkan sağlayan yasal bir düzenlemenin olmayışından da kaynaklandığı, bu nedenle adil tatmin taleplerinin karşılanması gerektiği hususu benimsenmeye başlanmıştır.Tüm bu açıklamalar ışığında idare, kendisine Anayasa tarafından tanınan olanak ve yetkileri yasaya uygun bir biçimde kullanmaksızın taşınmaza elatarak kamulaştırma ilkelerine aykırı davranamaz. Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen kamulaştırma, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına getirilmiş anayasal bir sınırlama olmakla, içtihat değişikliğine gidilerek, özü ve vardığı hukuki sonuç itibariyle aynı nitelikler taşıyan kamulaştırmasız elatmaya ilişkin ilamlarda hüküm altına alınan tazminatlara da Anayasa'nın 46/son maddesinde düzenlenmiş olan kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu açıklamadan sonra somut olayın incelenmesinde; Borçlu şikayetinde ilamda yasal faize hükmedildiği halde, icra emrinde yasal faiz aşılarak Anayasa 46.maddesine göre faiz istenmesi nedeniyle icra emrinin bu kısım yönünden iptalini istemiştir. Kamulaştırmasız elatma ilamlarından doğan alacağa kesinleşme tarihine kadar yasal faiz, bu tarihten sonra Anayasa 46.maddesine göre faiz talep edilebilir. Bu nedenle mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken kabule karar verilmesi doğru olmadığı gibi, icra dosyasında borçluya çıkarılan muhtıra bulunmadığı halde muhtıranın iptaline karar verilmesi de doğru değildir.SONUÇ:Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.