Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil.... ve ...., .... Köyü Tüzel Kişiliği ve .... Belediyesi aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.04.2014 gün ve 561/336 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili duruşmasız olarak müdahale talebinde bulunan .... vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.03.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden kimse gelmedi. Karşı taraftan ..... vekili Av. ....... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü: K A R A RDavacı .... vekili, .... İlçesi .... köyü 226 parsel numarasında kayıtlı gayrimenkulde malik görünen .... oğlu .....'ın 1/10 hisseye isabet eden 39290 m² yerini davacının 1970 yılından beri davasız ve aralıksız olarak malik sıfatı ile zilyet ettiğini, .... oğlu ....'ın kim olduğunun belli olmadığını, tapu ve nüfus kaydından tüm aramalara rağmen kim olduğunu bulamadıklarını, bu kişinin gerek tapu gerek nüfus kayıtlarına göre TKM'nun 713/2. maddesindeki tapu kaydında maliki kim olduğu anlaşılamayan veya 20 sene evvel ölmüş tanımlamasına uygun düştüğünü açıklayarak .... oğlu ... veya sadece ... olan hisselere ait tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.Davalı .... köyü tüzel kişiliği vekili ile davalı Belediye vekili, husumetten davanın reddini savunmuşlardır.Davalı .... vekili, 226 parseldeki ... oğlu .....'a ait 1/10 hissenin imar sonunda 14 adet parsele revizyon gördüğünü, bilinen kişi olduğu için tapuda ismi yazıldığını, ... oğlu .....'ın tapu kaydında kimliği belli şahıs olup öncelikle mirasçılarının araştırılması, davanın bunlara yöneltilmesi, tespit edilemezse mirasçısının Devlet olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, ölmüş ibaresinin de Anayasa mahkemesi tarafından iptal edildiğini, revizyon gören parsellerin davacı kullanımında olmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuş, malikin mirasçısız öldüğünün tespiti halinde .... adına tescile karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı .. vekili ile dava konusunu temlik alan .... ..... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava .... vekili tarafından açılmış, yargılama devam ederken ..... tarafından 02.09.2013 tarihli adi yazılı temlikname ile davacı .....'ın 226 parselin imar sonrası gittileri olan parseller bakımından TMK'nın 713.m. gereği zilyetlikten doğan tüm haklarını satın ve devir aldığı ileri sürülerek 31.03.2014 tarihli dilekçe ile davacı yanında müdahil olarak davaya katılmasına karar verilmesi istenmiştir. Mahkeme tarafından 17.04.2014 tarihli duruşmada, celse arası ..... tarafından feri müdahale talebinde bulunulmuş ise de HMK'nın 66-68 maddeleri dikkate alınarak hukuki yarar unsurunun ispatlanamadığı anlaşıldığından feri müdahil talebinin reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun 125/2. maddesinde, "davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişinin, görülmekte olan davada davacı yerine geçeceği ve davanın kaldığı yerden devam edeceği" hükmü düzenlenmiştir. Böylece HMK'nın 125. maddesi 1086 sayılı yasanın 186. maddesinden farklı olarak dava konusunun davacı tarafından üçüncü kişiye devredilmesi halinde devralan kişinin hukuk gereği davacı sıfatı ve buna bağlı olarak dava takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği esasını getirmiştir.Somut olayda davanın, mülkiyetin aktarılması isteğini içeren kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil davası olduğu ve yargılama sırasında davacı tarafından 02.09.2013 tarihli temlikname ile davacı.....'ın zilyetlikten doğan tüm haklarını .....'a devrettiği, temliknamede .....'ın eldeki dosyada davacı sıfatı ile yerini alarak dava konusu taşınmazları kendi adına tescil ettirebileceği yazılı olup, yargılama sırasında yapılan temlikle davacının, zilyetlikten kaynaklanan hakkının sona erdiği ve dava açmada hukuki yararının kalmadığı nazara alındığında, davanın bu şekilde sonuçlanması durumunda kararın, HMK'nun 125/2. maddesine aykırı olduğu ve usul ekonomisi ile cüzi halefiyet ilkelerine aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur. Mahkemece dava konusunun davacı ..... tarafından .....'a devredildiği, .... tarafından da harcı da yatırılarak davaya katılma isteğinde bulunulduğu dikkate alınarak HMK'nın 125/2.maddesi gereğince ..... davacı sıfatını kazandığından, .....'ın davaya dahil edilerek dava ile ilgili delillerinin toplanması, tüm taraf delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre ... ile ilgili leh veya aleyhine hüküm kurulması gerekirken, ....'ın feri müdahil olduğu şeklinde hatalı değerlendirme ile talebinin reddedilmesi ve HMK'nın 125/2.maddesi gereği davacı sıfatını kazandığının gözden kaçırılması doğru olmamıştır.Davacı ..... ise yargılama sırasında dava konusunu .....'a devretmekle HMK'nın 125/2.maddesine göre davacı sıfatını kaybettiği, davada taraf sıfatı kalmadığı, davada leh veya aleyhine hüküm kurulmaması gerekirken, .....'ın davacı kabul edilerek hakkında işin esası ile ilgili hüküm kurulmuş olması da doğru değildir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı .... vekili ile ..... vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre işin esasına yönelen temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25.20 TL peşin harcın istek halinde davacı ve müdahale talebinde bulunan Murat'a ayrı ayrı iadesine, 17.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.