MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiDAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı, Katılma Alacağı... ile ... aralarındaki katkı payı alacağı ve katılma alacağı davasının kısmen kabulüne dair... Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nden verilen 08.05.2014 gün ve 17/208 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı ... vekili; evlilik birliği içerisinde edinilen dava dilekçesinde belirtmiş olduğu davalı adına kayıtlı iki adet taşınmaz ve bir adet araç ile ilgili olarak mal rejiminin tasfiyesi ile 448 parsel 6 nolu meskenin davalı adına olan tapu kaydının ½ hissesinin iptali ile davacı adına tescilini, bu talep uygun görülmediği takdirde fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak 20.000,00 TL alacağın faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı ... vekili; davacının katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile toplam 19.125,67 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine; hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temiz edilmiştir.Taraflar, 11.05.1979 tarihinde evlenmiş, 22.09.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 23.03.2008 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıld??ğı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m). 1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava konusu 448 parsel 6 nolu mesken yönünden temyiz itirazlarının incelemesinden; tasfiyeye konu mesken eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 16.02.2004 tarihinde satış suretiyle davalı eş adına tescil olup, taşınmazın alımında davalı tarafın kıdem tazminatının kullanıldığı hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dosya içeriğine, ....Müdürlüğü 09.09.2008 tarihli yazısına ve toplanan delillere göre, davalının iş akdi 30.12.2003 tarihinde fesh edilerek 39.020.460.106 eski TL kıdem tazminatı ödenmiştir. Kıdem tazminatı, 4857 sayılı İş Kanununun 120. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanununun 14. maddesi uyarınca, en az bir yıl süre çalıştıktan sonra ayrılan işçiye, işveren tarafından, çalıştığı her bir tam yıl için ücretinin otuz günlük tutarı kadar ödenen tazminattır. Kıdem tazminatını hak etmek için, en az belirtilen süre kadar çalışmak ve yasada açıklanan koşullarda iş akdinin sona ermesi yeterli olup, prim ödenmesine ihtiyaç duyulmamaktadır. Başka bir anlatımla, geçmişe dönük çalışma karşılığında ve çalışma süresiyle orantılı olarak ödenen primsiz tazminat sistemidir. 743 sayılı TKM'nin 170.maddesi uyarınca, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu döneme ilişkin çalışmanın karşılığı olarak elde edilen gelir ve dolayısıyla hak edilen kıdem tazminatı kişisel mal (TKM 189), 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonraki çalışma karşılığında elde edilen gelir ve hak edilen kıdem tazminatı ise edinilmiş mal grubuna girer (TMK 219/1). Eşin çalışma süresinin hem mal ayrılığı hem de edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemlere yayılması durumunda ise, her bir döneme isabet eden çalışma süresi ve gelir durumu esas alınarak oranlama yapılmak suretiyle, kıdem tazminatının kişisel ve edinilmiş olan miktarları belirlenir.Tüm bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde; Mahkemece hükme esas alınan 12.07.2013 tarihli hesap bilirkişi raporunda yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olarak PMF hesaplama sistemi yapılıp kıdem tazminatı ile alınan taşınmaz yönünden davacı lehine katılma alacağının hesaplandığı anlaşılmaktadır.Mahkemece; iddia ve savunma doğrultusunda davalı eşin kıdem tazminatını hak ettiği işyerindeki çalışmasını, süresini ve ödenen kıdem tazminat miktarını gösteren belgeler bulunduğu yerlerden getirtilerek dosya arasına konulmalı, sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalı ve sonucuna göre davacı lehine katılma alacağı hesaplanması gerekir iken bu taşınmaz yönüden yazılı şekilde hüküm tesisi hatalıdır.3-Dava konusu 14 parsel 6 nolu mesken yönünden temyiz itirazları incelendiğinde; tasfiyeye konu mesken eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 13.03.2001 tarihinde satış suretiyle davalı eş adına tescil edilmiştir. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacak isteğine ilişkindir.01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM 170 m). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m).Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM 186/1 m). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM 189 m). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.Somut uyuşmazlık incelendiğinde; davacı taraf 27.02.2008 tarihli dava dilekçesinde; davacının ev hanımı olup, herhangi bir gelir getiren işi olmadığını, evlilik süresince saçını süpürge ettiğini, çocuklarını okutabilmek için her türlü sıkıntıya göğüs gerdiğini belirterek evlilik birliği içerisinde edinilen iki adet taşınmaz ve bir adet araç hakkında alacak talebinde bulunmuş olup, 20.01.2009 havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde ise 14 parsel 6 nolu meskenin alımında bedelin yarısına karşılık gelecek miktarda biriktirmiş olduğu çeyrek altınlar ve para ile; müşterek oğullarının... ilinde çalışırken kazandığı para ile alıp davacıya verdiği zincir altının paraya çevrilmek suretiyle kullanıldığını belirtmiştir. Mahkemece, bu talep yönünden tahkikat yürütülüp, sadece dinlenen davacı tanıkların beyanlarına istinaden taşınmazın alımında davacının ziynetlerinin kullanıldığının kanaatiyle alacağa hükmedilmiş ise de; dosya incelendiğinde davalı tarafın sunmuş oldukları 20.04.2009 havale tarihli ikinci cevap dilekçesi ile bu taşınmaz yönünden davacı tarafın iddialarını ziynetle katkı şeklinde genişletmelerine muvafakat etmediklerini açıkca belirttikleri anlaşılmaktadır.Davacı tarafın cevaba cevap dilekçesinde 14 parsel 6 nolu meskene ilişkin katkı beyanı iddianın genişletilmesi niteliğindedir. Dava; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri kanunu yürürlükte iken açılmış olup, karara bağlandığı tarihte 6100 sayılı HMK yürürlüğe girmiştir. HMK 448 ve geçici 1. maddesi gereği tamamlanmış işlemlerin etkilenmemesi kaydıyla HMK hükümleri tatbik edilecektir. Dosyada bulunan cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri tarihleri itibariyle HUMK yürürlükte iken tamamlanmış olup, HUMK'un 185. madde 2. fıkrası gereği davacı taraf, davalının rızası olmaksızın davasını genişletemez veya mahiyetini değiştiremez. Mahkemece; davacının 14 parsel 6 nolu meskene ilişkin alacak talebinin tümden reddi gerekir iken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi hatalıdırSONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) ve (3) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 351,82 TL peşin harcın istek halinde davalıya iadesine 20.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.