MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiHazine ile .... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve terkin davasının kabulüne dair Arhavi Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 02.02.2010 gün ve 56/34 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı ... vekili, davalılar...., ..., ..., ..., ..., ...., ..., ...,..., ..., ..., ..., ..., ...,..., ..., ..., ...., ..., kendi adına asaleten, davalılar... ve müşterekleri vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı Hazine temsilcisi dava dilekçesinde; 101 ada 1 sayılı parselin 5361 m2 yüzölçümlü tarla niteliğiyle davalılar adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, bu taşınmazda 1034,09 m2’nin Karadeniz sahil yolu çalışmaları sırasında tespit edilen kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını açıklayarak bu miktar bakımından davalılar adına bulunan tapu kaydının iptali ile 1034,09 m2’lik kısmın tescil dışı bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.Dava dilekçesinde; davalı olarak gösterilen 11 kişiye dava dilekçesinin tebliğe çıkartıldığı, bunlardan sadece sağ olan.... ve ...’e dava dilekçesinin tebliğ edildiği, diğer davalıların ölü olması nedeniyle tebliğ evrakının ikmal edilmeden geri gönderildiği belirlenmiştir.Davalı ... cevap dilekçesinde; kısaca davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Kayıt malikleri arasında yer alan ve dava tarihinden önce ölü olduğu anlaşılan....,.., ... ...,.. ...,... ..., ... ...,..., .... ve ... ...’un mirasçılarının davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlanması yoluna gidildiği belirlenmiştir. Tapu kaydında paydaş görünen ..., ...,...,... ...., ...., ..., ...’nun ise, dava dilekçesinde davalı gösterilmedikleri saptanmıştır. Davaya dahil edilmek suretiyle katılması sağlanan bir kısım kayıt maliklerinden... – ..., ..., ..., ..., ..., ... ..., ..., ..., ..., ...., .., ..., ..Volkan ..., ... vekili Av. ... kendisine asaleten, adı geçenlere vekaleten verdiği cevap dilekçesinde; kıyı kenar çizgisi tarafımıza tebliğ edilmediğinden kesinleşmediğini, 3621 sayılı Yasanın 5. maddesi gereğince; kıyı kenar çizgisi belirlenmeyen yerler bakımından üç ay içinde belirlenmesinin zorunlu olduğunu, daha önce İdarece kıyı kenar çizgisi belirlenmiş bulunduğundan, sonradan yapılan kıyı kenar çizgisinin hükümsüz olduğunu, kadastro tutanağına revizyon gören teşrini evvel 1324 tarih, cilt 4, sayfa 299, no 99 sayılı zabıta dayalı olarak kayıtlı olan dava konusu taşınmaza ilişkin olarak yüzölçümü düzeltilmesi davasının.... Sulh Hukuk Mahkemesi'nde açıldığını ve sonuçlandığını, bu dosyanın getirtilerek kıyı kenar çizgisi bakımından göz önünde bulundurulması gerektiğini, taraflar arasında kesin hüküm oluşturduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Beyanda bulunan ... 14.07.2009 havale tarihli dilekçesinde; dava dilekçesinde adının olmadığını ve taşınmazın sahil yolu nedeniyle kıyı kenar çizgisinde kalmış olması tarla olma niteliğini değiştirmeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, 101 ada 1 sayılı parselin Teknik Bilirkişinin 3.2.2010 tarihli krokisinde A2, A3 ve A4 ile sırasıyla 965,41 - 56,41 ve 102,33 m2 olmak üzere toplam 1124,15 m2 lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması nedeniyle tescil harici bırakılmasına karar verilmesi üzerine, hüküm Av. ... kendi adına asaleten, vekaletnamelerini aldığı dahili davalılar bakımından vekaleten, ayrıca dahili davalılardan İbrahim vekili tarafından esastan temyiz edilmiş, dahili davalılardan..., ..., ..., ......,...,......, ..., ......., ...., ..., ..., ... ve....,... vekilinin temyiz dilekçesini imzalamak suretiyle hükmün bozulmasını istemişlerdir.Dava, 3621 sayılı Kıyı Kanunu hükümleri uyarınca, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan taşınmaz bölümleri bakımından tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılması isteğine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davada taraf teşkilinin sağlanmadığı, taşınmazın paylı mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, tüm paydaşlara davanın yöneltilmediği ve dava tarihinde ölü olduğu halde, ayrım yapılmaksızın usulsüz bir biçimde tüm kayıt maliklerini ve paylarını kapsayacak biçimde ve bundan ayrı olarak istek dışına çıkılarak hüküm kurulduğu belirlenmiştir. Tapu iptali ve tescil davalarında kural olarak; dava kayıt maliklerine veya paydaşlarına yöneltilerek açılır. Kayıt malikleri ölü ise, mirasçılarına yöneltilerek açılması zorunludur. Davanın açıldığı tarihte önce paydaşlardan ......, ... ...,..., .... ve ... ... ile ...., ...’nın ölü oldukları halde dava bunlara yöneltilerek açılmıştır. TMK'nun 28. maddesi uyarınca, kişilik ölümle sona erer. Bunun dışında 4.5.1978 tarih ve 4/5 sayılı YİBK. gereğince, ölü kişiye karşı dava açılamaz ve ölü kişi adına aynı zamanda iptal ve tescile karar verilemez. Ölenin mirasçılarının sonradan davaya dahil edilmek suretiyle de taraf teşkili sağlanamaz ve bu şekilde taraf teşkili sağlanan davaya devam edilemez. HGK'nun 09.07.1975 tarih ve 601/927 sayılı kararı da bu yöndedir. Bu nedenle ölü kişilere karşı açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi belirtilen açıklamalara aykırı düşmektedir. Öte yandan, 101 ada 1 sayılı parsel paylı mülkiyet biçiminde yukarıda açıklanan kişiler adına tapuda kayıtlı olup, her pay birbirinden bağımsız olarak dava konusu yapılabilmektedir. Paylı mülkiyette paydaşlar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmayıp, ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur. Tapu kaydında paydaş olup, dava dilekçesinde hasım durumunda bulunmayan Kudrettin, ..., ...,..., ..., ..., ..., ..., ... ile 2003 yılında bekar ölen.... mirascılarına karşı yöntemine uygun bir biçimde davacı tarafından açılan bir dava ve istek olmadığı halde, bunların paylarını da kapsar biçimde iptal ve terkine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Davacı Hazine temsilcisi dava dilekçesinde, sadece 101 ada 1 sayılı parselden kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı ileri sürülen 1034,09 m2'lik yer bakımından iptal ve terkin istediği halde HMK’nun 26 (HUMK. m. 74) maddesine aykırı olarak istek dışına çıkılmak suretiyle 1124,15 m2 bakımından kabul kararı verilmesi doğru değildir. Şu halde mahkemece yapılacak iş; paydaşlardan... yargılama sırasında öldüğüne göre, davada taraf durumunu alan mirasçıları ile davada davalı olarak gösterilen yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesini alan ... bakımından davanın yürütülmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde davalı gösterilmeyen kişiler ile dava dilekçesinde davalı olarak yer almış olup, ancak bu tarihten önce ölen kişilerin mirasçılarına karşı ayrı açılacak bir davanın bu davayla birleştirilmesi suretiyle davanın görülmesi mümkündür. Ancak, ayrı davanın açılabilmesi için tapuda paydaş olarak yer almış olup, açılacak dava nedeniyle sağ olmayanlar bakımından alınacak veraset belgeleri ile mirasçılarının belirlenmesinden sonra söz konusu davaların açılması düşünülmelidir. Av. ... kendisine asaleten ve vekalet aldığı kişilere vekaleten her ne kadar davayı takip etmiş ise de, paylı mülkiyete dahil taşınmazlar bakımından her pay bağımsız olarak dava konusu yapılabildiğinden bu kişilerin dahili dava yoluyla davaya katılması mümkün olmadığı gibi, dava tarihinden önce ölen kişilerin mirasçıları bakımından da aynı durum söz konusu olmaktadır. Şu halde, Av. ... kendisine asaleten ve vekaletini aldığı kişilere vekaleten açıklandığı biçimde davaya katıldığından söz edilemez. HMK’nun 27 (HUMK.73). maddesi uyarınca taraflar yöntemine uygun bir biçimde Mahkeme önüne çıkarılmadıkça Hakim hükmünü veremez. HMK’nun 27. maddesinde herkes “hukuki dinlenilme hakkına sahiptir…” denilmektedir. Bu kavram aynı zamanda taraf teşkilini de içermektedir. Anılan madde kapsamları uyarınca taraf teşkilinin sağlandığı söylenemez. Bu husus kamu düzenini ilgilendirmektedir.Kabule göre de; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 36/A maddesi gereğince, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesi yerinde değildir. Gerek davada taraf durumunu almayan paydaşlar bakımından iptal ve terkine karar verilmesi ve gerekse HMK'nun 26. maddesi gereğince, istek dışına çıkılarak hüküm kurulması ve buna bağlı olarak kamu düzeni ilkesi, doğru, düzgün ve sağlıklı sicil oluşturma hususu göz önünde bulundurularak hükmü temyiz edenlerin temyiz dilekçelerinin hükmü temyiz etmeyenleri de zorunlu olarak kapsadığının kabulü gerekmektedir. Bazı paydaşlar taraf durumunu almadığı gibi, dava tarihinde ölü oldukları halde kamu düzeni ilkesi göz ardı edilerek bunların payları bakımından da iptal ve terkine karar verildiği açıktır.Davaya dahil edilen Av. ... ve ... vekili ile dahil edilenlerin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 22.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.