ÖZET: DAVA KONUSU YAPILAN DAVALININ BANKA ŞUBESİNDEKİ HESABINDA BULUNAN PARA DIŞINDAKİ MALVARLIĞININ 01.01.2002 ÖNCESİ EDİNİLDİKLERİNİN BELİRLENMESİ SEBEBİYLE DAVACININ KATKIDA BULUNDUĞUNU İSPAT ETMESİ HALİNDE KATKIDAN KAYNAKLANAN KATKI PAYI ALACAĞI İSTEME İMKANI VARDIR. EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE 01.01.2002 SONRASI EDİNİLEN MALLAR ÜZERİNDE EŞLERİN ARTIK DEĞERİN YARISI ORANINDA KATILMA ALACAĞI İSTEME İMKANLARI BULUNMAKTADIR. BELİRLİ BİR MALIN EŞLERDEN BİRİNE AİT OLDUĞUNU İDDİA EDEN KİMSE, İDDİASINI İSPAT ETMEKLE YÜKÜMLÜDÜR. BİR EŞİN BÜTÜN MALLARI AKSİ İSPAT EDİLİNCEYE KADAR EDİNİLMİŞ MAL OLARAK KABUL EDİLDİĞİNDEN, DAVALININ BANKA HESABINDAKİ PARANIN KİŞİSEL MALI OLDUĞU DAVALI TARAFÇA İSPATLANAMADIĞINDAN EDİNİLMİŞ MAL OLARAK KABUL EDİLEMEZ.TARAFLAR ARASINDAKİ BOŞANMA DAVASI SADAKATSİZLİKTEN KAYNAKLANAN ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİĞE DAYALI OLARAK AÇILMIŞ, BOŞANMA İLE SONUÇLANMIŞ VE KESİNLEŞMİŞTİR. DAVACI TARAFIN DAVALIYA VERDİĞİNİ VE DAVALININ DA MESKENİN VE EV EŞYALARININ ALIMINDA KULLANDIĞINI İDDİA ETTİĞİ EMEKLİ İKRAMİYESİ İLE İLGİLİ ANCAK SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEYE DAYALI ALACAK DAVASI AÇMA VEYA EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE EDİNİLEN MALVARLIĞININ ALIMI, İYİLEŞTİRİLMESİ VE KORUNMASINDA KULLANILMASI HALİNDE ALIM TARİHİNE GÖRE KATKI PAYI VEYA DEĞER ARTIŞ PAYI İSTEME İMKANI OLUP, KATILMA ALACAĞI TALEP EDEBİLMESİ DE MÜMKÜN DEĞİLDİR.DAVACI, EV İŞLERİNİ YAPMASINDAN KAYNAKLANAN ALACAK İSTEĞİNDE BULUNMUŞ İSE DE, KADININ EV KADINI OLARAK EVİN YEMEK VE TEMİZLİK İŞLERİNİ YAPMASI, ÇOCUKLARIN BAKIMINI ÜSTLENMESİ KANUNUN ARADIĞI ANLAMDA DOĞRUDAN MADDİ BİR KATKI SAYILAMAZ.Hülya ile Özgen aralarındaki katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair (Kartal Üçüncü Aile Mahkemesi)’nden verilen 29.12.2010 gün ve 1077/1614 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi katılma yolu ile davacı vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise davalı vekili taraflarından istenilmiştir. Temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacı Hülya vekili, vekil edeni aleyhine açılan boşanma davasının yargılaması sırasında harcını da yatırarak açtığı karşı dava ile davalının M… İ… Bankası şubesindeki hesabında bulunan para ile M…’deki davalı adına tapuda kayıtlı mesken bakımından ortak emek ve katkılardan bahsetmiş, vekil edeninin emekli ikramiyesinin evin dekorasyonunda kullanıldığını, boşanmada davalı kocanın zina ve şiddet sebebiyle kusurlu olduğunu açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere mal rejiminin tasfiye edilerek 1.000 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir. Bu isteğin boşanma davasından tefrikinden sonra davacı Hülya vekili harcını da tamamladığı 20.10.2009 tarihli dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak bankadaki para yönünden 18.055 TL M…’deki mesken için 1.000 TL emekli ikramiyesi karşılığı olarak 10.000 TL ve davacının ev içi emeğinin karşılığı 1.000 TL ki toplamı 30.055 TL’nin davalıdan tahsilini, bu miktara boşanma dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesini, TMK’nın 236. maddesi gereği davalının katılma alacağının kaldırılmasını istemiş, ayrıca 4722 sayılı Kanun’un 10. maddesinin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle iptali gerektiğini açıklamıştır. Davacı vekili 23.02.2010 tarihinde harcını yatırdığı dilekçe ile banka hesabındaki para bakımından istenen miktarı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 30.724,24 TL olarak ıslah etmiştir.Davalı Özgen vekili, davacının taleplerinin reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, edinilmiş mallara katılma rejimi çerçevesinde İ… Bankası’ndan çekilen nakit para miktarının yarısı olan 30.724,24 TL’nin boşanma kararının kesinleşme tarihi olan 20.03.2009 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazla isteğinin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili ile katılma yolu ile davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar 05.07.1979 tarihinde evlenmişler, 07.03.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabul edilmesi üzerine hükmün kesinleştiği 23.03.2009 tarihinde boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir (TMK’nın 225/2). Taraflar arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TMK m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği ve boşanma davasının açıldığı 07.03.2005 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK m. 202, 4722 s. Yürürlük K. m. 10/1). Dava dilekçesindeki açıklamalar ve dosya kapsamına göre davacının isteğinin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağı olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece de; dava katılma alacağı olarak nitelendirilerek çözüme kavuşturulmuştur.Dava konusu yapılan davalının M… İ… Bankası şubesindeki hesabında bulunan para dışındaki davacının diğer talepleri bakımından bu malvarlığının 01.01.2002 öncesi edinildiklerinin belirlenmesi sebebiyle davacının katkıda bulunduğunu ispat etmesi halinde katkıdan kaynaklanan katkı payı alacağı isteme imkanı vardır. Evlilik birliği içinde 01.01.2002 sonrası edinilen mallar üzerinde eşlerin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı isteme imkanları bulunmaktadır (TMK’nın 231, 236/1. m.). Diğer yandan TMK’nın 222. maddesi gereğince, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimsenin iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bir eşin bütün malları aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerekir. Mahkemece kabulüne karar verilen davalının banka hesabındaki paranın kişisel malı olduğu davalı tarafça ispatlanamamıştır.Davacı taraf, TMK’nın 236/2. maddesinin olayda uygulanmasını istemiş olup, zina (TMK’nın161. m.) veya hayata kast (TMK’nın162. m.) nedeniyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir. Taraflar arasındaki boşanma davası sadakatsizlikten kaynaklanan şiddetli geçimsizliğe dayalı (TMK’nın 163 ve166. m.) olarak açılmış, boşanma ile sonuçlanmış ve kesinleşmiştir. Bu nedenle TMK’nın 236/2. maddesinin olayda uygulanma imkanı da yoktur. Davacı tarafın davalıya verdiğini ve davalının da meskenin ve ev eşyalarının alımında kullandığını iddia ettiği emekli ikramiyesi ile ilgili ancak sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası açma veya evlilik birliği içinde edinilen malvarlığının alımı, iyileştirilmesi ve korunmasında kullanılması halinde alım tarihine göre katkı payı veya değer artış payı isteme imkanı olup katılma alacağı talep edebilmesi de mümkün değildir.Bundan ayrı davacı vekili, davacının ev işlerini yapmasından kaynaklanan alacak isteğinde de bulunmuş ise de kadının, ev kadını olarak, evin yemek ve temizlik işlerini yapması, çocukların bakımını üstlenmesi kanunun aradığı anlamda doğrudan maddi bir katkı sayılamaz. Bu bakımdan davacının bu isteği de yerinde değildir. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, az yukarıdaki açıklamalar gözönünde bulundurularak mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulduğuna göre katılma yolu ile davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıda yazılı husus dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmediğinden hükmün esasının ONANMASINA,Davacı taraf 4722 sayılı Kanun’un 10. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia etmiş, mahkemece Anayasa’ya aykırılık itirazı ile ilgili herhangi bir karar verilmemiştir. 03.12.2001 günlü, 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinin Anayasa’nın 10., 41. ve 90. maddelerine aykırılığı savıyla iptali farklı Aile Mahkemeleri tarafından istenmiş ancak Anayasa Mahkemesi’nin 18.09.2008 tarih 2006/37 Esas 2008/141 Karar ve 2006/76 Esas 2008/142 Karar sayılı ilamları ile oyçokluğu ile itirazların reddine karar verilmiş, bu kararlar 23.12.2008 tarihli 27089 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 41. maddesi gereği, mahkemenin işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasından itibaren on yıl geçmedikçe aynı Kanun hükmünün Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla itiraz başvurusu yapılamaz. Açıklanan nedenle davacı vekilinin Anayasa’ya aykırılık itirazı ile ilgili Anayasa Mahkemesi’ne başvurma imkanı bulunmamaktadır.Davalı vekilinin avukatlık ücreti, yargılama giderleri ve harcın hesabında hata yapıldığına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; davacının davası katılma alacağı niteliğinde bulunduğuna, katılma alacağı hesabında tasfiye tarihi; boşanma veya mal rejiminin sona erdiği tarih olmayıp, tasfiye veya katılma alacağına yönelik açılmış bulunan davanın karar tarihi olduğuna (TMK’nın 232, 235/1. m.), bu sebeple mahkemece eldeki davanın karar tarihi olan 29.12.2010 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faize hükmedilmiş olması doğru olmamıştır.Mahkemece kabule karar verilen miktar 30.724,24 TL üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 12. maddesine göre davacı yararına 3.599,66 TL yerine 3.819 TL avukatlık ücreti takdiri, yine kabul ve reddedilen miktarlar dikkate alınarak toplam 4.338,24 TL yargılama giderinden 3.119,72 TL yerine 3.253,65 TL yargılama giderinin davalıya yükletilmesi suretiyle davalı aleyhine fazla avukatlık ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi de doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazları bu yönlerden yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün davacı lehine hükmedilen avukatlık ücreti ile yargılama giderlerine ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’nın 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 825 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine ve 18,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 3.631,60 TL’nin temyiz edenlerden ayrı ayrı alınmasına 15.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.