MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair... Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 25.05.2012 gün ve 217/202 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 22.01.2013 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi. Karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı ... vekili, Hazine adına tapuda kayıtlı 178 ada 98 parselin davalı ile diğer hissedarlar tarafından işgal edilmiş iken 2981 sayılı İmar Affı Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile 1982 yılından sonra mevcut hissedarlar adına tescil edildiğini, davalının 22.2.1979 tarihli gayrimenkul zilyet alım satım senedi ile bu parselde kendine düşen hissesinden 100 m2 yerini Şahin Kontürk’e satarak devrettiğini, tapu vermeyi de kabul ettiğini, ...’in bu kısma bina yaparak oturduğunu ve 2981 sayılı Kanun'a göre kendi adına tapu çıkarmak için belediyeye başvurduğunu, tüm işlemleri tamamladığını ama tescili yaptıramadan davacıya 12.4.1994 tarihinde sattığını, davacının da 1994 yılından beri bu binada oturduğunu, davalının bu yeri davacıya devretmeye yanaşmadığını açıklayarak 178 ada 98 parselde davalı ... adına 6/144 payın davacının evinin bulunduğu 100 m2 kısma isabet eden bölüme ait tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı ... vekili, müvekkilinin 89 yaşında ve felç sebebiyle yatalak olduğunu, duruşmaya gelmesinin olanaksız bulunduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, hak düşürücü sürenin de geçtiğini, davacının tapu hissedarlarından.... aleyhine aynı konuda açtığı tapu iptali ve tescil davasının ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/185 Esas 2011/225 Karar sayılı ilamı ile hak düşürücü süre yönünden reddedilerek kesinleştiğini, davada kesin hüküm bulunduğunu, mahkemenin kesin hüküm, derdestlik, hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönündeki itirazları dikkate almadan tahkikat duruşması aşamasına geçmesinin HMK'na aykırı olduğunu, dava konusu yerin hisseli olup bu nedenle sadece kendisi aleyhine değil tapuda hissedar olanların tümü aleyhine dava açılması gerektiğini, taraf teşkili tamamlanmadan yargılamaya devam edilemeyeceğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, "dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşmesinden dava tarihine kadar 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine" karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, davacının tespit öncesi satın alma ve kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayandığı, 1979 yılında satın aldığını iddia ettiği dava konusu bölümün içinde bulunduğu 178 ada 98 parselin satın alma tarihinde Hazine adına tapuda kayıtlı olup tutanağının kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıklanarak dava reddedilmiştir. Dosya kapsamına göre davanın nitelendirmesi, talep, taraflarca getirilme ilkesi ve taleple bağlılık ilkeleri ile hakimin davayı aydınlatma ödevi birlikte gözetilerek mahkeme tarafından yapılmalıdır. Dava dilekçesi ve davacı vekilinin dava ile ilgili beyanlarını sunduğu 12.4.2012 tarihli dilekçede; TMK’nun 724 ve devamı maddelerindeki koşulların gerçekleştiği açıklanarak bu hususta inceleme yapılarak iptal ve tescile karar verilmesi istenmiştir. Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı vekili duruşmadaki beyanında da taleplerinin TMK’nun 724 ve devamı maddelerine dayandığını ifade etmiştir. Davacı tarafın isteğinin bu açıklamalar karşısında TMK’nun 724 ve devamı maddelerinde yer alan temliken tescil isteğine ilişkin olduğu gözetilerek mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin buna göre toplanması, alınacak bilirkişi raporları da tüm delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, davanın nitelendirilmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 990,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davalı taraftan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 22.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.