Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5661 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21286 - Esas Yıl 2014





Aile MahkemesiDAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı ..... ile ...... aralarındaki katkı payı alacağı davasının kabulüne dair Aile Mahkemesi'nden verilen 06.02.2014 gün ve 1019/120 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 01.07.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat .......... ve karşı taraftan davacı vekili Avukat ........... geldiler. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosyanın incelenmesi sonucu görülen eksikliklerin ikmali için dosyanın mahal mahkemesine iadesine karar verilmesini takiben eksiklik tamamlanmış olmakla dosya yeniden incelendi gereği düşünüldü: K A R A R Davacı .... vekili, evlilik birliği içinde 28.06.1999 tarihinde davalı adına 12.000 TL'ye satın alınan 6211 ada 2 parseldeki 10 numaralı meskenin alımı sırasında 4.000 TL'sinin davacının babası .... tarafından karşılandığını, kızına yardım olarak karşılıksız verildiği için bu miktarın katkı olarak kabul edilmesi gerektiğini, ayrıca davacı çalışarak gelir elde ettiği için kalan miktar üzerinde de katkısı bulunduğunu açıklayarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile taşınmaza yaptığı katkıya ilişkin 5.000 TL alacağının dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 26.12.2013 tarihinde harcını da tamamladığı dilekçesi ile talebini 103.278 TL olarak ıslah etmiştir.Davalı .... vekilleri, katkı payı davasının davaya konu malvarlığı değerinin bedelinin ödenmesinde katkı sağlayan tarafça açılabilecek bir dava türü olup taşınmazın satın alınmasında katkısı olmayan, bir başkasının (davacının babası) katkı iddiasına dayanan davacı tarafça açılmış olan bu davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, tarafların 24.02.2010 tarihli boşanma protokolü ile boşandıklarını ve eşya ve ziynet konusunda anlaşmalarına rağmen açılan bu davanın haksız olduğunu, dava konusu taşınmazın aynı gün davalının anne ve babasının sattığı bir başka taşınmazın satılmasından elde edilen gelir ile edinildiğini, davacı veya bir başkasının katkı sağlamadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının dava dilekçesinde talep ettiği miktarın kabulü ile 5000 TL'nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte, ıslah dilekçesi ile talep edilen miktarın kabulü ile 98.205 TL'nin ıslah tarihi olan 26.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar 22.10.1994 tarihinde evlenmişler, 15.03.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hüküm 08.04.2010 tarihinde kesinleşmekle evlilik birliği son bulmuştur. 4722 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca eşler bir yıllık yasal süre içerisinde başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre, eşler arasında evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, bu tarihten boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.m.202, 4722 s.K.m.10). Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/2. maddesi uyarınca boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Dosya kapsamı ve dava konusu 6211 ada 2 parseldeki 10 numaralı meskenin 28.06.1999 tarihinde davalı adına alındığı dikkate alındığında davacının talebi, katkı payı alacağı niteliğindedir.Kural olarak, 743 sayılı TKM'nin yürürlükte olduğu; 01.01.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, eşlerin birbirinden katkı payı karşılığında bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka para veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısının bulunması gerekir. Katkı payı alacağı hesabında, her iki tarafın evliliğin başından mal varlığının edinildiği tarihe kadarki gelirlerinin ayrı ayrı hesaplanması tarafların sosyal statüleri ile konumlarına göre yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü sonucu yapması gereken harcamalar toplam gelirlerinden ayrı ayrı çıktıktan sonra her birinin ayrı ayrı yapabilecekleri tasarruf miktarlarının belirlenmesi, toplam tasarruf miktarı karşısında davacının tasarrufu ile yapmış olduğu katkı oranının tespit edilmesi, bu oran ile dava konusu mal varlığının dava tarihi itibariyle tespit edilen sürüm bedeli ile çarpılarak davacının bu biçimde katkı payı alacağının saptanması ve hüküm altına alınması gerekir. Dosya muhtevası, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatı, ilâmda belirlenip dayanılan gerektirici sebepler karşısında Mahkemece, iki tarafın da çalışarak elde ettikleri gelirler, kişisel ihtiyaçları ile TKM'nin 152. maddesi gözetilerek tasarruf miktarlarından hareketle az yukarıdaki usul ve ilkelere göre bilirkişi raporu ile belirlenen davacının % 35,12 katkı oranı ile, dava ve ıslah tarihleri itibarıyla davacı lehine faize hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, davalı vekilinin aşağıdaki husus dışındaki temyiz itirazları yerinde bulunmamıştır.Ancak, 12.000 TL'ye alındığı kabul edilen dava konusu taşınmazın alımında davacının babasının 4.000 TL vererek katkıda bulunduğu kabul edilmiş, bu miktar yönünden davacı lehine katkı payı alacağı hesaplanmış ise de, davacının babasının katkıda bulunduğunu ispat bakımından tanık olarak dinlenen davacının babasının soyut beyanı dışında dosyada herhangi bir belge ve delil bulunmamaktadır. Tarafların toplam gelirleri ile dava konusu taşınmazı edinemeyecekleri hususu da davanın niteliği itibarıyla davacının babasının katkıda bulunduğunun kabulüne gerekçe olamaz. Bu nedenle davacının babasının da dava konusu taşınmazın alımında katkıda bulunmadığı dikkate alınarak, taraf gelirleri gözetilerek doğru şekilde belirlenen davacının %35,12 katkı oranının, dava konusu taşınmazın dava tarihi itibarıyla belirlenen piyasa rayiç değeri 182.000 TL ile çarpılarak bulunacak miktara hükmedilmesi gerekirken davacının babasının da katkısı kabul edilerek davalı aleyhine fazla alacağa hükmedilmiş olması doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları kısmen yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine ve 293,50 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 10.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.