Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5630 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 5040 - Esas Yıl 2008





Kadriye ve müşterekleri ile H... Köyü Tüzel Kişiliği ve Hazine aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair (Çayırlı Asliye Hukuk Hakimliği)'nden verilen 02.04.2008 gün ve 317/17 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili ve Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacılar vekili, miras yoluyla intikal ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle, dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı 7 kıta taşınmazın vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili, sebep açıklamaksızın davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı köy tüzel kişiliği temsilcisi yargılama oturumlarına katılmamıştır. Mahkemece, dava dilekçesinin 1, 3. bentlerinde gösterilen taşınmazların tamamı, 6 numaralı bentte gösterilen taşınmazın 3 rakamı ile gösterilen bölümü hakkındaki davanın feragat nedeniyle, yine dava dilekçesinin 2, 4, 5 ve 7. bentlerinde gösterilen taşınmazlar hakkındaki davanın esastan reddine, 6 nolu bendinde yazılı 1 ve 2 ile gösterilen bölümlere ait davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, davacılar vekili hükmün 2 numaralı bendinde yazılı esastan reddine karar verilen taşınmazlara, davalı Hazine vekili 3 numaralı bentte yazılı kabulüne karar verilen taşınmazlara ilişkin hüküm bölümlerini temyiz etmişlerdir. Dava, kadastroca tespit dışı bırakılan taşınmaz bölümlerinin kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle tescili isteğine ilişkindir. Kadastro Müdürlüğünün karşılık yazısındaki bilgilere göre, tescil konusu taşınmazların tamamı 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun yürürlükte bulunduğu dönemde aynı Kanun'un 2. maddesi uyarınca Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakıldıkları bildirilmiştir. Davacılar vekili, dava tarihinden önceki işleyen zilyetliğe dayanarak tescil isteğinde bulunmuştur. Yerel bilirkişi ve tanıklar dava dilekçesinin 2 ve 7. bentlerinde yazılı taşınmazların uzun yıllar önce terk edildiğini, ekonomik amacına uygun olarak tasarruf edilmediğini, ziraatçı uzman bilirkişi de bu taşınmazların mer'a bitkileri ile kaplı uzun yıllardan bu yana tasarruf edilmeyen yerlerden olduğunu bildirmişlerdir. Mahkemece, bu taşınmazlar yönünden toplanan deliller ve inceleme gözönünde tutularak yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik görülmemiştir. Dava dilekçesinin 6. bendinde 1 ve 2 rakamlarıyla gösterilen taşınmaz bölümlerinin davacılar ve miras bırakanları tarafından koşullarına uygun olarak toprak işlemesi yapılmak suretiyle tasarruf edildiği toplanan deliller ve dosya içeriği ile belirlenmiş bulunduğuna göre, taşınmazların bu bölümlerinin davacılar adına tesciline karar verilmiş olması da doğru olmaktadır. Davacılar vekilinin hükmün 2. bendinde dava dilekçesinin 2 ve 7 noiu taşınmazlara, davalı Hazine vekilinin hükmün 3. dava dilekçesinin 6. bendinin 1 ve 2 sıra numaralarında gösterilen taşınmazlara yönelttikleri tüm temyiz itirazlarının reddi ile bu taşınmazlara ilişkin hüküm bölümünün ONANMASINA, Dava dilekçesinin 4 ve 5. bendinde yazılı taşınmazlara ilişkin davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacılar vekili, aynı sebebe dayanarak bu taşınmazların da vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini is-temiştir. Yerel bilirkişi ve tanıklar davacıların kök miras bırakanı Kamer'e ait olan bu yerlerin ölümüyle davacıların yakın miras bırakanı ve babası İsmail'e kaldığını, kadim veya tahsisli mer'a olmayan bu yerlerin davacılar ve miras bırakanlarının kadastrodan önce ve sonra otunu biçmek suretiyle tasarrufta bulunduklarını, bu yerleri terk etmediklerini, ziraatçı uzman bilirkişi özet olarak vasıfsız çayır niteliğinde bulunduğunu bildirmişlerdir. Mahkemece, taşınmaz-ların bu bölümlerinin tarım arazisi olarak işletilmediği ve üzerinde otsu bitki örtüsünün oluştuğu, böyle bir yerin kazanılmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Az önce de açıklandığı üzere dava konusu taşınmazlar Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakılmıştır. TMK'nın 715. maddesinde belirtilen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesindeki koşullar altında imar ve ihya edilmedikçe kazanılmaları mümkün olmaz. Görülmekte olan davada davacılar vekili, bu yerlerin vekil edenleri ve miras bırakanlarının otunu biçmek suretiyle yararlandığını ileri sürmüştür. Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre, otunu biçmek suretiyle tasarruf TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi hükümleri uyarınca kazanma sağlar. Görülmekte olan davada önem arz eden sorun, böyle bir yerin para ve emek sarf edilmeden kültür arazisi niteliği kazandırılmamış bir yerin otunun biçilmek suretiyle kazanılıp kazanılmayacağı noktasında toplanmaktadır. Otu biçilmek suretiyle tasarruf edilen yerler doğal yapıları, bakımı, işletilmesi ve yararlanma durumu gözönünde tutulduğunda Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlere benzer yerlerden olup, çoğu kez çevresinde bu yerlerden ayırt edici bir sınır da bulunmamaktadır. Böyle bir yerin diğer tarım arazilerinde olduğu gibi makineli tarıma elverişli hale getirilmesi zorunlu değildir. Taşınmazın büyüklüğü, doğal yapısı ve verimi itibariyle yeterli miktarda ot elde edilmeye elverişli ve bu amaçla da tasarruf edilen yerlerden olması yeterlidir. Diğer yönden otu biçilmek suretiyle tasarruf edilen bir yer üzerinde sürdürülen zilyetliğin sürecinin ve sınırlarının be-lirlenmesi bakımından geçmiş yıllara ait hava fotoğraflarına da başvurulamaz. Böyle bir inceleme çoğu kez otu biçilen yerler bakımından değişik sonuçlara götürebilir. Görülmekte olan davada davacılar ve miras bırakanlarının otunu biçmek suretiyle tasarrufta bulundukları ve taşınmazların orta malı mer'a olmadıkları belirlenmiş bulunduğuna göre, bu yerler hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmiş olması yerinde ve doğru görülmemiştir. Davacılar vekilinin bu taşınmazlara ilişen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 2. bendinde dava dilekçesinin 4 ve 5. bentlerinde bulunan taşınmaz bölümlerinin (BOZULMASINA) ve 2588 sayılı Kanunla eklenen 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi uyarınca Hazine'den harç alınmasına mahal olmadığına ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlerden davacılara iadesine 11.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.