Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5284 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21040 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Aile MahkemesiDAVA TÜRÜ : Katılma alacağı... ile ... aralarındaki katılma alacağı davasının reddine dair.. Aile Mahkemesi'nden verilen 09.04.2013 gün ve 947/293 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, evlilik birliği içinde satın alınarak davacı adına tescil edilen ve ısrarı sonucunda davalıya devredilen taşınmaz üzerindeki 80.000 TL katılma alacağı ve 30.000 TL değer artış payının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, taşınmaz davalının kişisel malı olduğundan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, 20.11.2006 tarihinde satım sonucunda davacı adına tescil edilen dava konusu 238 ada 316 parsel 3 numaralı meskenin evlilik birliği içinde davacı tarafından davalıya devredildiği ve hile, aldatma veya bağış nedenine dayalı olarak tasarrufun iptali amacıyla talepte de bulunulmadığından davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar 13.04.1998 tarihinde evlenmişler, 16.10.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 01.06.2012 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında, eşler, başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden evlilik tarihinden 4721 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı ve bu tarihten boşanma davasının açıldığı tarihe kadar 4722 sayılı Kanun'un 10. maddesi gereğince, TMK'nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dava dilekçesinin içeriği ve taşınmazın evlilik birliği içinde 20.11.2006 tarihinde satın alınarak davacı adına tescil edilmişken 24.08.2009 tarihinde satış gösterilmek suretiyle davalı adına tescil edilmiş olmasına göre, istek TMK'nun 202 ve devamı maddeleri gereğince katılma alacağına ilişkindir. Evlilik birliği içinde eşlerin hukuki ilişkiye girmeleri, borçlandırıcı veya tasarrufi işlemde bulunmaları mümkündür. Somut olayda; alacak talebine konu taşınmaz, edinilmiş mallara katılma rejiminin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra davacı koca adına satış nedeniyle tescil edilmişken tapuda yapılan satış niteliğindeki işlemle davalıya devir ve temlik edilmiştir. Davalı yan boşanma ile sona eren evlilik birliği içinde edinilen taşınmazın muristen intikal eden taşınmazın satımından elde edilen para ile satın alınan kişisel mal olduğu iddiasında bulunmuştur. Ne var ki, davalı gösterdiği delillerle iddiasını ispat edememiştir. Ayrıca, taşınmazın davacı tarafından davalıya hibe edildiği de ileri sürülmediği gibi, davacının anlatımı ve dosya kapsamından davacının bu amaçla hareket ettiği sonucuna varmak da mümkün bulunmadığından, 4721 sayılı TMK'nun 222/son maddesi gereğince taşınmazın edinilmiş mal olduğunun kabulü gereklidir.O halde, davacının evlilik birliğinde sahip olduğu edinilmiş mal niteliğindeki taşınmaza edinilmiş maldan yapılan katkı nedeniyle değer artış payı isteği yerinde değilse de, katılma alacağının bulunduğunun kabulüyle, taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin (sürüm değeri) belirlenip, talep de göz önüne alınarak (HMK.m.26), TMK'nun 236. maddesine göre bu değerin yarısına katılma alacağı olarak karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 26.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.