MAHKEMESİ : İstanbul 20. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 18/04/2013NUMARASI : 2010/349-2013/152H.. M.. ile E.. M.. aralarındaki elatmanın önlenmesi davasının kabulüne dair İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 18.04.2012 gün ve 349/152 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.03.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı E.. M.. vekili Avukat Ö. D. ve karşı taraftan davacı vekili Avukat A. Y. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, mülkiyeti İstanbul Belediyesi adına kayıtlı bulunan 508 ada 41 parsel üzerine 1982-1990 yılları arasında 5 kat 10 daireden oluşan bina yaptığını, beyannamelerin müvekkili adına olduğunu, vergilerin vekil edeni tarafından ödendiğini, ekonomik durumunun iyi olmaması nedeniyle 9 nolu dairenin davalı tarafından kullanılması için izin verildiğini, ancak davalının müvekkiline karşı kaba ve nezaketsiz davranışlar sergilediğini, davalının daireyi terk etmesi için noterlikçe 04.06.2010 tarihinde ihtarname gönderdiğini açıklayarak, davalının haksız müdahalesinin önlenmesine ve taşınmazın tahliyesine karar verilmesini istemiştir.Davalı Ergin vekili, davanın yersiz açıldığını, taşınmazın Belediye adına tapuda kayıtlı olduğunu, arsanın 1970 yılında muris H. M. tarafından satın alındığını, üzerindeki binanın tüm aile bireylerinin katkısı ile yapıldığını, davacının taşınmazlardan 7 dairenin kira gelirini topladığını, dava konusu 9 nolu dairenin katkıları nedeniyle müvekkili tarafından kullanıldığını, kullanımın haklı nedenlere dayandığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, mülkiyeti Belediyeye ait 508 ada 41 parsel üzerindeki binanın davacı tarafından inşa edildiğini, davalının 9 nolu daireyi davacının muvafakati ile kullandığını, davacı tarafından yapılan uyarıya rağmen dairenin tahliye edilmediğini, bina sahibi davacının muvafakatini her zaman geri almasının mümkün bulunduğunu, davalının kullanımının haklı gerekçeye dayanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının 9 nolu daireye yönelik haksız müdahalesinin önlenmesine ve davalının tahliyesi ile dairenin boş olarak davacıya teslimine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelere göre dava konusu 508 ada 41 parsel, 16.12.1969 tarihinde hükmen İstanbul Belediyesi adına tescil edilmiştir. Dava; mülkiyeti Belediyeye ait olan taşınmaz üzerindeki 9 nolu daireye yapılan müdahalenin önlenmesi ve dairenin tahliyesi ve davacıya teslimi isteğine ilişkindir.Mahkemece, yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, verilen karar dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Davacı vekili, 41 parsel üzerindeki 5 katlı ve 10 daireli binanın vekil edeni H.. M.. tarafından yapıldığını, davalının geçici olarak kullanması için izin verildiğini ancak çekilen ihtarnameye rağmen taşınmazın tahliye edilmediğini açıklayarak istekte bulunmuştur. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları ile davalı tanıkları özellikle müşterek anneleri S. M.’ın birlikte değerlendirildiğinde, taşınmazın arsasının ortak muris Hilmi’ye ait taksi plakalı otomobilin satılması neticesinde alındığı, ilk iki katın kaba inşaatının bu dönemde yapıldığı, bu bölümlerin 5 yıllık kiraya verilmesinden elde edilen gelirle, diğer katların yapıldığını, davacı ile diğer çocukların inşaatın yapılmasına katkıda bulunduğunu, gece gündüz çalışarak binanın 1990 yılında tamamlandığını, davalının bina tamamlandıktan sonra 9 nolu daireyi kullanmaya başladığını bildirmişlerdir. Bu açıklamalar karşısında taşınmaz üzerindeki dairelerin tamamının davacıya ait olduğunu ve davalının 9 nolu daireyi kullanmasının haksız olduğunu kabule olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki; söz konusu daire, bina inşaatının tamamlandığı 1990 yılından itibaren davalı tarafından kullanıldığı, taraflar arasında kullanım konusunda her herhangi bir niza çıkmadığı, dairelerden 7 tanesinin kira gelirinin davacı tarafından alındığı anlaşılmaktadır. O halde; mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonunda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 1.128,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 25.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.