MAHKEMESİ : İzmir 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 09/04/2013NUMARASI : 2011/516-2013/132G.. B.. ile H.. K.. aralarındaki tapu iptali, tescil ve alacak davasının reddine dair İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 09.04.2013 gün ve 516/132 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.03.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü taraflardan kimse gelmediğinden incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildi. Temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, 42668 ada 1 parsel kapsamında kalan 120 m2'lik yeri 1991 yılında satın ve devraldığını, bu tarihten sonra üzerine ev yaptığını, davalının tapuda devir yapmaya yanaşmadığı gibi kat karşılığı vermek için görüşmeler yaptığını açıklayarak tapu kaydının iptaliyle vekil edeni adına tapuya tesciline, mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 20.000 TL satış bedelinin yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, davanın dayanaksız olduğunu, davacının kaçak inşaat yaptığını, satış söz konusu olmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, taşınmazın tapuda kayıtlı olup tapu dışı satışın geçersiz olduğu, geçersiz satışa dayanılarak istekte bulunulamayacağı, satış bedeli yönünden ise yazılı bir belgenin ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, duruşma istekli olarak davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava konusu 42668 ada 1 parsel, 16.01.1960 tarihinde kadastro yoluyla 629 ada 56 parsel numarası verilerek Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, 06.01.1989 tarihinde yapılan imar uygulaması sonunda maliki değişmeksizin 42668 ada 1 parsel numarasını almış, sırasıyla 19.10.1993 tarihinde tahsis yoluyla Buca Belediyesi adına, 20.01.1994 tarihinde yine tahsis yoluyla davalı H.. K.. adına tescil edilmiştir.Dava; tapuda kayıtlı taşınmazın tapu dışı yolla satın alması nedenine dayalı iptal ve tescil, olmadığı takdirde satış bedelinin iadesi isteğine ilişkindir. Davacı vekili, belge ibraz etmeksizin dava konusu parselin 120 m2'lik bölümünü 1991 yılında satın aldığını ileri sürerek istekte bulunmuştur. Tapu dışı satışın yapıldığı tarihte dava konusu taşınmaz tapuda kayıtlı bulunan bir yerdir. Tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmazın tapu dışı satışı TMK'nun 706, BK'nun 213 (TBK. m. 237), TK'nun 26 ve Noterlik Kanunu'nun 60. maddesi gereğince geçersizdir. Böyle bir satış, tapu dışı satın ve devralan kişiye herhangi bir hak bahşetmez. Mahkemece bu gerekçeyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekili, terditli olarak istekte bulunmuş ve satış bedelinin iadesini istemiştir. Mahkemece yazılı bir belge ibraz edilmediğinden satış bedeline ilişkin davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Davalı Hasan, Buca Belediye Başkanlığı'na verdiği 26.06.1995 havale tarihli dilekçesinde, 42668 ada 1 parseli G.. B..’ye sattığını, arsa ile ilgisinin kalmadığını, hakkında çıkarılan yıkım kararının durdurulmasını, halen ipotekli olduğundan tapuda devir yapamadığını bildirerek gereğinin yapılmasını istemiştir. Davalı aşamalarda belge altındaki imzanın kendisine ait olmadığı yönünde bir açıklama da yapmamıştır. Anılan bu belge 6100 sayılı HMK'nun 202 (HUMK'nun 292/2.) maddesinde yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. Bu belgeyle dava konusu paranın harici satış nedeniyle davalıya verildiğini tamamen kanıtlanmamakla birlikte taraflar arasında satış bedelinin ödendiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, aynı maddenin 1. fıkrası hükmü uyarınca senetle kanıtlanması gereken bu hususun yazılı delil başlangıcının bulunması durumunda tanık ile kanıtlanması mümkündür. Mahkemece imzası davalı tarafça inkâr edilmeyen bu belgenin aslı Buca Belediye Başkanlığı'ndan istenilerek delil başlangıcı olarak değerlendirilip, değerlendirilemeyeceği üzerinde durulmamıştır.Öte yandan; davacı dava dilekçesinde “...her türlü ...” kanıt demekle yemin deliline de dayandığının kabulü gerekmektedir. T.C. Anayasası'nın 36. maddesinde, herkes meşru vasıta ve yollarla mahkemelerde iddia ve savunma hakkına sahiptir. Yine TMK'nun 6. maddesine göre, iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Davacının iddiasını ispat bakımından yemin deliline de dayandığı anlaşıldığına göre, öncelikle davacı tarafa yemin teklif hakkını kullanmak isteyip istemediğinin sorulması, kullanmak istediği takdirde usulüne uygun bir biçimde davalının HUMK'nun 337 (HMK'nun 227.m. vd) maddesi gereğince davet edilmesi ve HMK'nun yemine ilişkin hükümleri dikkate alınarak usulüne uygun bir biçimde yemin teklifini kabul ettiği taktirde davalının yeminli beyanının alınması ve elde edilecek sonuca göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken Mahkemece bu gerekliliğe uyulmadan yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün satış bedeline ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraf vekilleri katılmadığından Avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK. m. 297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 25.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.