MAHKEMESİ : Fethiye 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 04/10/2012NUMARASI : 2009/318-2012/419G.. V.. ile E. Ö. dahili davalılar E.. A.. ve müşterekleri aralarındaki tespit davasının kısmen kabulüne dair Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 04.10.2012 gün ve 318/419 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalılardan E.Ö. vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARAR1-Muhtesatı meydana getiren kişiler tarafından arsa malikleri aleyhine açılacak alacak ve temliken tescil ya da böyle bir taşınmazda kat mülkiyeti kurulması istemiyle açılacak davaların sonucunda verilebilecek kabul kararı, hukuken değer verilmesi mümkün bulunmayan kaçak yapı niteliğindeki muhtesatın yasallaştırılması sonucunu doğuracağından böyle bir kararın İmar Kanunu'nun kamu düzenine ilişkin emredici hükümlerine aykırı olacağı kuşkusuzdur. Bu nedenlerle kaçak yapıyı meydana getiren kişi tarafından kaçak yapı nedeniyle arsa sahipleri aleyhine açılacak alacak ve temliken tescil davalarının ya da üzerinde kaçak yapı bulunan taşınmazda kat mülkiyeti kurulması istemine ilişkin davaların dinlenmesine olanak bulunmamaktadır. Ne var ki, tespit davalarının sonucunda verilecek hükmün infaz olanağının bulunmadığı, bu hükümlerle sadece bir olgunun tespit edilmiş olacağı, henüz yıkılmayan ve bu hali ile kullanılarak yararlanılmaya devam edilen kaçak yapı niteliğindeki muhtesatın da az veya çok bir değerinin, en azından enkaz değerinin bulunacağı, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda taşınmazın üzerinde bulunan muhtesatla birlikte satılması halinde bu nitelikteki muhtesat nedeniyle satış bedelinin az veya çok artacağı, kaçak yapı niteliğinde olduğu gerekçesiyle muhtesata değer verilmemesi halinde taşınmazın satışından pay alacak olan diğer taşınmaz maliklerinin kaçak yapı niteliğindeki muhtesat nedeniyle meydana gelecek değer artışından haksız şekilde yararlanacakları ve sebepsiz zenginleşecekleri gözetildiğinde muhtesat aidiyetinin tespitine ilişkin davalarda muhtesatın kaçak yapı olup olmamasının sonuca etkisi bulunmadığının kabulü gerekir.Az yukarıda açıklanan nedenlerle ve hükümde gösterilen diğer gerekçelere göre davalı tarafın buna ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE,2-Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarına gelince; mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de dosyada toplanan deliller hüküm vermeye yeterli değildir.Toplanan delillerden tapuya kayıtlı ve ortaklığın giderilmesi davasına konu olduğu belirlenen 3178 parsel sayılı taşınmazın taraflar adına elbirliği mülkiyetiyle ve "bahçeli kargir ev" niteliği ile tapuya kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı dava dilekçesinde davalı taşınmazı 05.12.1971 tarihli el senedi ile satın aldıktan sonra evi şimdiki durumuna imar ettiğini açıklayarak 3178 parsel sayılı taşınmaz ile üzerindeki evin mülkiyetinin aidiyetinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Teknik bilirkişi raporlarından taşınmaz üzerinde bulunan yapının hali hazır durumundan daha küçük bir yığma yapıyken etrafı kolonlarla kuşatılmak suretiyle kısmen betonarmeye çevrildiği ve keşif tarihindeki durumuna getirildiği yapının keşif tarihindeki durumuyla her katta 84,77 m2 alana sahip olduğu, eski halinde iken tek katlı olduğu ve 45.36 m2 alana sahip olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar bir kısım davacı ve davalı tanıkları yapının tamamen yıkılıp iki katlı olarak yeniden inşa edildiğini beyan etmişler ise de teknik bilirkişilerin bilimsel verilere dayılı raporu varken tanıkların soyut nitelikli beyanlarına değer verilemez.Hal böyle olunca; Tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamından, fen bilirkişisi Hakan Arslan'ın raporuna ekli krokilerinde birinci kat olarak gösterilen taşınmaz bölümünün davacı tarafından sonradan meydana getirildiği anlaşıldığına ve davalıların bu taşınmazın inşasında herhangi bir katkılarının bulunduğuna ilişkin savunmaları bulunmadığına göre birinci kat yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmeli, zemin kat yönünden ise; mevcut bir muhdesatın oturulabilir hale getirilmesi ya da genişletilmesi için yapılan harcamaların yeni bir muhdesat meydana getirme niteliğinde olmayıp, iyileştirme gideri (faydalı masraf) niteliğinde olduğu, bu gibi giderlerin ancak koşullarının varlığı halinde sebepsiz zenginleşme davasına konu edilebileceği düşünülmeli, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birarada değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.Kabule göre de; somut olayda, "davanın KISMEN KABULÜNE" denilerek hüküm açıklanmıştır. Bu şekilde kurulan ve açıklanan hükümde taraflara yüklenen hak ve borçların açık ve şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmediği ortadadır. Açıklanan hüküm sonucunda davacının hangi taleplerinin reddedildiği, yargılama giderlerinin (masraf ve vekalet ücretleri) ne şekilde hüküm altına alındığının açıkça belirtilmemesi ve vekalet ücreti ile yargılama giderinin davanın kabul ve reddedilen kısımları gözetilerek taraflara yükletilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de doğru olmamıştır.3-Yukarıdaki bozma sebepleri gözetilerek, davacı vekilinin temyiz itirazları Dairece değerlendirilmemiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı tarafın temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla ve HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 875,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya, 21,15 TL peşin harcında istek halinde temyiz eden davalılardan Emine Özdemir'e iadesine 21.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.