Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4781 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17555 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Pasinler Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 05/04/2012NUMARASI : 2007/152-2012/137M.. K.. ile Hazine, P. E. Köyü Tüzel Kişiliği ve D.. M.. ve dahili davalı Karayolları 12. Bölge Müdürlüğü aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Pasinlerk Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 05.04.2012 gün ve 152/137 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili, dahili davalı Karayolları 12. Bölge Müdürlüğü vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARARDavacı, dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazların dedesinden babasına, babasından da kendisine intikal ettiği halde kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığını açıklayarak, tapuda adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine ve dahili davalılar DSİ ile Karayolları Genel Müdürlüğü vekilleri ayrı ayrı davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.Davalı Köy Tüzel Kişiliği temsilcisi, dava konusu taşınmazların davacıya babasından kaldığını açıklamıştır.Mahkemece; davacı yararına zilyetlik yoluyla kazanma koşulları oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne; teknik bilirkişilerin raporunda A, B, C ve D harfleriyle gösterilen sırasıyla 14.075,54 m2, 2.682,96 m2, 6.269,59 m2 ve 4.045,00 m2'lik bölümlerin davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine ve dahili davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir.Dava, TMK'nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.Dava konusu taşınmazlar, 30.05.1985 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında tespit harici bırakılmıştır. Öncelikle; davacı tanığı H.. B.. 12.11.2009 tarihli yargılama oturumunda, dava konusu taşınmazların, davacıya babası tarafından sağlığında bağışlandığı açıklanmıştır. Bu kapsamda, davacının, eldeki dava yönünden dava şartı olan aktif dava ehliyeti bulunmaktadır. Davacı, 19.02.2007 tarihli yargılama oturumunda, dava konusu yerlere ait eski tapu kaydının olduğunu bildirmiş, ve bu tapu kaydı dosya arasına alınmıştır. Davacının dayandığı tapu kaydı, keşif mahallinde yerel bilirkişi ve tanıklar marifetiyle uygulanmadığı halde, hükme esas alınan teknik bilirkişilerin 04.06.2007 tarihli raporlarında, tapunun dava konusu taşınmazları kapsadığı bildirilmiştir. Ne var ki, Mahkemece, davacının dayandığı tapu kaydı gerekçede tartışılmadan doğrudan, davacı yararına zilyetlik yoluyla kazanma koşulları oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Mahkemece yapılacak iş, öncelikle davacının dayandığı Haziran 1326 tarih ve 104 sıra numaralı tapu kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm tedavüllerinin varsa haritaları ile birlikte bulundukları yerlerden getirtilmesi, tapu kayıt maliki ile davacı arasında mirasçılık ilişkisinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, davaya konu sulama kanalı ile Pasinler-Narman Karayollu kapsamında kalan bölümler bakımından anılan sulama kanalının ve karayolunun inşa tarihlerinin belirlenmesi, yine dava konusu taşınmazlara komşu taşınmazların tapulama tutanakları ile varsa tapulama sırasında uygulanan tapu ve vergi kayıtlarının dosya arasına alınması, yeniden yapılacak keşifte HMK'nun 243, 244, 259 ve 290/2 maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların davetiye ile keşif yerine çağrılarak, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle mümkün olduğunca keşif yerinde dinlenilmeleri, davacının dayandığı tapu kaydının yerel bilirkişiler ve tanıklar marifetiyle uygulanarak dava konusu taşınmazları kapsayıp kapsamadığının ve varsa komşu parsellerin dayanak kayıtlarının dava konusu taşınmaz yönlerini ne okuduğunun belirlenmesi, tapunun dava konusu taşınmazları kapsamadığı anlaşıldığı taktirde, davacı yararına zilyetlik yoluyla kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmeye çalışılması ve bu kapsamda sulama kanalı ile karayolunun inşa tarihleri itibariyle davacının bu yerlerdeki zilyetliğinin kesileceği gözetilerek, zilyetlikle kazanma için aranılan 20 yıllık sürenin dolup dolmadığının bu belirlemeye göre tespit edilmesi, gerek tapu kapsamında kaldığı gerekse zilyetlik yoluyla kazanma koşullarının gerçekleştiği belirlendiğinde dahi, bu yerler bakımından (hükme esas alınan teknik bilirkişilerin 04.06.2007 tarihli raporunda krokide B ve D harfiyle işaretlenen kısımlar) bu yerlerin ancak mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilebileceğinin gözetilmesi (anılan kısımların tapuya tesciline şeklinde hüküm kurulması isabetsizdir), bu şekilde toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesidir. Eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.Davalı Hazine ve dahili davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, HUMK'nun 388/4., HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 20.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.